Soylu, Gölbaşı Vilayetler Evi'nde düzenlenen Muhtarlar Günü yemeğine katıldı. Muhtarlar Günü'nü tebrik eden Soylu, birilerinin son yıllarda muhtarla ilgili atılan adımları, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuya ilgisini, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen muhtar buluşmalarını siyasi mecrada ele aldığını, eleştirdiğini ve küçümsediğini belirtti.
Bugüne kadar Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 49 muhtar buluşması gerçekleştirildiğini, yaklaşık 32 bin muhtarın bu toplantılara katıldığını anlatan Soylu, "Bunu siyasi alana çekmek, açıkça ifade etmek isterim ki yanlış ve çağ dışı bir yaklaşımdır. Çünkü muhtarı işin merkezine almak, demokrasiyi tahkim etmek demektir. Milletin sesini daha çok duyabilmek, milletle daha çok temas edebilmek, milletin hem talebini dinleyebilmek, nabzını tutabilmek, hem de milletin rehberliğinden istifade edebilmek demektir" değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul'daki 23 Haziran seçimleri öncesinde muhtarlarla sık sık bir araya geldiğini, muhtarların bu toplantılarda tespit, taleplerini, mahallerinde olup bitenleri dile getirdiğini aktaran Bakan Soylu, uyuşturucu satılan yerlerin tespit edilmesi, hırsızlıkla mücadele gibi çalışmalara da olumlu katkılar sağladığını kaydetti.
Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu iletişimi önemsemesinin altında çok doğru bir mantığın yattığını vurgulayarak, "Bu siyasi bir strateji değildir. Vatandaş memnuniyeti odaklı bir yönetim anlayışının yansımasıdır" ifadelerini kullandı.
Bakan Soylu, Muhtarlar Günü ilan edilmesinin bir özel gün tesisi değil, bir aidiyet oluşturmakla ilgili olduğuna işaret ederek, bu amaçla Muhtarlar Daire Başkanlığı kurduklarını, Muhtar Bilgi Sistemi'ni (MUBİS) devreye aldıklarını anımsattı.
Sistem üzerinde gelen 95 bin 595 muhtar talebinin, gereği yapılmak üzere işleme alındığını bildiren Soylu, muhtarların özlük hakları konusunda yapılan iyileştirmelere de değindi.
Toplam 50 bin 152 adet kimlik kartının muhtarlara gönderildiğini de aktaran Soylu, bugün itibarıyla 2 bin 26 lira olan muhtar maaşlarının sigorta primleri katkısıyla 2 bin 909 liraya ulaştığına işaret etti.
Soylu, tüm bunların milleti merkeze alan, millet iradesinden güç almaya önem veren anlayışın birer yansıması olduğunu vurguladı.
Bakan Soylu, Türkiye'nin bugün terörle mücadelede elde ettiği başarının ardında milletten alınan güç ve desteğin yattığını belirterek, bu mücadeleyi sadece askerle, polisle, korucuyla değil, şehit aileleriyle, Diyarbakır'da çocuklarının terör örgütüne kaçırılmasına isyan eden, Kandil'e lanet okuyan anneyle; İHA, helikopter, tüfek yapan mühendislerle, öğretmenlerle, muhtarlarla, esnafla, vatandaşla verdiklerini vurguladı.
Barış Pınarı Harekatı'nda gelinen noktaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Soylu, şöyle devam etti:
"Bize Orta Doğu'daki planlarını dayatmak, hayallerindeki terör devletini kabul ettirebilmek için her şeyi denediler. Darbe yapmaya kalktılar, başaramadılar. İçerideki terörü azdırmak istediler, başaramadılar. Ülkeyi istikrarsızlaştırmak, siyasi sahada kaos çıkarmak istediler, yine başaramadılar. Ekonomiyle saldırdılar, döviz operasyonları yaptılar, yine başaramadılar. Güneyimizde bir terör örgütüyle beraber iş tutup, DEAŞ'la mücadele bahanesiyle bize güya vebayı gösterip sıtmaya razı etmek istediler, yine başaramadılar. Türkiye'yi sindiremediler, ülkemizi susturamadılar. Hem Cumhurbaşkanımızın kararlı tutumu, bilge liderliği, hem milletimizin artık bu işin bitmesine dönük iradesi, bizi pınarın başına getirmiştir."
