Sabah gazetesi yazarı Babaoğlu'nun bugünkü köşesinde yayımlanan “Üniversite… Hikâyenin sonuna doğru…” başlıklı yazısı;
Kim inanır!
Ama öyle olacak. Şöyle de diyebilirdim: "Korkarım ki, gençlerin önemli bir kısmı üniversite eğitimlerini terk edecekler."
Oysa korkunun ecele faydası yok! “Mevcut eğitim sistemi yürümüyor”
İlk bakışta tatsız bir şey söylüyorum, farkındayım. Muhtemelen bu kararlar gençlerde hayal kırıklığı ve moralsizlik oluşturacak.
Uzun sürdürülmüş bir eğitim yanlışının ağırlığının bireysel kararlara ve gençlerin cılız omuzlarına yüklenmesi üzücü elbette.
Ama şu kesin... 1980'lerden bu yana süren üniversite diplomasına odaklı eğitim sistemi artık yürümüyor. Yürüyemez. “Üniversiteyi terkte Türkiye birinci”
Artık rakamlar da ortaya çıkmaya başladı... Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre 18-24 yaş aralığında eğitimi terk etme eğilimi sıralamasında Türkiye birinci sırada... Yüz öğrenciden 26.7'si çekip gidiyormuş. Yeni değil bu süreç...
TBMM'ye yansımış rakamlara göre 2013 ile 2018 arasında kayıt sildiren ve donduran öğrenci sayısı dört kat artmıştı. Bu eğilim şimdi durmuş olabilir mi? Gerçekçi olalım... Tam tersine, artacak.
Yetişkinler, siyasiler, eğitimciler, anne babalar, girişimciler oturup bir düşünsünler...
Mesela... 60 küsur bin iletişim fakültesi mezunundan biri olup ne yapacağını bilememenin şaşkınlığı ve umutsuzluğu da nasıl derin bir sıkıntıdır!
Mesela, sanat tarihi ve arkeoloji okuyanların hâli... Dikkat buyurun... Her yıl sanat tarihçisi ve arkeoloji bölümlerine beş bin civarında öğrenci alınıyor; dört bin mezun çıkıyor ve sadece 20-30 kadarı alanında çalışma imkânı buluyor.
Bu tabloların makul ve verimli bir sonuca ulaşması mümkün mü? Hayır!
Bütün hikâye üniversite mezunu kimliğinin üzerinden dönüyor. Konuştuğum gençler bu "diploma ve kimlik takıntısı"nı bir kenara bırakıp erkenden hayata atılmanın yollarını arıyorlar. Çünkü yaşadığımız enflasyon sarsıcı... Dört yıl eğitimin masrafları zaten az değildi, şimdi dağ gibi.
Dört yıl sonra mezun olsalar hâllerinin ne olacağını hiçbiri kestiremiyor. Ebeveynlerin eğitim ısrarı ve toplumsal atmosferin kimlik vurgusunun çocuklara yardımcı olduğunu söylemek de zor.
Yani üniversiteye odaklı eğitim modelinin sonuna yaklaşıyoruz. Uyanmalıyız. Bambaşka bir eğitim ve meslek edinme modeli oluşturmak için kolları sıvama zamanı... Kaybedecek vakit kalmadı.