Kocabay, 2000'li yıllarda 245 milyon olan çalışma yaşamındaki çocuk sayısının 2012 ve sonrası 168 milyona düştüğünü belirtirken, bunların 99 milyonunun erkek, 69 milyonununda kız olduğunu vurguladı.
Milliyet'in haberine göre, tehlikeli işlerdeki düşüşün daha Radikalolduğuna dikkat çeken Kocabay, 170 milyon tehlikeli işlerden çalışan çocuk sayısının 85 milyona gerilediğini ifade etti. Düşüşe rağmen rakamların yine de ciddi bir sorunla karşı karşıya olunduğunu gözler önüne serdiğini kaydeden Kocabay, “85 milyon, 55 milyon erkek çocuk, 30 milyon kız çocuk çalışma yaşamı içinde ve tehlikeli işlerde çalışıyor. Ekonomik sektörlere göre dağılımına baktığımızda, tarımda yüzde 58, hizmette yüzde 32, sanayide yüzde 7 ve diğer alanlarda yüzde 6.9, yüzde 7'lik bir ekonomik sektör dağılımından söz etmek olanaklı” diye konuştu.
Türkiye'deki sürece de değinen Kocabay, 2000'li yıllardaki düşüşün 2006'dan sonra durağan bir seyir izlediğini, son dönemde 893 bin ocuğun çalışma yaşamının içinde yer aldığını dile getirdi. Kocabay, “Bunların yüzde 44'ü tarımda, yüzde 24'ü sanayide, yüzde 31'i de hizmet sektörlerinde çalışmak durumunda” ifadelerini kullandı.
Çocuk işçiliğinin bu denli yüksek olmasının temel nedeninin ‘yoksulluk' olduğunu vurgulayan Kocabay, diğer nedenleri şu şekilde sıraladı:
- Çocuk işçiliğinin hane ekonomisine katkısının önemi,
- Eğitim olanaklarına erişim güçlüğü,
- Düşük eğitim standartları,
- Düşük okul devam ve başarı oranları,
- Mesleki eğitim, beceri eğitimi ve çıraklık sistemlerinin mevcudiyeti veya etkinliğindeki kısıtlar
- Kültürel ve geleneksel yapı
- Mevzuat,
- Uygulamadaki sorunlar
- Yaptırımların etkin uygulanmaması
- Ucuz iş gücü
"NE ÇOK İYİ NE DE KÖTÜ BİR DURUM"
Kocabay, “Çocuk işçiliğiyle mücadele konusunda Türkiye'nin bulunduğu nokta nedir?” sorusuna “Uluslararası bir çerçeveden baktığımızda ne çok kötü ne çok iyi diyebiliriz ama mevcut bütün kurumsal yapıları, hukuki altyapıyı, arka planı hazırlamış, onaylamış ve mekanizmaları çalıştırabilir bir durumda olduğunu da söylemek gerekir. Tüm uluslararası sözleşmelere koyduğu imzayla bunun gereğini yerine getirmek üzere de yaptığı eylemlerle, çalışmalarla olumlu ilerleme içinde” yanıtını verdi.
İŞ MÜFETTİŞİ YOK
Etkin denetim için Çalışma Bakanlığı'nın yeterli sayıda iş müfettişinin bulunmadığını dikkat çeken Kocabay, bir ihbar olmadığı durumunda iş yerlerinin rutin denetimlerinin yılda bir kez yapılabildiğine işare etti. Sosyal sorumluluk kapsamında işyerlerinde bu tür yasadışı çalıştırmaların ihbar mekanizması güçlendirilerek azaltılabileceğini belirten Kocabay, çok uluslu firmaların bu konuda yol katettiklerini dile getirerek bu konuda elde resmi bir araştırma ve kayıt bulunmadığını vurguladı.
