'Türkler Orta Asya'ya asla gelmemeliler, sonra tutamayız'
‘Sonsuz Savaş’ın ‘gölge orduları' başlıklı yazısında Afganistan merkezli hareketliliği değerlendiren Nedret Ersanel, bölgede güç bulunduran ülkelerin Orta Asya politikasına ilişkin dikkat çekici veriler paylaştı

Oluşturma Tarihi: 2021-07-10 12:17:28

Güncelleme Tarihi: 2021-07-10 12:17:28

‘Sonsuz Savaş'ın ‘gölge orduları'…

Afganistan'ın stratejik derecesi o denli yüksek ki, sahnede tek oyuncu görmeden perde arkasında dönen oyun bolluğunu anlıyoruz…

Türkiye'de konu ancak, “Amerikalılar istedi, biz de Kabil'e gidiyoruz” ya da “her yere gidiyoruz oraya da gidelim” sığlığında tartışılırken, örneğin, Hindistan'ın PKK/YPG'yi destekleme kararı almayı düşünecek kadar bu fikre kızdığını biliyor muyuz?..

Yeni Delhi'de kimi düşünce kuruluşları, “Türkler Orta Asya'ya ve yakın coğrafyaya asla gelmemeliler. Sonrasını tutamayız” diye fikir ürettiklerini duymak gerekiyor…

Kuşkusuz muğlak bir örnek bu. Ama Kabil Havaalanı'na uçarken yanınızda Pakistan'ı almayı düşünüyorsanız, herhalde bunun hakkında da düşünceleri olacaktır Hindistan'ın.

Emin olun bunlar kırıntı. Peki Rusya? Afganistan'a müdahale etmeyeceklerini apaçık söylediler zaten. Buradan Kabil'de kimin oturacağını umursamayacaklarını söyleyebilir miyiz? Herhangi bir gücün Afganistan'ı önemsiz görmesi mümkün değil.

Fakat komşu ülkelere fena abanıyorlar. Rusya ve Çin'in, Orta Asya'da herhangi bir Amerikan askeri varlığı istemedikleri ortada. Moskova kısa süre önce pratikte neler yaptığını da resmi ağızlarından duyurdu; “Bölgedeki dostlarımızla (ilk etapta Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan anlayalım) doğrudan ve ciddi tehditten korunmak için ortak güvenlik örgütlenmeleri içinde istişarelerde bulunuyoruz”. Buna bizzat Putin'in bölge liderleriyle birebir görüşme trafiğini de katabiliriz.

Afganistan'dan kendisini bu denli yalıtırken, üst coğrafyaya ilişkin ve apaçık ABD'ye yönelik pozisyonlanmanın nedeni ne? (Tersine, ABD'nin bölgeden hızla ve bütün silahlarını çekmesinin sebebi ne? Mesele nereye götüreceği değil. Silah(ı) mı yok?)

Temmuz başında ve aynı gün Özbekistan ve Tacikistan dışişleri bakanları Washington'daydı. İkisi de ABD tarafından davet edildi.

ABD'nin bölge ülkelerini Afganistan oyununa kendi cephesinden katılmaları, Amerikan fiziki veya siyasi varlığına ülkelerinde yer açmaları konusunda girişimlerde bulunduğu izlenebiliyor. Bu ve benzer ülkelerin ABD'yi tamamen terslediklerini söylemek de kolay değil.

Eğer Beyaz Saray bu alanlarda askerî yapılanmalarına ve istihbarat varlıklarına yer bulursa, hem Afganistan'daki ağırlığının “formatı” değişecek hem de bir zaman sonra Orta Asya'da yeniden rahatsız edici bir mevziye tutunacak. Bu da sayısız ihtimal barından çatışmalar demek…

Bagram Üssü'nün terk edilmişliğine vurgu yapan ‘hüzünlü' görüntüler eşliğinde ABD'nin Afganistan'dan çekildiğine ilişkin somut bilgilerin aldatıcı olabileceğine ilişkin uluslararası yorumlar da devam ediyor…

Mesela, ABD birliklerinin ezici çoğunluğunun çekilmesine, Biden'ın kesin tarihi 31 Ağustos'a revize etmesine rağmen, Afganistan'daki en yüksek rütbeli Amerikalı komutanın görevine devam edeceğinin açıklanması da manidar bulunuyor.

