Rovşen Paşayev (İslami Camiya içinde Ömer olarak biliniyordu) aslen Azerbaycan'ın işgal altındaki Karabağ sınırının tam dibinde yerleşen Terter şehrinde yaşıyordu. Bu mütevazı şehirde polis olarak milletine hizmet etmeye başlayan ve ardından Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'a yaptığı İşgal hareketinde polis ve bir savaşçı olarak ön saflarda kahramanca savaşmış ve o dönemi bütün sıkıntılarını bizzat yaşamıştı. Bu yüzden savaşı bilen ve ciddi askeri birikime sahip birisiydi.
Ermeniler, Rusların yardımıyla Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal ettikten sonra Rovşen hayatını kaybettiği son güne kadar işgal altındaki Karabağ için kalbinin alışıp yandığını onu tanıyan herkes biliyordu. Sovyetler birliğinin dağılmasından sonra bölgede insanların İslam'a bir dönüşü oldu. Rovşen'de 2000 senesinde İslami camiayla yakından ilişki içerisine girdi, uzun müddet yaşadığı bölgede arkadaşlarıyla birlikte İslami çalışmaların içinde oldu, ardından 2'inci Çeçenistan savaşı başlayınca Kafkasya'da Çeçen halkına olan zulümü gördü ve askeri bilgisini aktarmak ve o bölgedeki insanlara yardım etmek için Çeçenistan'a gitti.
HALK HAREKETİNİ İLAN ETTİ
Bir müddet Kafkasya dağlarında kaldıktan sonra babasının vefat etmesi nedeniyle ailesine geri döndü. 2003 senesinde bir grup vatan sever askerler ve gençler dönemin ‘'siyasetinin etkisiz'' kaldığını düşünerek işgal altındaki Karabağ topraklarının kurtarılması için inisiyatif aldı ve kendi aralarında ‘'Halk hareketi'' başlattıklarını ilan ettiler. Askeri olarak Karabağ'a girmeye çalıştılar bunun için çalışmalar yaptılar. Azerbaycan tarihinde büyük etkisi olan bu olayda da Rovşen önde gelenlerden biri olmuştu. Yalnız dönemin hükümeti siyasi olarak bu olayın sonuç vermeyeceğini düşünerek bu olayı bastırdı ve bazılarını tutukladı. Rovşende tutuklananlar arasındaydı. 2005 senesinde hapisten çıkan Rovşen bu seferde yerinde duramadı ve Afganistan'a giderek Taliban hareketine katıldı.
SURİYE'DE YAŞAMINI YİTİRDİ
Diriliş Postası'nda yer alan habere göre, Bir müddet orada kaldıktan sonra tekrar geri dönen Rövşen en sonunda 2011 senesinde Suriye halkının Esed rejimine karşı kıyamını gördü ve bir daha dönmemek üzere ve bütün askeri birikimiyle Suriye halkının direnişine katıldı. Rovşen 6 sene Suriye'de kaldığı dönemde Ahrar Şam saflarında bulunda ve çok sayıda yerli halka askeri eğitim verdi. Savaşı tam olarak bilmeyen halkın askeri olarak kendini savunması konusunda büyük çabalar harcadı. 2014 senesinde Rovşen Hama'da ağır yaralandı ve nerdeyse iki sene büyük sıkıntılar yaşadı. Buna rağmen Suriye'yi terk etmeyerek eğitim vermeye devam etti. En son 2016 senesinde hem eski hastalığından dolayı hem de Suriye'deki savaş koşullarından dolayı tekrar hasta oldu ve 25 Aralık 2017'de İdlib bölgesinde ameliyat olmaya karar verdi. Her ne kadar arkadaşları söz konusu ameliyat için şartların yetersiz olduğunu söylese de ölene kadar Suriye'de kalacağını ifade eden Rovşen hastaneden bir daha çıkamadı. Hayatını kaybettiği son güne kadar Ahrar Şam'a yani yerli halka sadık kaldı. Bu yüzden Suriye'de yerli halktan ve muhacirlerden herkes Rovşen'in Suriye halkının direnişine katkısı olduğunu itiraf eder. Böylece Hayatı Karabağ Savaşında başlayıp Suriye'de son bulan Rovşen, Azerbaycan Türklerinin yetiştirdiği yiğit bir Asker olarak tarihe ismini kaydettirdi.
