'Yolun yarısı' artık 40 yaş
Dünyada yaşlı nüfus diğer yaş gruplarına göre daha hızlı artıyor. Türkiye'de de bu oran son 20 yılda iki katına çıktı. 'Yolun yarısı' artık 40 yaşa tekabül ediyor. Peki, genç nüfus oranının azalması neyin habercisi?

Oluşturma Tarihi: 2022-05-09 20:54:21

Güncelleme Tarihi: 2022-05-09 20:54:21

1935'te yüzde 3,9...

2000 yılında yüzde 6,7...

2019'da ise yüzde 9,1...

Merhum şair Cahit Sıtkı Tarancı'nın Otuz Beş Yaş kitabını yayınladığı kırklı yıllardan bu yana Türkiye'de 65 yaş üstü nüfus oranı artış gösteriyor. Yani ömür beklentisi artıyor. TÜİK 2020 verilerine göre Türkiye'de ortalama yaşam beklentisi 2013-2015 döneminde 78 yıl iken, 2017-2019 döneminde 78,6'ya yükseldi. Bunun en büyük nedeni sağlık alanındaki ve teknolojideki gelişmeler. Türkiye hala genç nüfus oranı oldukça yüksek olan ülkeler arasında yer alsa da gelecekteki bu durum değişebilir. Zira yaşam süresi beklentisi artarken, doğum oranları aynı hızda ilerlemiyor. Hala genç nüfuslu kabul edilen Türkiye, 10 ila 20 yıl içinde yaşlı nüfuslu olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu durumun ileride yaratabileceği sosyolojik ve ekonomik sorunlar neler? Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Muammer Tuna sorularımızı cevapladı.

Kadınlar erkeklerden ortalama 5 yıl daha uzun yaşıyor

Ortalama yaşam beklentisi tüm dünyada kadınlarda ve erkeklerde farklılık gösteriyor. Türkiye'deki kadınlarda ortalama yaşam beklentisi 81,3 yıl iken, erkeklerde 75,9 yıl. Bu veriler kadınların erkeklerden ortalama 5,4 yıl daha fazla yaşadığını gösteriyor. Ülkelerin yaşlı nüfuslu bir yapıya sahip olma süreçleri de birbirlerine göre farklılık gösteriyor. Gelişmiş ülkelerdeki TIP ve sağlık alanındaki buluşların, gelişmekte olan ülkelere hızla ithal edilmesi, bu ülkelerin yaşlı nüfus artışını gelişmiş ülkelerden daha hızlı tecrübe etmesine yol açıyor.

Prof. Muammer Tuna, gelişmiş ülkelerin yaşlanma süreçleri uzun bir zaman alırken, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin bu durumla daha hızlı yüzleştiğini şöyle anlatıyor:

"Türkiye'deki demografik yapı, sağlık koşullarındaki modernleşme, genel yaşam standardındaki iyileşmeyle birlikte her 10 yıllık süreçte çok büyük atılımlar gerçekleştirdi. 1950'li yıllarda her 100 bebekten biri ilk yaşlarında ölürken, 1980-1990'lı yıllarda ölümler binde 18'lere düştü. Bu önemli bir faktör. Ömür beklentisi uzadı. Batılı ülkeler yavaş yaşarken bu süreci Türkiye 20-30 yıl gibi çok kısa sürede yaşadı. Yaş açısından aynı değişim sürecini Fransa 140 yılda yaşadı. Fransa 140 yılda genç nüfuslu bir ülkeden yaşlı nüfuslu bir ülkeye döndü. "

Yaşlı nüfus oranı 20 yılda yüzde 50 arttı

Dünya Sağlık Örgütüne göre bir ülkede 65 yaş nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 10'un üzerindeyse, o ülke yaşlı bir ülke olarak tarif ediliyor. Profesör Muammer Tuna, Türkiye'nin nüfusu hala genç olsa da, bu tarife yaklaştığı konusunda uyarıyor. Zira TÜİK nüfus projeksiyonları verilerine göre, Türkiye'nin yaşlı nüfus oranının 2023 yılında yüzde 10,2 olacağı öngörülüyor. Biraz daha ileriye gidersek bu oran 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında ise 16,3'e yükselecek. Ömür beklentisi yükselecek ancak genç nüfus oranı aynı hızla artmazsa uzmanlara göre ekonomik sorunlar baş gösterecek.

Ömür beklentisinin en çok olduğu ülkeler, Japonya, Finlandiya, İsveç'in başı çektiği ülkeler... Ömür beklentisinin 85 yaş civarında olduğu bu ülkeler, yaşlı nüfusun da dünyada en yüksek olduğu ülkeler. Japonya'da 65 yaş nüfusun toplam nüfusa oranı neredeyse yüzde 30. Türkiye'de bu oran hala yüzde 10'un altında. Profesör Muammer Tuna Türkiye'nin bugünkü durumunu şu sözlerle anlatıyor:

"65 yaş nüfusun genel nüfusa oranı Türkiye'de yüzde 9,8 civarı. Türkiye çok yakın zamana kadar genç nüfuslu bir ülkeydi. 1980'lerden 2010'lara kadar Türkiye genç nüfus oranı oldukça yüksek, yaşlı nüfus oranı da görece daha düşüktü. 2000'li yıllarda yaşlı nüfus yaklaşık yüzde 6,5'tu. 2020'lerde yüzde 10'lara yaklaştı. Yani neredeyse 20 yıllık süreçte yaşlı nüfus oranı yüzde 50 arttı. Tabi buna bağlı olarak genç nüfus oranı da azaldı."

