Türkmenistan'ın görmezden geldiği bir mesele tüm dünyanın ilgilenmesi gereken bir sorun haline geldi. Kendi vatandaşlarına karşı inanılması güç bir tutum içine giren Türkmenistan, Türkmenistanlıları mülteci durumuna düşürüyor. Özgür Der Genel Merkezi'nde bir araya gelen STK yetkilileri ve Türkmenistanlı mağdurlar Türkmenistanlıları mülteci haline getiren zorbalıklara son verilmesi çağrısı yaptı.
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü'nde doğdukları yerde yaşama hakları elinden alınmış insanların sorunlarına karşı farkındalıkları artırma vurgusu yaptı.“Maalesef doğdukları yerde yaşayamayan insanların ihtiyaçlarına, sıkıntılarına, sorunlarına karşı duyarlılık içinde olmamız gerekiyor. Bu çabaya çokça ihtiyaç var.14 Haziran'da Akdeniz'de yaşanan tekne faciası hepimizin gözü önünde cereyan etti. Sınırları koruma çabası bir katliama dönüştü. Her türlü sapkınlığa kucak açan AB ülkeleri zavallı insanlara karşı kendini kapattı. Maalesef yüzlerce kişinin Akdeniz sularında boğulmasına göz yummuştur.Bu kötü tablo karşısında hamdolsun iyi insanlar da var. Yunanistan'da sokakları dolduran insanlar bu tabloyu temsil ediyor. Ülkemizde de bu tarz gelişmelere ihtiyaç var. En son seçim sürecinde ana muhalefet partisi liderinin ırkçılık, yabancı düşmanlığıyla muhacirleri hedef alan utanç görüntülerine hepimiz şahitlik ettik.”Kaya ardından sözü Mazlumder Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öner'e bıraktı.
Öner, Türkmenistan'daki genel durum hakkında bilgi verdi.Türkmenistan 30 yıldır dünyanın en baskıcı ve en kapalı ülkelerinden birisi olarak tarif edilmektedir. Sesini yükseltmeye çalışanların tacize, fiziksel saldırılara ve keyfi hapis cezalarına maruz kaldığı, yargısız infazlar da dahil olmak üzere yasadışı veya keyfi infazların yaşandığı Türkmenistan uluslararası gözlemciler kapalı olması hasebiyle kimseyi doğrudan muhatap almayarak yaşananların üstünü örtmeye çalışıyor.Türkiye'de bulunan Türkmenler tarafından yapılan başvurularda öne çıkan, ancak alanda bağımsız sivil denetim imkanı bulunmadığı için raporlanamayan ihlaller sebebiyle Türkmenistanlılar vatandaşlıkları olmasına rağmen mülteci durumuna sokuluyor.Ali Öner sözlerinin ardından basın açıklamasını okudu.
Basın açıklamasının tam metni:
GİDEMEYEN VE KALAMAYAN TÜRKMENİSTANLILAR İÇİN “BİR KEZ DAHA”ÇÖZÜM ÇAĞRISI
Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü. Dünya üzerinde bildiğimiz kadarıyla 90 milyondan fazla mülteci, doğduğu topraklardan ayrılmış, yabancı topraklarda geçici koruma statüsünde ya da sığınmacı, mülteci, gibi çeşitli etiketlerle yaşamaya çalışıyor.Dünya üzerinde her milletten, her ırktan birçok mülteci mazlum durumuna düşerken, bu zulmü bitirmeye kudretli devletler ise bırakın engellemeyi kendi çıkarları için zulmü körüklüyorlar. Daha bu hafta mazlum coğrafyalardan yüzlerce mültecinin bulunduğu bir tekne Avrupa'ya geçmeye çalışırken battı. Bugüne kadar açıklanan ölü sayısı 78. Ancak yüzlerce mülteci ya Akdeniz'in sularına gömüldü ya bir geminin ambarında boğuldu ya da en iyi ihtimalle “modern” Avrupa'nın kendisini kurtarmasını bekliyor.Dünyada mültecilik krizi yaşanırken maalesef muasır devletler kendi aralarında mültecileri nasıl “paylaşacaklarının” hesabını yapıyor, ülkelerine gelmesin diye geçiş ülkelerine verilecek rüşvetlerin miktarını konuşuyor. Rüşveti alanlar ise o meblağı hak etmek için Akdeniz'de ve Ege'de insan avına çıkıyor. Şayet bu soruna bir çözüm bulunamazsa gelecek nesiller 21'inci yüzyılı “insanlığın kara yüzyılı”, hatta iki dünya savaşı yaşanmış olmasına rağmen “20'nci yüzyıldan daha acı ve kanlı bir yüzyıl” olarak anacaklar.Mülteci krizi artık geçici çözümlerle, insanlığı düşünüyormuş gibi yapıp çıkarlarını gözetmekle çözülebilecek bir mesele olmaktan çıkmıştır. Bütün devletlerin, uluslararası kuruluşların, sivil toplum kuruluşlarının ve bu konuda çözüme katkı verebilecek herkesin insancıl çözümler konusunda kararlı adımlar atması gerekiyor.Pakistanlı, Suriyeli, Sudanlı, Myanmarlı, Bangladeşli, Venezuelalı, Nikaragualı, Haitili, Türkmen ve daha niceleri...
