Antalya'da Polis Akademisi Başkanlığı Suç Araştırmaları ve Kriminoloji Araştırma Merkezi Müdürlüğü (SAMER) tarafından, "Türkiye'de ve Dünyada Uyuşturucuyla Mücadele" temalı konferans organize edildi.
Uluslararası Uyuşturucu Konferansı'nda, siyasal bilimlerden psikiyatriye, medyadan sivil toplum kuruluşlarına kadar farklı konular ele alındı. Konferansta, farklı disiplinlerin, ulusal ve uluslararası kuruluşların bir araya getirilerek olgunun derinlemesine analiz edilmesi ve uyuşturucuyla etkin bir mücadele için öneriler sunulması hedeflendi. Belek Turizm Merkezi'nde düzenlenen programa, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yanı sıra Türkiye'den ve yurt dışından uzmanlar katıldı.
“Uyuşturucu İle Mücadelede Sivil Toplum Ve Medyanın Rolu”
İHH İnsani Yardım Vakfı adına programa katılan İHH Mütevelli Heyeti Üyesi Osman Atalay, “Uyuşturucu İle Mücadelede Sivil Toplum Ve Medyanın Rolu” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Osman Atalay, sunumuna, Kanuni Sultan Süleyman'ın hasta yatağında söylediği “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” dizelerini hatırlatarak başladı. Atalay'ın sunumu şu şekilde:
“Ülkemizde uyuşturucu ile mücadele, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 58. maddesinde yer alan “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” hükmüne dayanarak yapılmaktadır. Resmi, yarı resmi ve sivil toplumun bu mücadeleyi bir şekilde sürdürmekte olduğu bilinen bir gerçektir, ama bu mücadelede kurumlarımızın istenen başarıyı yakalayamadığına ve her geçen gün bağımlılık sorunumuzun ciddi bir şekilde büyüdüğüne üzülerek şahit oluyoruz.
Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı'nın 2018 Türkiye Uyuşturucu Raporu'ndaki bazı veriler, Türkiye'de madde bağımlılığı sorununun ne kadar ürkütücü boyutlarda olduğunu gözler önüne seriyor. Emniyet, jandarma ve gümrük muhafaza müdürlüklerinin en önemli vazifesi Arz ile mücadele de madde satışlarının yollarını kesmek, burada bütün sorumluluğu emniyet görevlilerine bırakmanın çok büyük hata olacağını hatırlatmakta bir kez daha fayda var.
Arz ile mücadelede emniyetin raporu ürkütücü. Türkiye genelinde 2016 yılında toplam 81 bin 222 uyuşturucu olayı görülmüşken, 2017 yılında yüzde 45,87 artış göstererek 118 bin 482 olay meydana gelmiştir. Bu olaylarda bir önceki yıla göre yüzde 48,92 artışla 170 bin 175 şüpheli yakalanmıştır. 2017 yılında bağımlılıktan kurtulmak için kendi rızasıyla hastaneye başvuru sayısı 211 bin. Bu çok üzücü bir durum. 2016 yılı dünyanın uyuşturucu cirosunun 1,3 trilyon dolar olduğunu unutmayalım. Petrol ve silahtan sonra dünyanın en büyük ihracatı artık uyuşturucu olarak kabul ediliyor. Bu pastadan pay alan üç ülke var: ABD, İngiltere ve Rusya. Yani işimiz zor!
Türkiye, coğrafi konumu ve genç nüfusuyla Uyuşturucu probleminden doğrudan etkilenen şanssız bir ülke. Asya'da üretilen ve Avrupa'ya transfer edilen eroin - esrar kaçakçılığında ve Avrupa'da üretilen Asya'ya gönderilen sentetik uyuşturucu, ara kimyasal maddelerin kaçakçılığında transit köprü hedef bir ülke konumundayız. Bundan en çok gençlerimiz zarar görüyor.
