TİMETURK | HABER MERKEZİ
Sözcü'den Özlem Gürses'in sorularını yanıtlayan 90'lı yıllarda Organize Suçlar Şube Müdürlüğü yapan Adil Serdar Saçan “Hrant Dink, Necip Hablemitoğlu ve Üzeyir Garih cinayetleri, Danıştay baskını en net örnekler… Bu dosyalar yeniden açılmalıdır” dedi.
İşte o röportaj:
Cinayet Masası yıllarınız çok hareketli.
İşimi hep çok severek yaptım. Cinayet Masası'nda ağır suçlara baktık. Önemli mafya operasyonlarında da biz vardık.
Kimler var o zaman mafya olarak?
Dündar Kılıç, Kürt İdris, Alaaddin Çakıcı, Hamza Kır, Fevzi Öz, Ömer Lütfi Topal… Ciddi mafya grupları vardı. Bir dönem Muş'ta Terörle Mücadele'de çalıştım, sonra İstanbul'a döndüm. Mali Şube Müdür Yardımcılığı yaptım 2 yıl. Tarihin en büyük yolsuzluklarına operasyon yaptık. Muş Terör Müdürlüğü'nden geldiğim ve bu işin finansal boyutunu bildiğim için bastırıyordum. Türkiye'nin en karanlık yılları… Mafya, siyaseti açıkça tehdit eder hale gelmişti.
Susurluk o yıllarda çözülüp üstüne gidilseydi Türkiye bu halde olur muydu?
Susurluk süreciyle bugün yaşananların doğrudan ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Oradaki aktörlerin tamamı tasfiye edildi. Susurluk'ta illegal örgütlerle illegal mücadele var. Şu anda devlet onu yapmıyor. Size soruyorum, PKK'nın finansal kaynaklarıyla ilgili devlet nasıl bir operasyon yapıyor? FETÖ'cü adamların hepsine kayyum atanıyor, bir tane PKK destekçisi işadamı diye birine kayyum atandı mı?
İyi de Susurlak'taki o yapı büyük bir suiistimale de yol açmadı mı?
Açtı tabii, Cem Ersever'in hikayesi, Mehmet Ağar ve adamları, Mehmet Eymür'ün Veli Küçük'ün hikayesi… Bu isimler gerçekleri anlatırlarsa yer yerinden oynar hâlâ…
Üzeyir Garih cinayetiyle FETÖ'nün bir ilgisi olabilir mi?
Üzeyir Garih cinayetiyle F tipi örgütün ilişkili olduğunu söyleyebilirim. Olay yerinde bulunan bir kadının araştırmasını yaparken, dosya resmi yazıyla bizim şubemiz olan Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nden alındı. Olayda kriminal çalışmayı birlikte yürüttüğümüz dönemin Kriminal'den Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Samet Doğan daha sonra bir trafik kazasına kurban gitti. Çok şüpheli bir kazaydı. Cinayeti Yener Yermez isimli bir garibanın üzerine yıkıp aradan sıyrıldılar. O dönemde Emniyet'te bu olaya bakanların büyük çoğunluğu F tipi örgüt mensubuydu. Bu cinayetin mutlaka yeniden ele alınması gerekir.
Türban eylemleri de o yıllarda mıydı? Onları kim yapıyordu acaba?
97-98 filan… Her türlü fitnenin fesatın altında bunlar vardır. Gezi olaylarında da o çadırları yakıp ortamı provoke edenlerin Fethullahçılar olduğuna eminim.
Şimdi bir de FETÖ'nün IŞİD ve PKK ile işbirliği yaptığı söyleniyor…
Bizim dönemimizde IŞİD yoktu. FETÖ, Hizbullah'la kavgalıydı. PKK ve bazı örgütlerle ilişkileri öteden beri biliniyor zaten.
Siz bir de suikast timlerinden söz ettiniz, hatta temmuzda darbe girişiminden hemen sonra TV'de anlattınız.
F Tipi Örgüt bazı grupları veya kişileri örgütleyerek, “devlet adına” diyerek kendi çıkarları için eyleme sürüklemiştir. Bunun en net örnekleri Dink, Danıştay cinayetleri ve Zirve Yayınevi katliamıdır. Hablemitoğlu ve Garih cinayetleri de bu kapsamda değerlendirilebilir. Taşeron kullanmanın yanı sıra kendi bünyelerinde suikastlar yapabilecek yetişmiş çok sayıda elemanları olduğunu düşünüyorum. Her gece kanal kanal gezen “itirafçılar” ciddilerse bu timleri deşifre ederler. Etmeliler…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik saldırı da bu kapsamda mı sizce?
Kılıçdaroğlu olayında Fethullahçı Terör Örgütü'nün işbirliği olduğuna yüzde yüz eminim. Bence Karadeniz Bölgesi'ndeki bazı jandarma ve polislerin FETÖ bağlantıları ve bunların oradaki terör örgütü PKK grubuyla ilişkileri araştırılmalı. Karadeniz Açılım Grubu neden ilk eylemini Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı yapsın? Bana gerçekçi gelmiyor.
Mali Suçlar'da da yöneticilik yaptınız. FETÖ'nün mali kaynakları çökertildi mi sizce?
Türkiye içindekilerle ilgili olanları yara aldı ama tamamen kesildi denilemez. Ancak ülke dışındaki gelirleri aynen devam ediyor. Yine birçok büyük firmanın CEO ve üst düzey çalışanları FETÖ'cüdür. Bunu tahmin etmek güç değil.
Bir efsane olarak dolaşan bir söylenti var, bazı dinleme cihazlarının kayıp olduğu üzerine…
Bu efsane değil gerçek. Bazı çok pahalı dinleme ve izleme üniteleri kayıp.
Ayrıca FETÖ'nün cep telefonu firmalarındaki elemanları da aynı yerlerde çalışmaya devam ediyorlardır. Hâlâ dinleme ve izleme yaptıkları kesin. Bunları eski istihbarat polisleri ile yapıyorlar. Bir de elektronik ve haberleşme konusunda yetişmiş çok sayıda kalifiye elemana sahipler. Taşeron örgütlere istihbarat desteği sağlamaları olasılığı da çok yüksek.
Bu anlattıklarınız çok ürkütücü. Son olarak Emniyet'te ne oluyor? Tüm eski polisler TV'lerde birbirini suçluyor, “Sen FETÖ'cüsün” diye…
O polislerin hepsi şu ya da bu şekilde FETÖ mağduru… Emniyet'teki sağ-sol kavgasının FETÖ üzerinden devamı gibi… Hepsi değerli insanlar, bir araya gelip mücadeleye katkıda bulunmaları lazım.