Bakan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Batı'nın Suriye'de izlediği politika, sevinerek söylemeliyiz ki hedefine ulaşamamıştır. Türkiye'yi PKK'ya, YPG'ye alıştırma politikaları tutmamıştır. Çok meraklısı varsa, alsınlar kendi ülkelerinde ağırlasınlar. Ne dünyanın ne de başkalarının bu konuda kafası karışmasın. Bizim ülkemize havan mermisi atanlar, kurşun sıkanlar, eğer egemen bir devletin askeri değilse, bilinmelidir ki mutlaka teröristtir. Bunun başka bir cevabı yoktur. Türkiye'nin de terörle mücadele etmekten başka bir arzusu, kendi insanının can güvenliğini, vatanının toprak bütünlüğünü korumaktan başka bir arzusu ve emeli söz konusu değildir.
Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Bunu defalarca söyledik. Allah'a çok şükür bu ülkenin toprağı da kaynakları da bize yetmektedir. Biz başka ülkeler gibi üç beş damla petrol için ürettiği silahları satmak için dünyanın dört bir köşesinde huzursuzluk çıkaran, darbe yaptıran, kan akıtan, kardeşi kardeşe düşürmek için fitneyi yayan ülkelerden değiliz. Hani bizde bir laf vardır, 'tuttuğu elinde kalıyor' derler ya bunlar da öyle. Nereye el atsalar kan ve gözyaşı, nereye el atsalar fakirlik, huzursuzluk getiriyorlar. Latin Amerika ülkelerinden Afrika'ya, Orta Doğu'ya Asya'ya kadar gidip de huzursuzluk getirmediği tek bir yer yok."
İçişleri Bakanı Soylu, "Belki biraz sert bir ifade olacak ama kimse kusuruma bakmasın, hani sordukları zaman 'dünyada kölelik bitti' diyorlar ya sakın inanmayın. Bunların kafalarında kölelik düzeni bitmiş değildir. Fırsatını bulsalar, dünyanın farklı renklerini, farklı dinlerini tıpkı eski yüzyıllarda olduğu gibi köle diye alıp satacaklar. Bugünkü halden esas itibarıyla anladığımız budur. Biz onların zihniyetine sahip değiliz" diye konuştu.
Medeniyetimizin iyilik, değerler ve merhamet medeniyeti olduğuna vurgu yapan Soylu, Türkiye'nin kendini savunurken bile merhameti elden bırakmadığını, hem Türkiye hem de bulunduğu coğrafyayı güzel günlerin beklediğini kaydetti.
Bakan Soylu, şöyle devam etti:
"Sakın bugünkü hale, birkaç yıllık gelişmelere bakıp da Orta Doğu'ya kötü bir kader tarifi kimse yapmasın, biz de yapmayalım. Buranın medeniyet potansiyeli, petrol potansiyelinin çok üzerindedir. Ben buna inanıyorum ve güveniyorum. Bu ülkenin, bu aziz milletin gücüne güveniyorum. Liderimizin kararlılığına ve onun dünya hayaline inanıyor ve güveniyorum. İnşallah terörü bu topraklardan hep birlikte söküp atacağız. Bulunduğumuz coğrafyayı herkes için güvenli bir yer haline getirmiş olacağız."
Türkiye topraklarında 3,6 milyon Suriyeli muhacirin bulunduğunu, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarının eğer emniyet sağlanırsa geri dönüşlerin çok daha rahat olduğunu gösterdiğini anlatan Soylu, bugüne kadar 365 bin kişinin Türkiye'nin güvenliğini sağladığı bölgelere geri döndüğü bilgisini paylaştı.
Güvenli bölge oluşunca bu sayının çok daha yukarılara çıkacağını ve bu bölgenin bir dengeye kavuşacağını vurgulayan Soylu, Batılı ülkeleri kastederek, sürekli istikrarsızlığın, kargaşanın, bir terör örgütünden çare üretmenin bir politika değil, çaresizlik olduğunu vurguladı.
Bakan Soylu, "Bunlar dünyanın büyük ülkeleri, hepsi bir terör örgütünün ağına düşmüş; 'PYD, PKK, YPG; DEAŞ'ın üstesinden gelecek.' DEAŞ'la göğüs göğüse mücadele eden tek ülke Türkiye'dir. Fırat Kalkanı Harekatı'nda kahraman ordumuz, evlatlarımız DEAŞ'a tarihinin en önemli mağlubiyetini, Avrupa'nın azaları tir tir titrerken verdirdi. Bu bölgeyi onlardan arındırdı" diye konuştu.
