Haber 7 Yazarı Taha Dağlı, Türkiye ve Yunanistan arasında Doğu Akdeniz'de yaşanan kıta sahanlığı krizi ile ilgili köşe yazısında önemli değerlendirmelerde bulundu.
İşte Taha Dağlı'nın dikkat çeken "Yunanistan hangi dilden anlar?" başlıklı köşe yazısı:
Yunanistan'la Türkiye arasında kriz var. Krizin çözümü için müzakere deniliyor?
Peki Yunanistan'la müzakere ne anlama geliyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu soruya kısa ve öz yanıt verdi:
“Miçotakis'le görüşme konusunda sıkıntımız yok, her ortama görüşürüz ama neyi görüşeceğiz, nasıl görüşeceğiz, asıl olan budur. Kalkıp da cumhurbaşkanlarıyla adada gövde gösterisi yapacaklarsa, biz çok daha büyüğünü yaparız”.
Evet, Yunanistan'la neyi, nasıl görüşeceğiz?
Çünkü hep fazlasını isteyen bir Yunanistan var.
Kendini haklı, Türkiye'yi haksız gösteren bir Yunanistan var.
Türkiye uluslararası hukuk çerçevesinde resmen haklı.
Yıllardır başka ülkelerin yaşadığı benzer krizlerde emsal hukuk kararları var, hepsi Türkiye'nin adalar meselesindeki haklılığını ispat ediyor.
Ama karşımızda bunu da inkar eden bir Yunanistan var.
Yunanistan yanına Rumlarla Fransa'yı da alıp, “Türkiye hakkımızı gasp ediyor” diye bir çıta çektiler.
Herkesi buna inandırıp, yalanlarla bir kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar.
Sonra da meseleyi AB masasına getirip, “haksız Türkiye” çıtasından, konuyu müzakere etmeye kalkıyorlar.
Böyle bir masaya, Türkiye'yi daha en başından, yenik durumda, oturtmaya çalışıyorlar.
İsrail ile Filistin arasında yıllardır kurulan ve nihayetinde artık tek taraflı hale getirilen müzakere süreçleri olmuştu.
Hepsine İsrail, 3-0 önde oturmuş, Filistin daha en baştan tüm haklarını kaybetmişti.
Fransa'nın da Yunanistan'ın da kafasında işte böyle bir masa var.
Akılları sıra, yüzde yüz haklı olduğu iddiasıyla müzakereye yanaşmayan Yunanistan'ı “güç bela” ikna edip, “tamamdır hadi anlaşalım” diyerek, Türkiye'nin yasal haklarından en az yarısını Yunanistan'a kendi elleriyle teslim etmesinin önünü açan bir masa hayal ediyorlar.
Türkiye'nin yasal hakkı misal, 10'ken, Yunanistan'ın ise 1'ken; neden Türkiye kendi eliyle sözde eşit şartlardaki masaya oturup, sözde eşit bir paylaşımla, kendi öz haklarının yarısını Atina'ya versin ki?
Fransa'nın AB üzerinden dayatmaya çalıştığı görüşme masası, işte tamda budur.
Türkiye'yi baştan “haksız, hukuksuz” ilan edip; Yunanistan'ı bu krizin “mağduru” yapıp, Türkiye'nin yasal haklarının en az yarısını gasp etmenin hayallerini kuruyorlar.
Tekrar edelim.
Türkiye müzakereden kaçan taraf değildir.
Hukukun her türlüsünün yatırıldığı masada, yüzde yüz haklı olduğunu ispatlayacak tüm belge ve delillere sahiptir.
Adaletli bir masadan kaçan taraf bizzat Yunanistan'dır.
İki haftadır NATO'nun teknik müzakere masasına burun kıvırmaları, bunun en büyük ispatıdır.
Çünkü haritaların serildiği bir masada, teknik bir görüşmede, Türkiye'nin haklılığı buz gibi ortaya çıkmaktadır.
Fransa, ısrarla Yunanistan'ı böyle bir ortamdan uzak tutmaya çalışıp, kendi dayatmalarının baskın olduğu bir AB masasını işaret etmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi, nerede olursa olsun, Türkiye her yerde Yunanistan'la görüşür.
Bunda sıkıntı yok.
Adaletli bir görüşme olursa, Türkiye için mesele çözülür.
Yok, üç kağıt varsa, o zaman çözülmez, o görüşme yine yapılır ama boşa yapılmış olur.
Yunanistan, öyle uyanıklıkla, bir şeyler elde edeceğini sanıyorsa, fena halde yanılıyor.
Türkiye diplomasiyi kimsenin kullanmadığı kadar kullandı.
Belki de haddinden fazla kullandı.
Ama diplomasi bitmez.
Bunlardan sonuç çıkmazsa, Türkiye gambot diplomasisine de ağırlık verir, askeri opsiyonlarını da ortaya koyar.
Yunanistan'ın hangi dilden anlayıp anlamadığı yakında ortaya çıkacaktır.
Ama öyle ama böyle, Türkiye hakkı neyse onu sonunda alacaktır.
Kaynak: Haber7