Yeni Diyanet Başkanı'ndan 'FETÖ' yorumu
Yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Erbaş'ın FETÖ ile ilgili, önemli açıklamalarda bulunduğu bir yazı kaleme aldığı öğrenildi.

Oluşturma Tarihi: 2017-09-17 00:35:04

Güncelleme Tarihi: 2017-09-17 00:35:04

Diyanet İşleri Başkanlığı'na atanan Yalova Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ali Erbaş'ın Fetullahçı Terör Örgütü ile ilgili olarak ''İslam tarihinde birbirine benzer bazı gruplar olsa da hem mehdi/mesihi hareketlerden ve hem de Hasan Sabbah hareketinden içinde unsurlar barındırmakla birlikte nev-i şahsına münhasır ve yaptıkları ortaya saçıldıkça bizleri şaşkına çeviren en karanlık hareket FETÖ'dür.'' değerlendirmesi yaptığı ortaya çıktı.

Erbaş, Diyanet Aylık Dergi'nin Eylül 2016 tarihli sayısında yazdığı ''Mesih/Mehdi Beklentisi ve İstismarı'' başlıklı yazısında Fetullahçı Terör Örgütü ile ilgili değerlendirmeler yaptı.

''BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ TERÖR ÖRGÜTÜ''

Erbaş, sözkonusu makalesinde ''İslam tarihinde birbirine benzer bazı gruplar olsa da hem mehdi/mesihi hareketlerden ve hem de Hasan Sabbah hareketinden içinde unsurlar barındırmakla birlikte nev-i şahsına münhasır ve yaptıkları ortaya saçıldıkça bizleri şaşkına çeviren en karanlık hareket FETÖ'dür. 17-25 Aralık 2013'ten sonra yapmış olduğu entrikalar sebebiyle Devlet tarafından kendisine verilen FETÖ ismi 15 Temmuz 2016 tarihinde millet olarak yaşadığımız darbe-işgal girişimini organize etmiş olması sebebiyle dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir terör örgütü olduğunu göstermiştir.'' dedi.

"HER YOLU MÜBAH GÖRDÜLER"

Prof.Dr. Ali Erbaş yazısında Fethullahçı Terör Örgütü ile ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu:

''Bu örgütün tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan mehdi/mesih hareketlerinden farkı ''dine hizmet'' iddiasıyla ortaya çıkmış olmasına rağmen zaman içerisinde dinin en temel ilkelerine taban tabana zıt anlayışlar içerisine girerek hedefe ulaşmak için her yolu mübah görmesi hususudur. Şia'da takiyye denilen anlayışı en acımasız şekilde kullanmak ve giderek dinin en büyük haramlardan birisi olarak tanımladığı yalancılığı normal bir davranış haline getirmek, bunun fetvasını da mehdi/mesih olduğunu iddia eden kimselerde bulunan özellikleri üzerinde taşıdığına inanılan, hatta daha da ileri giderek verdiği her emri Hz. Peygamber'e danışarak verdiği kabul edilen örgüt liderinden aldıklarını ifade etmek, yaptıkları “sır kapısı” isimli dizilerle İslam'ın inanç esaslarına uymayan pek çok hususu zihinlere yerleştirmeye çalışmak bu hareketin ilk anda akla gelen tutum ve davranışlarındandır.

"BUKALEMUN GİBİ YAŞAMAK"

“Hizmet hareketi” ile bir altın nesil yetiştireceği sanılan örgüt bünyesinde gizlilik içerisinde ajanlık, röntgencilik, casusluk, kimliğini ve kişiliğini gizleme, tecessüs, iki farklı karakter taşıyarak bukalemun gibi yaşamak, dinin direği olan namazı bile hiç kılmıyormuş gibi davranabilmek, bile bile tesettüre riayet etmemek, hep bir gizlilik, hep bir korku, sürekli bir tedirginlik ile kendileri olamayan bir kişilik tipi oluşmasına zemin hazırlama vs. hususlar hiçbir şekilde dinin ilkelerine uyan şeyler değildir. Sadece peygamberlere has olan masumiyet karinesinin, bağlılarınca örgüt liderine de has kılınmış olması onun emir ve söylemlerinin hiç bir şekilde sorgulanmasına izin vermemekte, bu yüzden de akla hayale gelmedik yanlış yollara tevessül etmektedirler.''

"ÖRGÜT MEHDİ/MESİH İNANCINA SAHİP"

Yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Erbaş yazısında, ''15 Temmuz gecesi çıldırmış ve cinnet geçirmiş örgüt mensuplarının, elinde bayraktan başka bir şey olmayan masum insanların üzerine, ülkenin meclisine ve devletin en önemli müesseselerine gözlerini kırpmadan ölüm yağdırarak, yabancı ülkeler ve o ülkelerin istihbaratlarıyla işbirliği yaparak kendi kardeşlerine, kendi vatanına, kendi değerlerine ihanet etmek milletimizin binlerce yıllık şanlı tarihinde görülmüş bir şey değildir. Burada “kendi vatanına”, “kendi değerlerine” gibi ifadeleri kullandık ama bu örgütün mensuplarında aile bağı, millet bağı, ümmet bağı ve bir vatan anlayışının olmadığı, kendilerinin dünya vatandaşı olduklarını ifade ettikleri ve hatta Türkiye'yi, organize oldukları diğer 160 ülkeden birisi olarak gördükleri gibi iddialar da vardır. Bu açıdan bakıldığında bu örgütün mehdi/mesih inancının yanında Hıristiyanlık içinde ortaya çıkmış Yahova Şahitlerinden etkilendikleri de söylenebilir. Zira 1830'lu yıllarda ortaya çıkan ve bugün dünya üzerinde milyonlarca bağlısı bulunan Yahova Şahitlerinde vatan, bayrak, askerlik vb. değerler bulunmamaktadır.'' görüşlerini ifade etti.