Uyuşturucu ile mücadelede arz ve talep konusunda, devlet kurumları ve STK arasındaki güç ve işbirliği koordinasyonunda istenilen başarıyı elde edemedik. Maalesef sivil toplum, medya, sanat ve spor dünyası bu mücadelenin henüz farkında değil. Yeterince destek olamıyorlar. Emniyet bu mücadelede var gücüyle çabalarken sivil toplumun duyarsızlığı anlaşılır gibi değil. Uyuşturucuyla mücadelede, rehabilitasyon çalışmalarının yetersizliği, gerekli tedavi merkezlerinin olmayışı, rehabilitasyon hizmetlerinin ise yok denecek kadar azlığı özellikle, madde bağımlısı ailelerin en büyük sorununu teşkil ediyor. Son dönemde bu konuda önemli adımlar atılmaya başlanması Yeşilay'ın yeni sorumluluklar üstlenmesi bir umut. Fakat AMATEM'de ilaç tedavi sonrası Yeşilay-Yedam'ın psikolojik desteğinin ardından bu bağımlılarımızı sosyal bir işle meşgul edemezsek harcanan maddi manevi enerjilerin yüzde doksan beşi boşa gitmiş oluyor. Uyuşurucu ile mücadelede emniyet, jandarma ve gümrük görevlileri yalnız kalırken STK ve medya kurumlarının ilgisizliğinin altını özellikle çizmeliyiz.
2018 Şubat ayında Uyuşturucu İle Mücadele Yüksek Kurulu'na bağlı olarak 6 bakanlık ile birlikte bağımlılıkla mücadelede seferberlik ilan edildi. Arz ile mücadele, emniyet ve kolluk kuvvetlerine; taleple mücadele ise kamu, STK, medya, sanat ve spor dünyasına sorumluluk düşüyor. Talep ile mücadelede önleyici bilgilendirici en önemli kurum aile - anne ve okul - öğretmen. Bu iki kuruma destek verecek olan cami - din görevlilerinin yeri çok önemlidir. Madde bağımlılığı konusunda en etkili mücadele yöntemi anne, öğretmen ve din görevlilerinin eğitilmesidir. Sivil toplum, üniversiteler ve medyanın toplumu bilgilendirici - uyarıcı - önleyici stratejiler, politikalar ve programlar üretmesi gerekmiyor mu?
Türkiye'de 80 bin aktif çalışır vaziyette dernek, vakıf, meslek odaları ve sendikal kurumlarımız var. Büyük bir potansiyele sahipler. Sorunun kültürel, ekonomik, manevi, siyasi ve sosyolojik boyutu ile ele alınması gerekiyor, tek sorun ciddi bir iletişim koordinasyon problemimizin varlığıdır. Türkiye'de uyuşturucu kullanan kişilerin %75'i 16-30 yaş gurubu arasında yer alıyor. Türkiye, sentetik uyuştucuya bağlı ölümlerin en fazla yaşandığı ülke. Nüfusumuzun %72'si 35 yaş altı. % 25i 15 ve 25 yaş arası. Son derece genç bir nüfus var.
Uyuşurucu ile çok hassas bir mücadele gerekiyor fakat bu mücadelenin en önemli ayaklarından olan sivil toplum ve medya kurumlarımızın özellikle yazılı ve görsel medya görevlilerinin maalesef popülist ve politik çalışmalara daha çok ilgi duymaları en büyük dezavantajımızdır. Devletin kurumsal geleneği ve din olgusu hala çok güçlü. Kurumlarımız çok fakat işbirliği ve güç birliği çok ama çok zayıf. Okula ve mahalleye sahip çıkacağız. Her çocuk bir mahallede doğar ve büyür. Ev, okul, cami, belediye, emniyet, muhtar ve sivil toplum kurumları mahalleye, şehire, renk verir ve çocuğun ergenliğinden büyümesine kadar kişiliğinin oluşumuna etki eder.
Şeyh Edebali hazretleri, damadı Osman Gazi'ye buyurdu ki: ‘Şunu unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!'
Son olarak diyeceğim şudur:
Uyuşturucu ile mücadelede emniyet kararlı ve yalnız, STK'larımız ise hala duyarsız!”