Bu menfur terör eyleminde şimdiki verilere göre 100 kişi hayatını kaybetmiş, 500 ün üzerinde insan yaralı, bunların 38'i hâlâ yoğun bakımda… ölü sayısının artacağından da endişe ediliyor.
Bu Türkiye'ye yapılmış bir saldırı, hangi örgüt üstlenecek veya fatura kime kesilecek belli değil, hangi örgüt üstlenirse üstlensin adı ne olursa olsun, ister PKK ve türevlerinden biri olsun, ister DAİŞ olsun, ne adına yapılırsa yapılsın; ülkeye, ülke insanına ve insanlığa yapılmış canice bir eylem, bu cani eylemi benimsemek, hafif görmek, ölenlerin kimliklerinin farklı oluşuna içinden iyi oldu demek insanî, vicdanî ve İslamî değildir. Her türlü laneti hak etmiş bir eylem, bir katliam.
Bu terör eylemi Türkiye'yi hizaya getirmek, güvenli bir ülke olmadığını dünyaya duyurmak, Suriye, Irak…tan farklı olmadığını dünyaya göstermek istemenin göstergesidir. İslam dünyasının güvenilir tek limanın İran olabileceğine de işaret vardır. Ayrıca Suriye'deki savaşı, çatışmayı buraya çekme planı da yatabilir. Bunları çoğaltmak mümkün ama bu kadarına değinerek siyasi partilerin duruşlarına değinmek niyetindeyim.
AKP-HÜKÜMET
Hükümet kanadı; olayın şokunu yaşıyor, hem dik durmaya çalışıyor, hem oluşturulmak istenen olaydan hükümeti sorumlu tutma iddiasını ve ithamını kırmaya çalışıyor. Ayrıca dünya sistemini elinde bulunduran, ABD-Rusya gibi devletlere karşı da ülkeyi ve kendi konumunu muhafaza etmeye de gayret gösteriyor.
Gene zaaf görüntüsü vermemek için bakanların vazifelerini hakkıyla yapıp yapmadıklarını gündemine bile almadı. Ülkenin olağan dışı bir halden geçtiğini bildiği halde güvenlik için yeteri kadar hassas davrandığı da söylenemez. Terör olayını kim yaparsa yapsın, sorumluluk birinci derecede hükümete aittir. AKP seçim sürecini asan atlatmak ve partiye zarar vermemek için çok tutuk ve pasif davranıyor, olay sonrasında Türkiye genelinde eylemlerin çoğalacağı herkes tahmin ediyor umulur ki hükümet bu hususta da etkili tedbir alabilsin. Güvenlik özgürlükten önce gelir, gerekirse toplantıları iptal etme iradesini gösterebilmelidi
Olayda Suriye, İran veya herhangi bir dış ülkenin bağlantısı varsa bunu halkla paylaşmalı ve ona göre o ülkeye karşı etkin bir siyaset üretmeli ve bu hususta halkın desteği alınmalıdır. Türkiye hükümeti haklı gerekçelerle ve erdemli bir siyaset üretiyorsa her hangi bir devlet de bu haklı siyasetten dolayı ülkemiz aleyhinde bulunuyorsa bunu bilme hakkımız da vardır. Hükümet bu hususta muhalefete güvenmediği gibi halka da çok güvendiği söylenemez, kapalı ve muğlak bir söylemle siyasetini yürüttü, bu yüzden hükümeti destekleyen halk da müdafaa edemedi.
Bu terör saldırısında da hangi örgüt kimin adına, kimin taşeronu olarak bu melun işi işlemişse deşifre edilmeli ve bu tür olayları besleyen ortamları süratle düzeltmelidir. Tüm toplum kesimlerini olayın kabul edilemez olduğuna ikna etmeli ve olayın aydınlanması için çabasını halkla paylaşmalıdır. Hükümet yaptıklarını halka duyurmakta ve ikna etmekte çok başarılı değildir. Bu hususta danışmanlarını tekrar gözden geçirmelidir. Biz üstümüze düşüne fazlasıyla yapıyoruz herkes biliyor ve görüyor demek yeterli değildir. Çünkü hükümete karşı olan medya çok güçlüdür ve fakat dürüst değildir.
