Kuzey Kıbrıs'a "külliye" yapılıyor. Hem başkanlık sarayı hem parlamento binası.
Meğerse KKTC başkanı eski İngiliz sömürge vali yardımcısının konutunda otururmuş...
Meğerse meclis de 1974 öncesi Rumlar'dan kalma bir sigara fabrikasıymış...
Eh, İstanbul da 1453 öncesi Rumlar'dan kalma bir şehir değil miydi?
Bu adım, kırk yedi yıl sonra yeni bir Türk devletinin artık ciddi şekilde doğuşudur.
Çünkü bugüne kadar "derme çatmaydı"...
Artık "güney kesimiyle ha birleştik ha birleşeceğiz" beklentisi de burada sona eriyor.
Kimse tanımasa da bu bir devlettir.
Bağımsızdır diyemiyoruz tabii...
Ama Kılıçdaroğlu gelir de bırakırsa bilmem.
Türkiye, attığı bu adımla "Avrupa Birliği'ne girmeyeceğini" de açık seçik beyan etmiş oluyor.
Avrupa her fırsatta Kıbrıs'ta iki devletli çözümü kabul etmeyeceğini belirtip duruyor. Angela Merkel daha geçen gün tekrarladı.
Türkiye de bunun mümkün olmayacağını açık seçik belirtip duruyor.
Bu, Avrupa açısından "sizi almayız", Türkiye açısından da "o zaman biz de girmeyiz" tavrıdır.
Ama komedi daha yıllarca oynanacak...
Onlar "aldık alıyoruz" diye oyalayacaklar, biz de "girdik giriyoruz" diye avunacağız.
Bir kere daha özetleyelim:
Türkiye Kıbrıs'tan askerini çekmediği sürece AB'ye giremez.
Türkiye Suriye'den, Libya'dan çekilmediği sürece de AB'ye giremez.
Türkiye, enflasyonunu yüzde 3'e düşürmediği sürece de AB'ye giremez.
Belki hepsinden önemlisi, Türkiye Müslüman olduğu sürece de AB'ye giremez. Yani ilelebet.
Bunu hem biz biliyoruz hem de onlar biliyorlar.
Sabah