Daha iç gıcıklayıcı haberler de var; İngiltere'nin Afganistan'da bir özel kuvvetler birliği konuşlandırmayı planladığına ilişkin Londra gazetelerinde uçurulan havadisler gibi. Bu şaşırtıcı olur. Haber, bu özel birliklerin Afgan askeri birimlerine eğitim-danışmanlık vereceğini duyursa da, uluslararası askeri harekâtlarda bu etiketin altından ne çıktığını herkes biliyor. En azından şimdilik bu habere çok güvenmeyelim. Ama İngilizler söz konusu olduğunda, Ronald Reagan'ın, ‘İngiliz dilindeki en tehlikeli cümleler, ‘ben Londra hükümetinden geliyorum. Size yardım edeceğim' vecizini hatırlayalım.

Anlıyoruz ki, Batı'nın, bilhassa ABD ve İngiltere'nin bölgeye hassasiyetleri, “ben gittim, ne halt ederseniz edin” basitliğinden uzak.

Afganistan'a Batı müdahalesi alandan çekilip, komşular, yakın üsler, savaş gemileri, SİHA'lar sair tarafından yürütülecekse, CIA ve Pentagon olduğu gibi kalıyor demektir, bu da hibrit savaşa çıkar!..

Vietnam ve Irak'ta yaşanan ‘travmalara' benzer şekilde, “geride bırakılanların yalnızlığı” ve Amerikan savunma sektörünün/ordu taşeronlarının ilişkileri de formüle eklenebilir. Afganistan'daki yerel unsurların sadece Taliban'dan ibaret olduğunu kimse düşünüyor olamaz. Çok eski yıllardan beri ABD ile çalışan aşiret ve ‘savaş beylikleri' var. (Kaldı ki, ABD'nin ricatına ilişkin görüntünün küçük düşürücü boyutu var. Bu da stratejik güvenlik sorunu yaratıyor.) Afgan hükümet birlikleri, kimi milisler de kıtalara eklendiğinde, artık elimizde yeni ve her yöne metastaz yapmaya müsait nur topu gibi hibrit savaş olacaktır…

Sonuç olarak ABD gitmiyor' diyenler çok. Ülkenin mini kaos yaşayacağına ilişkin kehanet de bununla ilgili. İç savaş söylemlerine bu yüzden dikkat gerekiyor. Tersine, Tahran veya Saygon'daki ABD elçiliklerinden çalışanların helikopterlerle nasıl kaçırıldığına ilişkin ‘flash-back' yorumlara temkinli bakmak lazım.

Peki Batı kalacaksa diğer oyuncular bu işe ne diyecek? Rusya, Çin, Pakistan, İran? Mutlu olmayacakları açık. Bölge ülkeleri de, ABD, Rusya hatta Taliban arasından preslenmek gibi taşınması zor bagajlarla muhatap artık.

Taliban güçlerinin bu belirsizlik anını mümkün olduğunca çok ve stratejik alan ele geçirmek için kullanması da bununla ilgili. Bilhassa sınırlardaki hareketlilik bunu gösteriyor.

Pakistan ve Çin gibi çok yönlü iç-dış etki yaratacak ülkelerin ellerini okumadık bile. Bu satırlar yazılırken, Türkiye'nin ülkede oynayacağı role ilişkin ABD ve Türk Savunma Bakanları arasında bir seri telefon konuşmasının ikinci turu yapılıyordu.

‘İyidir, kötüdür'ünü, ‘Neden Afganistan? Harita öyle istiyor'da (26/06) zaten yazdık. Bu ise işin evrilebileceği yönlerle ilgiliydi…

Yeni Şafak