7 MİLYON EV HİZMETİNDE ÇALIŞAN ÇOCUK
Kocabay, “Merdiven altı atölye hangi sektörde yoğundur? Hangi sektörde kayıt dışılık vardır? O kayıt dışılıkta çalışan çocukların oranı nedir? Aile içi çalışma 893 bin sayısı içinde verilmiyor, daha yüksek oranda veriliyor, hatta 7 milyon olarak TÜİK verisinde çıkıyor. Yalnız, bu sorunun soruluşundan kaynaklı. Yani aile içi çalışma var mı? O da yine detaylı, özel araştırma isteyen bir alan çünkü TÜİK'in soru sorduğu dönemde ‘Bir hafta içinde eve bakkaldan ekmek aldın mı?' dahi bu 7 milyonluk sayının içinde, çocuğun ev hizmetlerinde çalıştığı gibi bir yorumda karşılığını bulabiliyor. Fakat, bunu anekdot olarak söyleyebiliyoruz yani ‘Veri şu şekildedir' diye bir şey ne yazık ki elimizde yok” dedi.
YAVAŞLAMA VAR
Kocabay, kamusal bilinç oluşturmanın çocuk işçiliği ile mücadelene önemli olduğunu kaydetti. 2008'den itibaren çocuk işçiliği ile mücadelede gerileme olduğu tespitlerine de yanıt veren Kocabay, “Bu yavaşlama konusundaki sayılara baktığımızda aslında bir durağanlık görüyoruz. Yani burada çok keskin, neredeyse yarı yarıya varan düşüşlerden, son altı yıllık akışa baktığımızda 893 bin, bir önceki düzeltilmiş rakamlarla da 890 bindi tahminler. Bu rakamlara baktığımızda bir yavaşlama olduğu söylenebilir. Bunun karşısında nasıl bir etkinlik var? diye baktığımızda da daha fazla sayıda kurum ve kuruluşun sorunu daha fazla içselleştirerek mücadele ettiğini, sivil toplum kuruluşlarının daha yoğun bir şekilde baskı grubu oluşturduğunu söyleyerek Türkiye'de bir mekanizma oluştuğunu aslında ifade etmek isterim. Bu ‘yavaşlama' diye tanımlansa da aslında bu baskıyla zaman içinde, tabii, yine hızlanacak bir süreç için gerekli altyapının olduğunu da belirtmek isterim” diye konuştu.
"ÇOK BÜYÜK BİR POTANSİYEL VAR"
Kocabay, sokaklarda ve sanayinin belli alınlarında yaygınlaşmaya başlayan Suriyeli çocukların çalışma yaşamına girmelerinin bugüne dek Türkiye'nin kazanımlarını tekrar geriye döndürme tehlikesi yarattığını ve bu gerçekle yüzleşilmesi gerektiğini belirtti. Kocabay, “Hızlı bir şekilde güvenilir veri toplanması -hangi sektörde, neden çalışıyor- ve mevcut mekanizmaların Suriyeli çocuklar için de herhangi bir ayrım gözetmeksizin acilen harekete geçirilmesi gerekiyor. Burada nüfusa baktığımızda bunun ne kadar büyük bir risk olduğu da ortada. 800 bin okul çağında çocuk var, sadece 300 bini okullaşmış durumda. Hangi ve ne kadar yeterli bir müfredatla okullaştıkları da sorgulanır durumda. O zaman, kalan çocuklar, az önce söylediğimiz gibi, belki de bir basit önermeden gittiğimizde -'Çocuk işteyse okulda değil, okuldaysa işte değil' derdik yirmi yıl önce çalışırken- bu 500 bin okulda olmayan çocuk çok büyük bir potansiyel çalışma yaşamına girmek için, buna yönelik de ivedi önlemler alınması gerekir” dedi.
TAMAMI KAYITDIŞI
Kocabay, kayıt dışılık konusunda TÜİK'in en kötü biçimi tanımlamadığını dile getirirken, “Çocuk işçiliğinin zaten kayıtlı olduğu durum ancak çıraklık sistemi içinde pratik ve teorik eğitimini birlikte yürütüyor ve işçiyse bu, çalışan çocuk, çalışma yaşamı içindeki çocuk fakat eğitim aldığı için çocuk işçi olarak tanımlanmıyor. Dolayısıyla, rakamların kayıtlı rakamlar değil, soru döneminde ailelerin ve hanelerin çocukların çalışmasına ilişkin verdiği cevaplara bağlı olarak tamamının kayıt dışı olduğunu söyleyebilirim” dedi.