Hükümet algı operasyonuna karşı tedbir almakta da yeterli sayılmaz, hükümete yakın basın ne yapacağını kestiremiyor, karşı tarafın basını çok insafsız, acımasız ve belden aşağı çalışıyor, genel ahlak kurallarına, basın ahlakına ve yasalarına da uymuyor, bu yeni değil, hükümet ve ona yakın medya buna göre bir hazırlık yapmalıdır/yapma
CHP'İN TAVRI
CHP, olayın ilk meydana geldiği anda daha sağduyulu davrandı, zaman geçtikçe işi parti menfaatine çevirmeye yeltendi ve seçim malzemesi yapmaya başladı. Kılıçdaroğlu'nun başbakanla görüşmesi olumlu, ama görüşme sonrası yaptığı açıklama; sorumlu bir muhalefet liderinin ağırlığında zerre miktarı kırıntı bile yoktu. Tamamen hükümeti suçladı ve koalisyon görüşmelerindeki nakaratlarını tekrarladı. Demek ki genel başkan partinin yetkili organlarıyla görüşmeden önce sağduyulu davranabiliyor, ama yetkili kurullarda dar ve sığ düşünceliler sonradan başka türlü yönlendiriyorlar
Yeteri kadar tedbir alınmadığını iddia ederek iki bakanı istifaya çağırdı, acaba tren garının çıkışında veya trene biniş ve inişlerde kontroller yapılsaydı o zaman sayın muhalefet lideri ne diyecekti? Diye merak ediyorum, muhtemelen diyecekti ki bu demokrasiye ve özgürlüğe vurulmuş bir darbedir ve AKP memleketi zorbalıkla idare ediyor.
İkinci husus HDP'nin niçin başbakan tarafından çağırılmadığını gündeme getirdi, ama HDP'nin Cumhurbaşkanına, başbakana, AKP'ye ve Türkiye devletine yaptığı hakareti, ülkenin idaresini ve tek devlet düşüncesini hiçe sayan konuşmalarına ve tavırlarına asla değinmedi, hatta onları haklı bulan açıklamalar yaptı. Terörle arasını açmasını söyleyemedi. Buradan da AKP'yi yıpratma esas alındığını söylemek mümkün.
Kendi milletvekillerin sosyal medyada yazıp yayınladıklarını yok sayarak Burhan Kuzu ve Ünal'ın yazıp paylaştıklarını basın açıklamalarında gündeme getirdi. Olayın vahametiyle bu tür küçük ve basit şeyleri gündeme getirmeyi yan yana koyamadım çok çocuksu ve çiğ buldum. Gene yıpratmaya yönelik.
En mühim konu Türkiye'nin dış politikasının 180 derece değiştirilmesi gereğine yaptığı vurgu idi, anlaşılan bu konu koalisyon görüşmelerinde de gündeme gelmiş ve CHP, Türkiye'yi komşularıyla aralarındaki bağın kesilmesini tamamen batılıların bir ileri karakolu gibi hareket etmesini istiyor. AKP hükümetlerin bugüne kadar güttüğü dış siyaseti gözden geçirmeyi, varsa yapılan yanlışlarının düzeltmesini istemek ile topyekun bir siyaset değişikliğini hiç izahat yapmadan istemek, farklı şeylerdir. Eğer Kılıçdaroğlu'nun dediklerini AKP hükümeti kabul ederse, kendilerine yöneltilen İŞID/DAİŞ ilişkilerinin resmikabulü manasına gelir. Öyle bir şey de yoktur, Türkiye İŞID/DAİŞ'tan çok çekmiştir, bunlar üzerinden nasıl PYD meşrulaştırılmak isteniyorsa içeride de bunlar üzerinden AKP gayr-i meşru ilan edilmek isteniyor. CHP bilmesi lazım gelir ki, eğer bu ilişki kabul edilse Türkiye ileri karakol gibi kullanılacak ve Suriye içine çekilecek işte o zaman bataklığa saplanmış olacak.
Ortadoğu bataklığı, diye tarif edilen şey; Batılıların kozlarını bu topraklar üzerinde paylaşmaları ve İslam coğrafyasında tekrar yeni sınırların çizilmesi ve ülkemiz dahil devletlerin bir kısmının tekrar parçalanmasıdır. Bunun önüne geçilmesinin ilk ve acil adımı Suriye bütünlüğünün korunmasıdır. Suriye'ye karışma demek gerçeklere, olup bitenlere gözlerini kapatmaktır. Elan ABD, AB, Rusya ve İran Suriye'de Esed rejimini ve PYD'yi partner olarak seçmiş durumda, eğer bu plan yürürlüğe girerse Türkiye kuşatılmış olacak İslam/ Arap dünyasıyla bağları kopacak, kopmakla kalmayacak düşmanlık oluşacak ve biz tekrar baba Esed döneminde olduğu gibi Kandile ilave olarak gene Beka Vadisine ek Kobani vs. ile uğraşacağız. CHP bunu da fark edemeyecek kadar basiretsiz.
Rusya ve ABD'nin ortak hareket edişleri bile CHP'yi uyandıramıyor, parti taassubunu ve ideolojik tavrını değiştiremiyor. Hakikaten CHP nasıl bir Türkiye istiyor bunu bilen var mı? Tek şey söylüyor AKP-Tayyip Erdoğan yanlış yapıyor. Bu bir siyaset değil, her hangi bir köşe yazarı bile bu kadar dar bir alanda fikir yürütemez.
