Antakya'nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilen tarihi cami, 6 Şubat'taki Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerde yıkıldı.
Avlusunda Hazreti İsa'nın üç elçisinin mezarının bulunması sebebiyle Müslümanlar kadar Hristiyanlar için de önemli merkezler arasında yer alan Habib-i Neccar Camisi'nde, sanat tarihçileri devreye girdi.
Anadolu'da inşa edilen ilk cami olarak bilinen tarihi yapının ayağa kaldırılması için yürütülen kurtarma çalışmalarına, Afet Bölgesi Kazı Başkanlığı bünyesinde 9 üniversiteden 16 bilim insanı ve 21 öğrenci katılıyor.
Ekipler, hoşgörü, kardeşlik ve huzurun sembolü olan caminin nitelikli eserlerini moloz yığınına dönüşen alandan kurtarmaya çalışıyor.
Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Muhammet Arslan başkanlığında titizlikle yürütülen çalışmalarla caminin yeniden ayağa kaldırılması hedefleniyor.
Kazı başkanı Muhammet Arslan, depremlerin kentin simgelerinden Habib-i Neccar Camisi'nde büyük yıkıma yol açtığını belirterek, "Maalesef harimin üzerini kapatan üst örtüsü tamamen içeriye göçmüş, son cemaat yeri yıkılmış, minaresi de tamamen yıkılarak avluyu enkaz haline getirmiş." dedi.
"İlk hedefimiz, kitabelere sağlıklı şekilde ulaşmak"
Arslan, tescilli yapının enkazındaki değerli kültür varlıklarını kurtarmak için büyük çaba gösterdiklerini dile getirdi.
Kurtarma çalışmalarının titizlikle yürütüldüğünü aktaran Arslan, şunları kaydetti:
"Caminin giriş taç kapısında, minaresinde ve minberinde önemli kitabeler bulunuyor. İlk hedefimiz, bu kitabelere sağlıklı şekilde ulaşmak. Bunun haricinde harime geçit veren taç kapıda özgün olarak ahşap kapı kanatlarımız var.
Minberin de kapı kanatları özgün. Bir diğer amacımız da bunları sağlam şekilde çıkarabilmek. Özellikle son cemaat yerinde mukarnaslı ve devşirme malzeme kullanılmış sütun başlıkları var. Taç kapıda renkli taş işçiliği var.
Camideki tüm nitelikli malzemeye sağlıklı bir şekilde ulaşıp koruma altına almayı hedefliyoruz.
Başta Habib-i Neccar Camisi olmak üzere tüm tarihi yapılarımızın yeniden Antakya'nın kadim kültürüne hizmet edecek hale getirileceğini ümit ediyoruz."