Yusuf Kaplan: Suriye ve Mısır'la ilişkiler gözden geçirilmeli
Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan 'Türkiye’nin Suriye’yle ve Mısır’la ilişkilerini gözden geçirmesi şart' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2018-02-09 12:50:36

Güncelleme Tarihi: 2018-02-09 12:50:36

Kaplan bugünkü köşesini Türkiye'nin Suriye ve Mısır ile ilişkilerine ayırdı. Burada Esed ve Sisi yönetimleriyle iletişim içerisinde olunması gerektiğini söyleyen Kaplan şunları yazdı:

Başından bu yana Türkiye'nin Suriye'yle ilişkileri koparmasının yanlış olduğunu söylüyorum; gerek bu sütunda gerekse televizyon programlarında. Türkiye'nin Suriye'yle ilişki kurması, Esed rejiminin kendi halkına karşı işlediği cinayetleri onaylaması anlamına gelmez. Aksine; eğer Türkiye, başından itibaren Suriye yönetimiyle -hiç olmazsa belli ölçüde- ilişki hâlinde olsaydı, Esed rejiminin bu kadar cinayet işlemesi o kadar kolay olmayabilirdi. Oysa Türkiye'nin Suriye'yle ilişki kurması, ülkemizin güvenliği ve bölgenin geleceği açısından stratejik önemi büyük, oyun-bozucu bir hamle olacaktır. Çünkü eğer Türkiye, başından itibaren Suriye ile belli bir ilişki içinde olmuş olsaydı, Rusya da, İran da Suriye'ye bu kadar müdahil olamayacaktı. Türkiye-Suriye ilişkileri bozulunca, bir vakum / boşluk oluştu ve bu vakum, derhal Rusya ve İran tarafından fenâ hâlde dolduruldu. Rusya ve İran'ın ötesinde, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi aktörlerin de, ve tabiî İsrail'in de Suriye üzerinden bölgeyi silbaştan dizayn etmeleri ancak bundan sonra mümkün oldu.

TÜRKİYE, SURİYE'DE TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜ

Başından bu yana Türkiye'nin Suriye'yle ilişkileri koparmasının yanlış olduğunu söylüyorum; gerek bu sütunda gerekse televizyon programlarında. Türkiye'nin Suriye'yle ilişki kurması, Esed rejiminin kendi halkına karşı işlediği cinayetleri onaylaması anlamına gelmez. Aksine; eğer Türkiye, başından itibaren Suriye yönetimiyle -hiç olmazsa belli ölçüde- ilişki hâlinde olsaydı, Esed rejiminin bu kadar cinayet işlemesi o kadar kolay olmayabilirdi. Oysa Türkiye'nin Suriye'yle ilişki kurması, ülkemizin güvenliği ve bölgenin geleceği açısından stratejik önemi büyük, oyun-bozucu bir hamle olacaktır. Çünkü eğer Türkiye, başından itibaren Suriye ile belli bir ilişki içinde olmuş olsaydı, Rusya da, İran da Suriye'ye bu kadar müdahil olamayacaktı. Türkiye-Suriye ilişkileri bozulunca, bir vakum / boşluk oluştu ve bu vakum, derhal Rusya ve İran tarafından fenâ hâlde dolduruldu. Rusya ve İran'ın ötesinde, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi aktörlerin de, ve tabiî İsrail'in de Suriye üzerinden bölgeyi silbaştan dizayn etmeleri ancak bundan sonra mümkün oldu.

TÜRKİYE, SURİYE'DE TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜ

Türkiye, Suriye'nin kaosa sürüklenerek, bölgenin önceliklerinin yeniden belirleneceğini, coğrafî, mezhebî, etnik, stratejik ve siyasî haritalarının yeniden çizileceğini görebilmeliydi. En azından Irak'ta yaşananlara bakarak sadece bölgesel dengeleri değil küresel dengeleri de türbülansa uğratacak -gelmekte olan- bu felâketi görebilmeliydi. Türkiye, böylesine büyük bir felâketin gelişini niçin göremedi? Bunun nedeni -kısmen- Suriye'de tuzağa düşürülmesidir.

ESED'İN GİTMESİ MESELESİ BİR TUZAKTI

Hatırlayın... Adına koalisyon ülkeleri denen 49 ülke, Esed'in gitmesini istiyordu! Ama bu tam bir tuzaktı! Ve biz bu tuzağa düştük. Türkiye, Esed'in gitmesi meselesinin bir tuzak olduğunu farkedemedi ve bu meseleyi gereğinden fazla ciddiye alarak Esed'in gitmesi için ön aldı; ama yapayalnız bırakıldı, maalesef!

Türkiye'nin Suriye politikası, bölgesel ve küresel dengeler iyi hesap edilerek ince elenip sık dokunulmuş bir strateji değildi. Türkiye, başlangıçta, Esed'in kurduğu güçlü ve yüksek profilli ilişkiyi, Esed'in katliamlarından ötürü daha düşük profilde sürdürebilirdi; böylelikle hem içine çekildiğimiz tuzağı görebilmemiz mümkün olabilirdi hem Esed'in bu kadar katliam yapması zor olabilirdi hem de Rusya ve İran'ın da, ABD ve İsrail'in de Suriye'de pervasızca cirit atmaları o kadar kolay olmayabilirdi.

GÜÇLENEN BİR TÜRKİYE'NİN, KOMŞULARIYLA İLİŞKİLERİNİ KOPARMA LÜKSÜ OLAMAZ!

Burada Mısır'la ilişkileri de gözden geçirmemiz gerektiğini hatırlatma ihtiyacı hissediyorum. Öncelikle Türkiye'nin elini güçlendirecek, önünü açacak, bölgede daha etkin bir konuma ulaşmasını sağlayacak hayatî bir stratejik ilke öneriyorum: Türkiye, komşularıyla ilişkilerini koparma lüksüne sahip değildir. Hele de Türkiye'nin her bakımdan güçlendiği bir zaman diliminde böyle bir lükse hiç sahip değildir. Değildir; çünkü Türkiye, şu iki katmanlı temel gerçeği gözönünde bulundurarak hareket etmeliydi: Türkiye güçlendikçe, Türkiye'nin etkisi ve nüfûz alanı bütün bir medeniyet coğrafyasına yayıldıkça ve medeniyet coğrafyasında da yankısını buldukça, Türkiye hem içerden hem de dışardan kuşatılacak, karıştırılmaya, dahası parçalanmaya ve hatta işgal edilmeye çalışılacaktı/r!

Sözün özü: Ne yapıp edip, daha fazla geç olmadan hem Suriye'yle hem de Mısır'la ilişki kurmamız, başta Rusya ve İran olmak üzere, ABD, Fransa, İngiltere ve İsrail'in Suriye üzerinden Türkiye'yi kuşatma girişimlerini püskürtmemizi kolaylaştıracaktır.

İşte o zaman Afrin Harekâtı, Türkiye'nin stratejik gücünü artıracak bir ivme kazanacaktır.