"Doğurganlık hızı 2'nin altına düştü"

Teknoloji gelişiyor, ömür beklentisi artıyor, sağlık koşulları iyileşiyor... Bunlar aslında gelişmiş toplumların ulaşmak istediği sonuçlar. Buna karşın genç nüfusun azalaması ise üretken nüfusun da azalması anlamına geliyor. Profesör Muammer Tuna, genç nüfusun azalmasının asıl sebebini, doğurganlık hızının azalması olarak açıklıyor:

"Türkiye'de doğurganlık hızı 2'nin altına düştü. Doğurganlık çağındaki bir kadının hayatı boyunca doğurduğu ortalama çocuk sayısı. Bu rakam 80'li yıllara kadar 4 ila 5'ti ortalama. 90'lardan itibaren hızla azalmaya başladı. Şu anda Türkiye ortalaması 1,8 civarında. Doğurganlık hızı bölgelere göre farklılık göstertiyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da hala bu rakam 4 civarındayken, İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyükşehirlerde 1 buçuğa düşüyor.

Muammer Tuna, Türkiye'de yıllık canlı doğum sayısının bir milyon 300 binlerdeyken, bir milyonun altına düştüğünü söylüyor. Gelecekte yaşanabilecek sıkıntıları ise yaşlı nüfus oranı yüzde 20'ler civarında olan İsveç'ten örnek vererek anlatıyor:

"İsveç'te doğurganlık hızı 1'in altında. Daha da azalıyor bu ülkelerde. Hem yaşlanıyorlar hem doğum oranı azalıyor. Aktif çalışan kişi sayısı azalıyor ve bu ülkeler dışarıdan iş gücü kabul etmek zorundalar. Çalışacak insan sayısı azalıyor toplam nüfus içerisinde. Bu ülkeler için problem yaratmıyor çünkü bunlar 4-5 milyonluk küçük ülkeler. Çok ciddi toplumsal soruna yol açmadan devlet tolere edecek çözüm üretebiliyor. Ama 85 milyonluk Türkiye gibi bir ülkede genç nüfus azalırken yaşlı nüfusun artması düşünüldüğünde çalışan nüfus açısından önümüzdeki 10 yıllarda ciddi sorun çıkarabilir."

Batı göçmen kapılarını açmak zorunda mı kalacak?

2050'ler civarında dünyanın birçok ülkesi yaşlı nüfuslu olacak. Profesör Muammer Tuna'ya göre doğurganlık oranının artırılmaya çalışılması çok gerçekçi değil ve toplumlarda karşılık da bulmuyor. Batılı ülkeler iş gücü sorununu göçmen alarak kapatmaya çalışıyor.

"Batıda bir yandan göçmen karşıtlığı var, bir yandan da göçmen kabul etmek zorunda. O kadar paradoksal ki... Çünkü iş gücü açığı var. Dışarıdan gelen genç göçmenler çalışmazsa çöpleri toplayamazlar. Yaşlılara bakım hizmeti sunulması lazım. Bu hizmeti de göçmenler gerçekleştiriyor. Göçmen kapılarını açmak zorunda kalacaklar. Türkiye bu durumda değil. Genç ve aktif nüfus hala çok fazla ama önümüzdeki 10 ve 20 yılda batının yaşadığı sorunları Türkiye'de yaşayabilir."

Göçmen almak bir kenarda dursun, özellikle Japonya yaşlı nüfusu aktif hale getirme projelerine yatırım yapıyor. Profesör Muammer Tuna'ya göre ömür beklentisi arttıkça, 65 yaş üstü nüfusun aktifliği ve ekonomiye katkısı için çalışmalar da artacak.

"Yaşlı nüfus artacağı için bu nüfusu aktif hale getirme, ekonomide daha uzun üretici olmaları gerekiyor. Yeniden iş arayacaklar demiyorum. Herkes kendi çapında üretimlerde bulunarak aile ekonomisine katkıda bulunacak. sistemin sürdürülebilirliği böyle sağlanabilir. Bu konuda Japonya'da 80 yaş üstü vatandaşlar nasıl ekonomiye katkı sağlayacağı açısından araştırmalar devam ediyor. Milyonlarca dolarlık projeler hazırlanıyor. Yaşlı nüfusu aktif tutacak dolayısıyla onların daha sağlıklı olmasını sağlayacak projelerin geliştirilmesi ve desteklenmesi lazım."

KAYNAK: Esra Sayın, TRTHaber