Dünyada göçmenliği neredeyse “standart” hale gelmiş topluluklar... Türkmenistanlıların yaşadığı kriz de mülteci ve göçmenlerin yaşadığı en dramatik insani krizlerden birisi konumunda. Otuz yıllık genç bir devlet olan Türkmenistan en baskıcı ve en kapalı ülkelerden biri olarak tarif ediliyor. Ülke çeşitli uluslararası gözlemcilere fiilen kapalı. Medya sıkı devlet kontrolü altında ve yaşam standardı her geçen gün düşüyor. 2020 yılında başlayan pandemi ise bu baskıcı ve kapalı devlet için adeta bir fırsat oluşturdu. Hükümet baskıcı politikaları için pandemiyi bahane etti. Bu dönemde ülkesine dönmek istediği halde dönemeyenler, bugün de pasaport süre sorunları sebebiyle Türkiye'de barınamamakta, GGM tutukluluğu veya geri gönderilme tehdidi altında yaşamaktadırlar.Türkmenistan'dan 15 yılda 2 milyona yakın kişinin ayrıldığı tahmin edilmektedir. Türkmenlerin en çok gittiği ülke ise Türkiye'dir. Geçtiğimiz senelerde duyurduğumuz ve çözüm için çağrıda bulunduğumuz üzere Türkmenler yaşadıkları ülkede pasaportlarının süresinin dolmasına rağmen konsolosluk randevusu alamamakta; bu nedenle kaçak konumuna düşmektedirler. Pasaportlarını yenileyemedikleri için onlarca Türkmen GGM'lerde beklemektedir. Türkiye ve Türkmenistan ilişkilerinde siyasi ve diplomatik tüm kanallar kullanılarak Türkmenlerin yaşadığı sorunların çözümü sağlanmalıdır. Her iki toplumun siyasi, sosyal ve kültürel kaynağı olan adalet, hakka riayet ve özgürlük değerlerine dayalı bir çözüm mümkündür. Türkmenistan'daki hak ihlallerinin son bulması için gerekli adımlar atılarak ifade, düşünce ve din özgürlüğünün ikamesi, adalete erişimin garanti altına alınması, Türkiye'de bulunan Türkmenistanlıların en doğal hakları olan pasaport işlemlerinin güven içerisinde ve sağlıklı bir şekilde yapılması, parçalanmış ailelerin uygun olan tarafta birleştirilmesi sağlanmalıdır. Türkmenistan yönetiminden kaynaklı evrak ve prosedür sorunları giderilinceye kadar Türkiye'deki Türkmenlerin işlemlerine insani ve istisnai perspektifle muamele edilmesi ve geçici çözüm üretilmesi çağrımızdır. Öte yandan özellikle fikirlerini ve eleştirilerini ifade ettiği gerekçesiyle uydurma suçlamalar gösterilerek listelenmiş ve ülkeleri tarafından iadesi istenen Türkmenlerin iadesi durdurulmalıdır.Her insanın vatanında özgürce ve onurlu yaşama ve kendi toprağında defnedilme hakkı birbirimize sorumluluğumuzdur. Bizler bu bildiriye imza atan kuruluşlar olarak;- Türkmenistan'ın kendi siyasi iradesiyle insan haklarının iyileşmesi ve insani krizin son bulması için gereğini yapması çağrısında bulunuyor,- Türkiye Cumhuriyeti makamlarını ise zaten mağdur olan insanları GGM tutukluluğu ve geri göndermeler marifetiyle daha fazla mağdur etmemeye davet ediyoruz. Dünya genelinde, son yıllarda endişe verici bir şekilde yükselen ırkçı ve nefret içerikli baskıcı politikaların son bulması, adalet ve özgürlüğün hakim olması dileğiyle.
