Yapacak bir şey yok
Instagram'ın açılmasını isteyen kullanıcıların paylaşımları görenleri şaşkına çevirirken sosyal medya bağımlılığı tüm boyutlarıyla yeniden ortaya çıktı. Teknoloji şirketlerinin sosyal medya ile toplumu nasıl kontrol altında tuttuğu tartışılıyor...

Oluşturma Tarihi: 2024-08-07 13:45:08

Güncelleme Tarihi: 2024-08-07 13:51:29

Sabah gazetesi yazarı Meilh Altınok, sosyal medya gerçeğine dair eleştirilerini yazdı;

YAPACAK BİR ŞEY YOK

Instagram'da sergileyemeyecekleri için otel ve restoran rezervasyonlarını iptal edecek kadar bunalıma girenlere iyi haber...

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu dün, "Instagram konusunda ciddi bir aşama kaydettik, talepleri karşıladıklarında erişimi sağlayacağız" dedi.

Şaka bir yana, yapacak bir şey yok, atı alan Üsküdar'ı geçmiş. Sahildeki kafelerde Instagram'da resmini paylaşmadan tatlı yiyene rastlamak zor.

Türkiye'de milyonlarca Instagram kullanıcısı var. Instagram'la beraber Facebook'un da sahibi olan Meta'nın dünyadaki en iyi müşterilerindeniz. Adamlar 1 yaşından itibaren eline verdikleri telefonla zehri toplumun iliklerine kadar zerk ettiler.

Evet, meseleyi iletişim özgürlüğü bağlamında, kimsenin itiraz edemeyeceği politik sloganlarla tartışmak konforlu bir alan olsa da buradan çözüm çıkmayacağı açık.

SOSYAL MEDYA VE İSTİHBARAT

Sosyal medyanın çocuklarda zekâ geriliğine, konuşma yaşının gecikmesine vb. pek çok olumsuz etkiye yol açtığına dair sayısız bilimsel çalışmayı şimdilik geçelim... Peki, son tahlilde ABD mahkemelerinde kullanıcıların bilgilerini istihbarat servislerine sağladığını itiraf eden Zuckerberg'in uygulamalarından bahsettiğimizi neden ısrarla görmezden geliyoruz?

Zuckerberg'in ruh ikizi Jack Dorsay tarafından yönetilen Twitter'ın seçim dönemi ABD Başkanı'nın hesabını kapatması, bu mecraların nasıl bir işlevinin olduğunun göstergesi değil mi?

Elon Musk'ın bile, "Arama motoruna Trump yazınca Kamala Harris'in bilgileri çıkıyor" diye isyan ettiği Google, pandemideki sansürüyle neye hizmet ettiğini gözümüze sokmadı mı?

KONTROLDEN ÇIKMIŞ BİR SİLAH

Batı ile Doğu Bloku arasındaki temel fark, demokrasinin gereksinimlerini ve yansımalarını absorbe etmedeki tercihleriydi.
Kabaca 20 yıl öncesine kadar iki kutup arasındaki fark daha belirgindi.

Hollywood gibi kültür endüstrisinin tüm araçlarıyla dünyaya yedirilen hikâyeye göre, bir tarafta muhalif basına, siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine izin verilmeyen "otoriter" dünya, diğer tarafta iç politikaya dair eleştiri gibi birtakım özgürlüklere müsaade edilen "özgür" dünya vardı.

Oysa Çin'in muktediri Komünist Parti muhalefeti tek parti rejimiyle engelliyorsa, ABD de çok sivrilen başkanları, STK yöneticilerini istihbarat servislerine havale edip ortadan kaldırıyordu. Rusya basını sansürlüyorsa ABD de ülkeyi yöneten troykanın ortağı sermayenin sahibi olduğu medya tekeliyle istediği gündemi dayatıyordu.

Ne var ki ABD, gücü daha ilkel bir refleksle, korkuyla sağlamaya çalışan Doğu'daki yönetimler gibi işlediği suçları hukukla üstlenmiyordu. Yaratıcı senaryolarla suçu düşmanlarına yıkıyordu.

Kısacası, bu işi daha şık yapıyordu.

İnternet çağı ve ABD'nin bu sürece 11 Eylül saldırılarının ardından dünyaya ilan ettiği yeni savaş konseptiyle dâhil olmasıyla işler değişti.

ABD iç siyasetin yanı sıra operasyon bölgelerindeki kamuoyunu etkilemek için yeni medyaya sarıldı.

Ancak "Arap Baharı" da dâhil pek çok projede çalışan silah, Trump'ın eline geçmesin mi? Derken Çin de Tiktok gibi taklitlerle piyasaya girince Batı hopladı.

ABD, "Şirketi bize sat ya da git" diyerek Tiktok'a çökerken, pek çok Avrupa ülkesi okullarda, kamu binalarında, orduda sosyal medya uygulamalarına yasak getirdi.

Bunlar ya da İngiltere Başbakanı'nın ülkeyi kasıp kavuran sokak provokasyonlarının ardından sosyal medyayı işaret edip parmak sallaması, ifade özgürlüğü tartışmasına konusu edilmiyor.

Çünkü sosyal medya, kendilerini özgürlükçü sanan ancak Kâbeleri ABD olan ev zencilerinin ve ellerine verilen cihazlarla hipnotize edilmiş yığınların aklını almış.