Batı 1930'lı yılların batısı değil, dünya 1930'lı yılların dünyası değil, Türkiye artık kendi öz gücüne ve kaynaklarına dayanarak siyasetini yürütmek zorundadır, teslimiyetçi dış politika ile siyaset yürütülemez CHP bunu bir türlü anlayamıyor, Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarında maalesef bunları tekrar müşahede ettik.
Basına karşı yasakları da gündeme getirerek seçim yatırımlarını yaptı, malum çevrelere şirin görünmek isteği sırıttı. Böyle bir günde bunları dile getirmek terörü cesaretlendirir ve azdırır bunu da göremedi.
CHP terör olayına karşı ortak işbirliği ve ortak tavırdan ziyade AKP'ye yöneltilen tenkitlerini yineledi diyebiliriz. Anlaşılan bu olay CHP için seçim malzemesi olarak kullanılacaktır. Çünkü aklı başında tek bir öneride bulunmadı. Halbuki başbakanlıktan yapılan açıklamada ortak tavırla alakalı bazı hususlar diye getirildi.
CHP ülkenin menfaatlerini AKP anlayışının dışında görüyor ve o düşüncede olanları ülke için zararlı görüyor, burada bir dönüş yapabilirdi ne yazık ki bunu beceremedi. Tayyip Erdoğan %52 milletin oyuyla cumhurbaşkanı olmuş, Ahmet Davudoğlu da bu ülkenin meşru başbakanı en çok oy alan partinin lideri, bu %52 yi memleketten sürecek mi Kılıçdaroğlu, yoksa ülke insanını 1930'lı yıllardaki gibi dönüştürecek yeni beyin yıkama ameliyesine mi başlayacak?
O günler geçti be sayın muhalefet lideri. Toplumla barışsan iyi olur, AKP'ye oy verenler de bu ülkenin insanı ve diğer parti tabanından daha fazla ülkenin gelişmesine katkıda bulunuyorlar, kafanı kaldırıp yenidünyaya ve Türkiye'ye bir bakabilsen belki seni kuşatan dar ve ideolojik çemberin dışına çıkabilirsin.
MHP
Bahçeli malum ve meşhur tavırlarını sürdürmekte devam etti. Beylik laflarını, yeni vecizelerle süsleyerek tüm milletin zekâsıyla alay da etti. Başbakanın davetine hayır diyerek bir bakıma Selahattin Demirtaş'a yardımcı oldu, ülkede davetine icabet eden bir başbakan yok demiş oldu, bu tavırla. Bunun Türkiye'ye karşı olan ülkelere de terör örgütlerine de destek anlamına geleceğini Bahçeli keskin zekasıyla herhalde biliyordur.
MHP, ülke menfaatini her zaman parti menfaatinin önüne koymasını bilen bir parti olarak bilinir, ama 7 Haziran seçiminden sonra oynadığı tüm oyunlar, yaptığı bütün hamleler onun bu yurtseverlik kanaatini, görüntüsünü, düşüncesini, sevdasını zedeledi. Bunu fark edemiyor, son terör olayında beklenirdi ki hükümetin yanında duracak ve ülkenin başına bela olan bu vahim badireden kurtuluş için çareler sunacak ve bedel ödemekle milletin gönlünde taht kurabilecekti, olmadı.
Cumhurbaşkanına yönelttiği tenkitler de HDP'nin işini kolaylaştırıyor, dış dünyada MHP değil, HDP itibar görüyor, bu saldırılar, hükümeti yıpratmalar, seçimlerde eğer oy artıracaksa MHP'nin oylarını değil HDP'nin oylarını artıracak.
Çok karşı olduğunu söylediği HDP'ye verdiği desteğin farkında mıdır? Bilinmez, inşallah bilmeden bunları icra ediyor, eğer bile-isteye bunları yapıyorsa durum vahim. İki türlü vahim, iki ihtimali var yaptıklarının biri; ihanet şebekesinin değirmenine bilerek, farkına vararak su taşıyor bu biraz uzak ihtimal, diğeri bilmeden ve neticelerini kestirmeden, yanlış hesaplar yaparak bunları icra ediyor. Eğer böyle ise bu anlayışın, duruşun da bazı sıkıntıları var. İlk önce MHP gerektiğinde iktidar olabilme şansını yitirmiş olur, ülkenin en sıkıntılı döneminde millete destek olmayan bir parti, iktidar değişikliğinde alternatif olamaz, milletin umudu olmaktan çıkar bu da şu demek olur; AKP iktidarı zayıflar halk başka bir partinin iktidar olma arayışına girerse MHP devre dışı kalır. İkinci olarak, bu tavrıyla HDP'ye ana muhalefet olma yolunu açar. Yaptığı tenkitler HDP'yi haklı çıkarabilen eleştirilerdir. HDP'nin haklı oluşu Türkiye'nin haksız oluşunu doğurur ve beynelmilel camiada Türkiye kaybeder, bu da MHP tabanının istemediği bir hâldir. Böyle olursa MHP tabanının bir kısmı ülkücü anlayıştan vaz geçer diğer kısmı da başka arayışlara girer.