Aynısının Zeytin Dalı Harekatı bölgesinde de yapıldığını belirten Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Barış Pınarı Harekatı'nda, biz bunları unutmayız; Avrupa 'Kürtleri katlediyorsunuz' diye ayağa kalktı. Biz aklımızı peynir ekmekle mi yedik? Hepimiz bu ülkede yaşamıyor muyuz, Kürtler bizim kardeşimiz değil mi? Bu coğrafyada bir tek sivilin katledildiğine yönelik en ufak bir şey bugüne kadar gördük, duyduk mu? Barış Pınarı Harekatı'nda bu yapıldı mı, sağlam bir tane örnek çıkarabildiler mi? Ama bir tezvirat, dedikodu. Nasıl olsa Türkiye'nin üzerine hangi kötü elbiseyi Avrupa'da, Batı'da biçersek, bunu istediğimiz gibi kabul ettirebiliriz diye bir anlayış ortaya koyuyorlar. Bu insanlığa aykırıdır. Her birinin insanlığa sırtını döndüğü Suriye iç savaşından bugüne kadar yaşananlarda Türkiye'nin ortaya koyduğunu, mücadelesini ve ne noktaya ulaştığını görmemek, bu yalanları, dedikoduları, tezviratları devlet olarak ortaya koymak son derece ayıptır."
"Bir şeyi merak ediyorum; bunlarla yüz yüze geleceğiz, ne diyecekler bize? Hangi sivili katletmişiz? Katletmişsek uluslararası mahkemeler var, açın gereğini yerine getirin" diyen Soylu, Suriye rejimi 10 binlerce insanı öldürdüğünde, milyonlarca insan yerinden edildiğinde söz konusu ülkelerin seslerini çıkarmadığına işaret etti.
Bu coğrafyanın büyük bir medeniyet olduğunu kaydeden Bakan Soylu, "Bir terör koridoru, devleti oluşturmak isteyenlere müsaade etmemizi bekleyenler herhalde aklını peynir ekmekle yemişlerdir. Yanımızda dünyanın en büyük güçleri tek bir devlet haline gelsinler ve bir terör devleti kurdurmak istesinler, bir tek kişi kalana kadar bu ülkenin özgürlüğü ve bağımsızlığı için bu millet gerekli mücadeleyi ortaya koyar. Tarihinde defalarca gerçekleştirmiştir" dedi.
Türkiye'nin 40 yıldır PKK terörüyle sınandığını aktaran Soylu, "Silah vermeyecekmişsiniz, vermeyin. Bakanları yasaklayacakmışsınız, yasaklayın. Türkiye'ye ambargo koyacakmışsınız, koyuverin. Bunların karşılığında özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı, toprak bütünlüğümüzü, geleceğimizi almak istiyorsanız avucunuzu yalarsınız" ifadelerini kullandı.
Soylu, dualarını esirgemeyen millete teşekkürlerini ileterek, askerlerin her yemin töreninin dahi Türkiye'ye kafa tutanlara karşı bir meydan okuma olduğunu bildirdi.
"Türkiye'de geçen yıl 268 bin kaçak göçmen yakaladık. Şu an 315 bindeyiz, yıl sonu 400 bin olacak." diyen Bakan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İlla terörü, kaçak göçmeni Türkiye'ye yığın, sen Avrupa'da ense yap. Sonra da Türkiye'yi suçlamaya çalış. Bizim size borcumuz mu var? Özellikle kaçak göç meselesinin mevcut haliyle sürdürülebilmesinin ne Türkiye için ne de dünya için kabul edilir olmadığı açıktır. Burada bir adım atmak, sorunun kaynağı nerede ise oraya çözüm üretmek şarttır. Biz 'barış pınarına' inerek bir adım attık, hem terörü hem de bölgedeki ayrık otlarını temizlemek üzere bir başlangıç yaptık. Kesinlikle bu iş bitmeden yarı yoldan dönmeyeceğimizi de ifade etmek isterim."
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, konuşmasında muhtarlara nezaketlerini asla kaybetmeme, gayret gösterme, insana hizmet etmekten vazgeçmeme ve yerel yöneticilerini hizmet konusunda zorlama tavsiyesinde bulunarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"İnşallah dünyada karşı karşıya kalmış olduğumuz şu sıkıntılarda hem kendi ülkemizin geleceğini hem etrafımızdaki coğrafyanın geleceğini aydınlık yapalım, hem de dünyaya kafa tutmaya çalışanlara 'dur bakalım dünya 5'ten büyüktür'ü daha fazla haykırarak söyleyelim."