Amerikalıların hayat tarzı, melankolik huzursuzlukları ve 'eşitlik'
Fransızların ünlü siyasi düşünürü, tarihçi Alexis de Tocqueville, (1805-1859) Amerika'da Demokrasi Üzerine adlı eserinde ABD’ye yaptığı seyahatlerinde kaydettiği gözlem ve tespitlerini paylaşır. Eserin birçok yönüyle günümüz Amerika'sını kavrayış noktasında da başvuru kaynağı olarak değerlendirilmesi, esere ayrı bir itibar kazandırmıştır. ABD’de toplum olarak hüküm süren hayat tarzına, rahatlık ve haz tutkusuna, sosyal hareketliliğe ve şaşırtıcı değişkenlik temposuna dikkat çeken Tocqueville, bir ‘demokratik toplum örneği’ olarak Amerikalıların içinden çıkamadığı ‘tuhaf melankoli’ye vurguda bulunuyor…

Oluşturma Tarihi: 2021-04-08 17:01:16

Güncelleme Tarihi: 2021-04-08 17:01:16

Amerikalıların nasıl bir ateşli coşkunlukla rahatlığın peşinden koştuğunu gözlemek tuhaf bir şeydir.

Birleşik Devletler sakini bu dünyanın mülklerine, sanki hiç ölmeyecekmiş gibi bağlanır. Kendi erişiminde olan şeyleri ele geçirmek için öylesine çok acele eder ki yaşamdan zevk almadan önce her an ölecek olmaktan korkuyormuş gibidir. Her şeyi yakalar, ama onları sıkıca tutmaz, hemen sonra yeni hazların peşinden koşmak için elindekileri bırakır.

Texas-1895

Bir insan, Birleşik Devletler'de son yıllarını geçirmek için özenle bir ev inşa eder ama hemen sonra daha çatısını yetiştirirken onu satar; bir bahçeye meyve sebze eker ama hemen ardından sanki bunların ürünlerini tatmış gibi onu kiraya verir; bir tarlayı ekime hazır hale getirir ama hemen sonra hasadı elde etme işini başkalarına bırakır. Bir mesleği icra eder ama sonra onu bırakır. Bir yere yerleşir ama kısa bir süre sonra değişen isteklerini tatmin etmek için başka yere gider. Özel yaşamı ona biraz rahatlık sağladığı anda siyasal kasırgalara dalar.

Bolluk içinde bulunan mutlu insanların sergilediği bu tuhaf huzursuzluk durumunu temaşa ettiğimizde önce şaşırırsınız. Bu manzara yine de dünya kadar eskidir; yeni olan şey, bunu yapanın bir halk olmasıdır.

Maddi hazlar sevgisi, Amerikalıların eylemlerinde kendisini açığa vuran gizil bir huzursuzluğun ve gündelik olarak örneğini verdikleri bir kararsızlığın temel kaynağı olarak değerlendirilmek zorundadır.

Gönlünü yalnızca bu dünyanın servetlerini araştırmaya kaptırmış olan kişinin her zaman acelesi vardır; çünkü bunları bulmak, elde etmek ve de bunlardan yararlanmak için sadece sınırlı bir zamanı vardır. Yaşamın kısalığını hatırlamak onu durmaksızın kışkırtır. Bu kişi, sahip olduğu mallardan bağımsız olarak, eğer acele etmezse ölümün kendisinin faydalanmasına engel olacağı farklı servetleri her an düşünür. Bu düşünce onu huzursuzluk, korku ve pişmanlıkla doldurur ve onun ruhunda bir çeşit aşırı hareketliliğe neden olur; bu hareketlilik de onu her an amacını ve yerini değiştirmeye iter.

Maddi rahatlık isteğinin içinde yasaların ve adetlerin kalıcı olmadığı bir toplumsal durumla birleşmesi, bu zihinsel endişe için daha büyük bir tahrik nedenidir.

Nihai amaç tadını çıkarmak olduğundan, buna ulaşma yönetiminin hızlı ve kolay olması gerekir, yoksa hazzı elde etme külfeti hazzın kendisini aşacaktır. O halde burada ruhların çoğu hem coşkulu hem yumuşak, hem şiddetli hem de güçsüzdür.

Eşitlik, tasvir ettiğim etkilerin birçoğuna daha doğrudan bir yolla ulaştırır.

Doğuştan veya servetle elde edilen tüm ayrıcalıklar yıkıldığı, tüm meslekler herkese açık olduğu ve her bir kişi bu meslekler zirveye kendi çabalarıyla ulaşabildiği zaman, muazzam ve rahat bir alan insanların ihtirasları için kendisini açar. İnsanlar da kendilerini sıradan bir alın yazılarının olmadığına kolayca ikna ederler. Ama bu, deneyimle her gün düzeltilen yanlış bir bakış açısıdır. Her bir yurttaşın büyük umutlar beslemesine olanak tanıyan bu eşitlik, aynı zamanda tüm yurttaşları bireysel olarak zayıf hale getirir. Onların güçlerini dört bir yandan sınırlandırır ve bununla beraber insanların isteklerinin gelişmesine de izin verir.

İnsanlar kendi başlarına yalnızca kuvvetsiz değillerdir, aynı zamanda her adımlarında önceden farkında olmadıkları muazzam engellerle karşılaşırlar.

Onlar hemcinslerinden birkaçına ait tedirginlik verici ayrıcalıkları yıktılar; ama şimdi ise genel bir rekabetle karşılaşırlar. Aslında engeller yer değiştirmekten çok biçim değiştirdi.

Eşitliği doğuran güdüler ile bunları tatmin etmek için eşitliğin sağladığı yollar arasında hüküm süren bu daimi karşıtlık, ruhları hırpalar ve tedirgin eder.

Bu insanlar endişelenmeksizin, dingin biçimde kendi bağımsızlıklarından haz alabileceklerdir. Ama asla kendileri için yeterli olabilecek bir eşitliği oluşturamayacaklardır.

Demokratik halklarda insanlar belli bir eşitliğe kolaylıkla sahip olacaklardır; ama istedikleri eşitliğe hiç ulaşamayacaklardır. Bu eşitlik insanların önünde hep bir adım ileri gider, ama asla onların görüş alanından çıkmaksızın ve tamamen geri çekilmeksizin, insanları hep kendisini takip etmeleri için cezbeder. İnsanlar da durmaksızın onu elde ettiklerine inanırlar, oysa eşitlik hep onların ellerinin arasından kayar gider. Aslında insanlar, eşitliğin cazibesini görmek için onu yeterince yakından görürler, ama ondan yararlanmak için ona yeterince yaklaşamazlar ve onun tadını tam olarak çıkaramadan ölürler.

Demokratik bölgelerin sakinlerinin genellikle bolluk içindeyken sergiledikleri bu tuhaf melankoli ile kolay ve dingin bir yaşamın içinde insanları ele geçiren bıkkınlığı bu nedenlere bağlamak gerekir.

-Amerika'da Demokrasi, Amerika'da Maddi Rahatlık İsteği Üzerine, Bölüm 10, s. 565-