Balkanların doğal güzellikler ve turistik özellikleri bir yana coğrafi açıdan konumu itibarıyla birçok ülkenin siyasi anlamda iştahını kabartıyor. Rusya, ABD, Almanya ve Türkiye bölgenin en önemli aktörleri arasında sayılır.
Bölge 20. yüzyılda dünya politikası açısından iki önemli olaya sahne oldu. Felaketlerin başlangıcı oldu. 1.Dünya savaşı bir Sırp gencinin Saraybosna'da Avusturya-Macaristan krallığının prensine yaptığı suikasttan sonra başlamıştı. İkinci büyük olay ise 1992-1995 yılları arasında gerçekleşen Bosna savaşı ve burada yapılan katliamlar. Rusya ve Birleşmiş Milletler'in bilerek göz yumduğu ve birçok ülkenin seyirci kalmakla yetindiği, yüzyılın en büyük insanlık dışı olaylarından biri olan Srebrenistra katliamı burada yaşandı. Sırp kasabı olarak bilinen Ratko Mladiç soykırımdan 22 yıl sonra dün müebbet hapse mahkum oldu. 8 bin Müslüman Boşnak'ı katleden Sırp katil, gecikmeli de olsa cezasını aldı. Kurban yakınları kararı Lahey'de mahkeminin önünde "Bu caniye 100 bin müebbet bile yetmez" şeklinde protesto ettiler.
Peki bundan sonra sonra ne olacak?
Bosna savaşta birbirlerine muhalif olan ülkeler, sonrasında söz konusu Müslümanlar olduğunda tek sesle konuşmayı ve aynı telden çalmayı tercih ettiler. Bosna Hersek 1992-1998 arasında kullandığı eski bayrağına bile kavuşamadı.
Avrupa Birliği, Rusya ve ABD arasında Balkanları paylaşma konusunda gizli ve bazen açık bir yarış var. AB denildiğinde Almanya anlaşılmalı. Almanya bölgede yürüttüğü çalışmaları önce kendi adına yapıyor, sonrasında ise AB'ye bir şeyler kalabileceğini düşündüğünde onları da işin içine çekmeye çalışıyor.
Rusya'nın bölgede ciddi güç kaybı yaşadığı söylenebilir. Slav ırkından olan soydaşları Sırp ve Makedonlar, AB ve ABD ile sıkı ilişkiler içindeler. Sırbistan'ın AB'ye girmesi ise an meselesi.
Kosova adeta ABD'nin 53. eyaleti statüsünde. Sırbistan'dan bağımsızlığını ilan ettikten sonra ilk tanıyan ülke Birleşik Devletler sonrasında ise saniye farkıyla Türkiye oldu. Amerika'nın kendi toprakları dışında kurulan en büyük askeri üssü de bu ülkede bulunuyor.
Bulgaristan'ı konuşan pek kalmadı. AB'nin kalıcı üyesi. Tüm eşit haklara sahip olduktan sonra Alman şirketlerinin büyük yatırım alanı haline dönüştü. Ülkede yaşayan Türk azınlık, AB üyesi olmalarına rağmen eşit haklardan yararlanmadıklarını söylüyor.
Balkanlardaki Türk azınlık bölgenin geleceği açısından çok önemli bir unsur.
Yani yapılanmada Türkiye nasıl bir konumda ve kendisinden neler bekleniyor?
Batı Avrupalı Türklere bu süreçte hangi görevler düşüyor?
Tüm bunları bölgede etkin ve yetkin kişilerle yaptığımız görüşmeler ışığında gelecek yazımda anlatmaya çalısacağım.
ALMANYA ÇIRPINIYOR!
Bu sıcak siyasi günlerde Almanya hakkında bir şey söylemeden olmaz.
Kamuoyunu boşu boşuna oyaladılar. Dört haftalık bir tiyatronun isteksiz seyircileri olduk.
CDU/CSU, FDP ve Yeşiller partilerinin renklerin birleşiminin Jamaika bayrağını anımsatmasından dolayı bu isimle anılan ve sonu başında belli olan sıkı bir koalisyon pazarlığına girdiler. Jamaika görüşmeleri tam bitti bitiyor derken Libarel Parti'nin genç başkanı Christian Lindner´in bir anda odayı terketmesiyle son bulmuş oldu. Lindner bir nevi blöf yapmıştı. Bir erken seçim olasılığında seçmenleri arasında ibresi aşağılara inen Merkel´i koltuğundan edebilir, belki kendisi başbakan olabilirdi. Bu şımarıklığı şimdilik işine yaramış gibi görünse de önümüzdeki günler ve aylarda tam tersini yaşayabilir.
Almanya şu anda demokratik hayata geçisinin en büyük krizlerinden birini yaşıyor. Şayet hükümet kurulamazsa tüm kesimler erken seçimde ırkçı parti Afd'nin daha güçlü geleceğinden korkuyor.
Almanya'ya Türkiye'nin ahı da tuttu denebilir. Sen önce hükümet ve muhalefet partileri olarak tüm seçim çalışmalarını Türkiye ve Erdoğan üzerinden yürüt sonra da bu şoku yaşa. Belçika ve Hollanda'da yaşanan koalisyon krizi aynı şekilde Almanya'yı da vurdu.
Boşuna dememişler. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.