Hukuki Araştırmalar Derneği'nden Mustafa Yaman, Türkmenistan'ın uygulamaları sebebiyle çok büyük bir diaspora oluştuğuna dikkat çekerken Türkmenistanlı mültecilere yönelik zorbalığın artık başka ülkelerin egemenlik hakkına saldırı anlamına geldiğini ifade etti. Bugün artık yaklaşık 5 milyonluk bir ülkenin 2 milyonu dışarda yaşamaktadır. Dünyanın en büyük 4. doğalgaz üreticisi olan bir ülkede yöneticiler adil olsa herkes refah ve huzur içinde adil bir şekilde yaşar.Maalesef Türkmenistan vatandaşları eğer muhalifse sığınmak zorunda kaldıkları ülkelerin sokaklarından kaçırılarak işkenceye maruz kalmaktadır... Bu görüntüler yöneticilere izletilmektedir. Bu aslında Türkmenistan vatandaşlarının kaçırıldığı ülkenin egemenlik haklarına da bir saldırıdır. Bu sebeple kendi egemenlik haklarına saldırıda bulunan ülkeler, Türkmenistan'a karşı Türkmenistan vatandaşlarının sorunlarının çözümü noktasında rol oynamalılar. Türkmenistan Helsinki Vakfı Başkanı Taci Gül ise Türkmenistanlı mültecilerin sorunlarına sessiz kalmayan herkese teşekkür ederken Türkmenistan hükümetinin sorumsuzluğu sebebiyle yaşanan mağduriyetler hakkında dünyanın daha fazla ses çıkartması gerektiğini vurguladı.Bu toplantıyı örgütleyen derneklere teşekkür ederim. Türkiye'de bulunan Türkmenlerin problemi Türkmenistan hükümetinin sorumluluk almayışından kaynaklanmaktadır. Maalesef Türkmenistan hükümeti gerek yurtdışında gerekse yurtiçinde vatandaşına sahip çıkmıyor.Problemler basit fakat çözülmedikçe büyük bir yüke dönüşüyor. İnsanlar kaçak olduğu için sağlıktan, sosyal haklarından mahrum kalıyor. Bu durumsa insanları yasa dışı yollara sürüklüyor. Hak Hukuk Dayanışma Derneği adına söz alan Dursoltan Togonovo deport edilen on binlerce insanın doğru düzgün bir muhatabının dahi olmadığının altını çizerken bu insanların sorunlarına karşı sığındıkları ülke hükümetlerinin sorumluluk almasının gerektiğini ifade etti. En temel problemimiz Türkmenistan vatandaşlarının pasaportlarının yenilenmemesidir. Bundan dolayı binlerce insan sağlıktan yararlanamıyor. Hastanelere gidemiyor. Çocuklar eğitim alamıyor. Birçok kişi kaçak çalışmak zorunda kalıyor. Türk vatandaşlarıyla evlendiği halde kaçak olarak yaşıyor. Bugüne kadar 4320 çocuk eğitim hakkından mahrum kalmıştır. Türkiye hükümetinden ricamız Türkmenistanlıların sesini duymasıdır. Mağdur Alişer Sahatov ise hukuki güvenceden yoksun olarak bulundukları ülkelerde kaçak muamelesi gördüklerini ve temel insani haklardan mahrum olduklarına değindi. Türkmenistan vatandaşları Türkiye'de pasaportsuz, kaçak bir şekilde ikamet etmektedir. Yurtdışında yaşayan Türkmenistan vatandaşları ülkelerine geri dönmek istemektedir. Fakat pasaportları yenilemeyen Türkmenistan hükümeti gerekli belgeleri temin etmemektedir. Süresi dolmuş pasaportlarla kaçak yaşayan Türkmenler büyük sorunlar yaşamaktadır. Türkmenistan hükümetinin bu uygulaması imzalamış olduğu Uluslararası Sözleşmelere ve Türkmenistan'ın yasalarına uymamaktadır.
Kaynak: Haksöz