Derginin tanıtım yazısında şu ifadeler yer aldı:
Müslümanların, yaşadığı çağı ve onun sorunlarını anlamaya, güçleri ölçüsünde bunlara çözüm bulmaya çalışmaları bir sorumluluktur! Gelenek, bu arayışta önemli bir ‘lojistik' destek olarak işlev görür ancak, çağın sorunlarına bihakkın ikna edici cevaplar vermek için yeni bir bakış açısı, yeni bir ‘anlayış'gerekiyordu. Çağdaş İslâm düşüncesi içerisinde yer alan ‘dirayet ehli' âlimlerin tümü bu ihtiyaca işaret etmiş,bunun gereği olarak da ‘çağdaş' yorumlarda bulunmuşlardır. ‘Konulu tefsir' yahut kısmen ‘bilimsel tefsir' buihtiyaca cevap olarak önerilmiş yeni yaklaşımlar olarak görülebilir. Modern düşüncenin ayrılmaz bir parçası olan“geleneği sorgulamak”, uzun zaman önce İslâmcı teorisyenler arasında yayılmıştı.
Bu bakımdan müfessir, yaşadığı çağın sorunlarına Kur'ân'dan çözüm bulan kişi olmalıdır. Bu ise, bir ‘teceddüd'değil ‘tecdid' ameliyesidir. Başka bir ifadeyle müfessir, şâz yorum peşinde koşan biri olmamalı, bilakis Kur'ân'ın‘muhkem' olarak ifade ettiği hususlarda ‘icma'ya itibar etmelidir. Kur'ân yorumu alanında açılacak yeni kapılar, hiç kuşkusuz, ilmin diğer alanlarında daha büyüklerinin açılmasına neden olacaktır. Bununla birlikte Kur'ân tefsirinde bilimi bir araç olarak görmek, hiçbir zaman tamamıyla kabul görmüş bir yöntem olmamıştır.
Son birkaç yüzyıl içinde Kur'ân'ın birçok bilimsel gelişmeyi içerdiğine yönelik etkili denebilecek gruplarortaya çıktı. Lakin bilimi Kur'ân'ın tevilinde kullanmak İslâm tarihinde ilk kez görülen bir durum değildi; bu yine de kabaca modernistler, reformistler, ılımlılar ve gelenekselciler diye tasnif edilen gruplar arasında usul ve yöntem açısından tartışmalara sebebiyet verecekti. Modernistlerin yorumu, batı düşüncesinin tesirinde kalanlar tarafından hoşnutlukla karşılanırken geleneksel görüşü savunanlar muhalif bir tutumu benimsediler. Fakat Kur'ân'ın bilimsel tevili reformistler sayesinde avama yayılırken modernistlerin söylemi elitler tarafından benimsendi.
Kur'ân sürekli olarak insan medeniyetlerinin yükseliş ve çöküşlerini muhatapları için ders alınacakbir fenomen olarak sunmaktadır.
O, insanın yeryüzünü gezip, kendisinden önce kuvvette eşi benzeri görülmemiş nice uygarlıkların, günahkârlıkları sebebiyle nasıl tarumar edildiğine şahit olmasını öğütler. Kur'ân'dakikıssaların amacı, bir müminin nasıl olması gerektiğinie dairibretlik modellemeler oluşturur. Kur'ân sadece tarihsel değişimleri veya Hz. Peygamber (s.)'in hayatını anlatan/kesitler sunan bir metin değildir. Kur'ân'ın indiği toplum tarihsel olarak değil ahlaki olarak betimlenmiştir. Kur'ân'daki kıssalar aracılığıyla geçmiş topluluklara ve onların kalıntılarına bakıp, ders çıkarmak üzere tarihi öğrenmiş oluruz.