Farkındasınız değil mi?
Gözümüzün önünde hızla dönüşüyor dünya...
Kanepemize oturmuş yeni bir kapanma olur mu, hangi aşıyı olsak, bu ay faturaları nasıl ödeyeceğiz soruları zihnimize üşüşmüşken birdenbire ekranlara abuk sabuk roket görüntüleri düşmeye başladı.
Şirket logolu uzay mekikleri var artık.
Devletlerin uzay yarışı kimseyi heyecanlandırmıyor.
"Uzay büyüsü" nitelik değiştiriyor.
NASA imgesi sanki bir anda pörsüdü.
Çünkü sırıtkan milyarderlerin uzay yarışı başladı.
Artık Elon Musk, Jeff Bezos, Richard Branson ve sırada bekleyen diğerleri kitlelerin heyecanını yönlendiriyor.
Bütün bunları basit bir şov ya da zengin hırsı sananlar nasıl da aldanıyorlar!
Geçen gün araştırmacı/yazar Ercan Yıldırım sosyal medyaya şu önemli notu düştü: "Uzay yarışı, küresel şirketlerin ulus devleti 'aştığı'nın bir göstergesi... Eskiden devletler uzay savaşı verirdi, şimdi küresel burjuvazi."
Bu doğru tespiti şöyle geliştirebiliriz.
Pandemi kapitalist devletleri köşeye sıkıştırdı; iktisadi, sosyal ve psikolojik olarak zor durumdalar. (Soğuk savaşın keskin dönemlerinden bu yana devletler ilk kez bu kadar paranoyaklar!)
Enflasyon canavarı bütün devletlerin kapısını çalıyor, açmayan kalacak mı, şüpheli...
Ama global sermayenin tepesindeki on kişinin servetine bir yılda 450 milyar dolar eklendi.
(Bir düşünün, diyeceğim de, düşünmesi zor!)
Şimdi ultra zenginler, devletlerle aralarındaki ciddi savaşı uzay yarışı üzerinden açığa vuruyorlar, hatta buna "dalgacı" bir hava kattıkları bile söylenebilir.
Aklıma ilk Ay'a iniş günleri geliyor...
Martin Luther King suikasti.
68 olayları...
Vietnam'da artan Amerikan kayıpları...
On dört yaşlarındaydım.
Gazetelerin kesip sakladığım kupürlerini hatırlıyorum.
Bizde de, dünyanın her yerinde de kriz günleriydi.
Sonra birden...
20 Temmuz 1969'da Apollo 11 mürettebatının Ay'a indiği söylendi.
Ardından hem ABD, hem de dünya yavaş yavaş yeni bir çehreye büründü.
Diyeceğim şu...
Zenginlerin uzay macerası dünyaya hangi şekli verecek, merak etmiyor musunuz?