HDP
Bu lanetli olayda HDP, tamamen PKK/Kandil dilini kullanıyor, kendisine gün doğdu, malzeme olarak kullanacağı çok şeyler elde etti.
Olay olur olmaz hemen devleti suçladı ve devleti katil ilan etti, sonradan yanlış ve eksik söyledim diyerek seri katildir dedi.
CHP ile yarışmaya başladı, oy devşirmek için, dış dünya da bu iki partiyi bilhassa HDP'yi dinleyerek veya onlara bilgi(!) aktararak yardımcı oldu/oluyor.
HDP, hükümete bilhassa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yüklenerek bazı mevziler kazanmaya, oylarını artırmaya odaklanmış durumda. Bunu birkaç başlık halinde belirtmek mümkündür;
1-Menfur olay olur olmaz, daha hangi örgütün yaptığı belli olmadan hemen DAİŞ'e yükleyerek- belki de öyledir bilinmez- ilan etmeleri bir planın sonucudur. Türkiye hükümetinin ve bilhassa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu örgütü desteklediğini, irtibatlarının olduğunu dış dünyaya kabul ettirmek, ardından da Türkiye ile mücadelede kendilerine destek verilmesini sağlamaya yönelik bir taktiktir.
Bu sağlanırsa Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı
2-Bu olay üzerinden PKK ve türevlerinin yaptığı tahribat görünmez olur, çünkü bu kadar büyük bir olay varken PKK ile bu denli sert mücadele edilmemesi gereği topluma dayatılır. İki ayrı örgütle mücadelede DAİş'e ağırlık verelim, onun için dış dünya ile iş tutalım ve bu belayı savalım, düşüncesi yayılır ve PKK rahat nefes alır.
3-Suriye'deki PYD ve PKK uzantısı YPG gibi örgütler dış dünyada nasıl DAİŞ'e karşı mücadelede partner olarak görülüyorsa, Türkiye'de de öyle görülmesini sağlamak ve bunun ardından AKP-Tayyip Erdoğan'a karşı dünya etkin güçlerini yanına alarak PKK ile yapamadıklarını böylece bunlar üzerinden yapmak.
4-Seçimde AKP'nin ve Tayyip Erdoğan'ın önüne geçmenin tek alternatifin HDP olduğunu hem içerideki AKP düşüncesine ve siyasetine karşı olanları hem de dış dünyada Türkiye'nin dış siyasî ataklarından rahatsızlık duyanları yanına çekmek ve onlara her türlü yardıma hazır olduğunu bildirmek içindir.
5-7Haziranda elde ettikleri oyları muhafaza etmek. Bu yönüyle CHP ile yarışıyorlar.
6-Türkiye iyi idare edilmiyor imajını vermek ve bundan kendine pay çıkarmak…
HDP, artık PKK'nin istekleri doğrultusunda siyaset yapıyor, bunu gizleme ihtiyacını da duymuyor, Türkiye'ye açıktan meydan okuyor, kendini ülke bütününün bir parçası görmüyor, taktik olarak bunu AKP ve Tayyip Erdoğan üzerinden yapıyor, aslında yönelttikleri tenkitler ve istekleri hükümetten çok devletin tekliğine ve bütünlüğüne matuf tenkitler ve isteklerdir.
Bu hususta CHP ve MHP de siyasi basiretsizlikler göstererek HDP'nin ekmeğine yağ sürüyorlar.
Bu çatışma sonunda en karlı HDP çıkar MHP ve CHP taban kaybına uğrar.
***
Şimdi bu kanlı ve cani eylem sonucu ülke insanı gene akl-ı selimini muhafaza eder, bu zor durumda nasıl davranması lazım gelirse öyle davranır. Ülke insanı, insanlık ve İslamlık adına ne gerekiyorsa öyle yapar ve tüm oyunları boşa çıkarır. Bu ülke insanı devletin ne manaya geldiğini bilir, sömürge olmayı asla kabul etmez, bölgede ve dünyada olup bitenleri iyi takip ederek ona göre hareket etmesini de bilir.
Olmakta olanların neyin seçim yatırımı, neyin kalıcı iş olduğunu da fehmeder, ona göre de kendi usulünce tedbirini alır gereken cezayı da keser, kimse hayale de paniğe de kapılmasın, 1Kasımdan sonra da hayat devam edecek, Türkiye yıkılmayacak biz de burada olacağız. Herkes ve her çevre ona göre tavrını takınsın, kıyamet kopmayacak.