Vehim ve gerçek arasında Libya’nın istikrarı!
Hayatının 20 yılını Kaddafi rejiminin hapishanelerinde geçiren eski Libya Vakıflar ve Din İşleri Bakanı Ali Muhammed El-Beşir Hamude, TIMETURK'e yazdı. 'Libya, istikrarı gerçekten Kaddafi sonrasında mı kaybetti?'

Oluşturma Tarihi: 2017-11-22 13:49:21

Güncelleme Tarihi: 2017-11-22 13:49:21

ALİ MUHAMMED EL-BEŞİR HAMUDE* | TIMETURK

Son zamanlarda bazı gazeteci ve analistlerin Arap Baharı'nın yaşandığı ülkelerde halkların ayaklanmaları başlatarak istikrar ve güvenden yoksun bir hayata kendilerini mahkûm ettikleri şeklindeki yorum dikkatimi çekiyor. Arap Baharı ki; istikrarsızlığı ve endişeyi beraberinde getirdi!..

Ama bu meyandaki sözler, bazılarınca istikrar ve kalkınmanın alametleri sayılabilecek hayatın bazı göstergelerine dayanabilir. Ama bu noktada tarih yazımı için doğru bir okuma bize gerçekçi tabloyu gösterecektir. Sonrasında da ona gerçekle hükmetmiş oluruz.

İSTİKRAR NEDİR?

Burada siyasi istikrar hakkında ve istikrarı alâkadar eden şeyler hakkında konuşuyoruz. Ve bunun için sormamız gereken sorular var: İstikrar nedir? İstikrarın alâmetleri nelerdir?

İstikrar hakkında görüşüm; o devletin bağımsızlık ve egemenlik sahibi olmasıdır. Millet iradesini esas almalı, normal bir şekilde çalışan kurumlara ve bir anayasaya sahip olmasıdır. Bunlar sağlandıktan sonra da devletin ‘daha iyiye' bir anlayışla yönetilmesidir.

Türkiye'yi örnek olarak alalım: Siyasi istikrarını yakalamış bir ülke. Kurulduğundan beri tüm siyasi krizler, darbeler ve çalkantılara rağmen kurumları ve anayasasıyla doğru düzgün çalışan bir devlet… Bütün sıkıntılı süreçlere rağmen devletin kendisi var olmuş. Abes bir duruma mahal bırakmaksızın siyasetçiler reformlar yapıp yolsuzluk ve fesatlar karşısında çareler bulmuş, krizler aşılarak ülkeyi ilerletmişler.

ARAP HALKLARI HAPİSHANELERDE YAŞIYOR

Ama gelin görün ki, 2011'de başlayan devrimler öncesinde Arap ülkelerinde ‘istikrarın varlığı' söz oyunundan başka bir şey değildir. İnsan haklarına karşı tam bir görmezden gelme politikasının hakim olduğu, idrarecisinden istikrar isteyenin koyun sürüsü gibi yaşamaya mahkûm olduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Yiyecek yemekten, içecek bir sudan ve uykudan başka bir şey düşünüp bunu uygulayanın kendisini devletin ilgili organlarının önünde bulduğu, suçlamaların yöneltilip infaz edildiği bir sistemler bütününden bahsediyoruz. Neticede Arap ülkelerinde yaşayan halklarımız kendilerinin hiçbir mülkiyete sahip olmadığı koca hapishanelerde hayat sürüyor.

Libya'da uzunca yıllar yaşananları bilmeyenlerin eski devlet yapısını ‘istikrarlı' olarak nitelediklerini gördükçe hüznüm ve elemim artıyor. “Libya'da istikrar vardı, devrimden sonra kaos yaşandı istikrar ve güvenlik kayboldu.” Bu insaf dışı bir yaklaşım. Hakikati bilmeyen, gözünü gerçeklere kapatmayan, olaylara karşı doğru bir şekilde yaklaşmayan, yaşananları maddi kazanç kapısı haline getirmemiş kişilerden başkasını söyleyeceği sözler değil bunlar. Bu sözü söyleyenleri dinimiz, ilkeler ve ahlaki değerler ilgilendirmemektedir.

KADDAFİ REJİMİNDE 40 YIL YAŞADIM, YARISI HAPİSTE

Bunları hayaller üzerinden değil gerçekler üzerinden yazıyorum. Yarısını hapishanelerinde rehin olarak geçirmek kaydıyla 40 sene boyunca Kaddafi döneminde yaşadım. Diktatörlüğün ve Tuğyan rejiminin acılarını tattım. Kaddafi'nin ülkem Libya'yı nasıl katlettiğine şahitlik ettim. Kaddafi'nin cinayeti öyle bir cinayet ki, kelimelerle anlatılmaz. Kelimelerle anlatılamayacak bir sorunun tedavisi de uzun yıllar sürecektir. Ayrıca konuşanların gözden kaçırdığı üzre, Libya'da bugün yaşadığımız pek çok sorunun müsebbibi zaten bizatihi Kaddafi'dir.

Sonraki yazılarımda Libya'daki bazı yaşadıklarımı ve gerçekleri paylaşacağım. İnanıyorum ki bu yazılar ilkesi ve hakikate bağlılığı olan herkesi üzecek. Ve sonucunda da yaşayan bir istikrar ile ölü ya da hasta bir istikrar arasındaki fark açığa çıkacaktır.

(*) Libya'da Muammer Kaddafi'nin devrilmesiyle sonuçlanan 17 Şubat devrimi sonrası Vakıflar ve Din İşleri Bakanlığı yapan Ali Muhammed el-Beşir Hamude, eğitimci ve ilahiyatçıdır.