Hüseyin Cemil Meriç, Birinci Balkan Savaşı'nın sürdüğü 1912'de, Meriç nehri yakınlarındaki Dimetoka'dan Antakya'ya göçen bir ailenin çocuğu olarak 12 Aralık 1916'da Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya geldi.
Okumayı 4 yaşında söken, ilk ve orta öğrenimini Arapça, Fransızca, Kur'an, tecvid, ahlak eğitimi de aldığı Reyhanlı Rüştiyesi'nde tamamlayan Meriç, ardından Fransız idaresindeki Antakya'da, Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi'nde okudu.
Meriç, rüştiye yıllarına ilişkin yaptığı bir açıklamada, "8 yaşına kadarki hayatım bulanık, başsız, sonsuz hatıralar yığını. Babam az konuşan çatık kaşlı, hareketlerine akıl erdiremediğim bir memur. Annem hasta, silik mızmız bir kadıncağız. Sonra hayal gibi belirip kaybolan bir amca, iki abla ve kitaplar." ifadeleriyle aktarmıştı.
Ailesindeki göçmenlik psikolojisi, doğduğu ve gençliğine kadar yaşadığı Hatay'ın siyasi, kültürel ve sosyal yapısı, Meriç'in kişiliğini etkiledi. İlahiyatçı-yazar Prof. Dr. Emin Işık da bir açıklamasında, Meriç'in fikri yapısının oluşmasında bir ucu Balkanlar'a, diğer ucu Kafkaslara dayanan bir ailede doğmasının ve gençliğini Fransız işgalindeki Hatay'da geçirmesinin etkili olduğunu ifade etmişti. İlk yazısı 1933'te yerel gazetede çıktı
Cemil Meriç, "Benim üniversitem" dediği lisede, Fransız ve Türk hocalardan özel dersler alırken, Ali İlmi Fani'nin kılavuzluğunda divan edebiyatını keşfetti.
"Geç Kalmış Bir Muhasebe" başlıklı ilk yazısı 1933'te, yerel Yenigün gazetesinde yayımlanan Meriç, 1936'da Nurullah Ataç ve Reşat Ekrem Koçu'nun öğretmenlik yaptığı İstanbul Pertevniyal Lisesi'ne geçti.
Meriç, bir yazısında bazı öğretmenlerini eleştirdiği için 12. sınıfta liseden ayrılmak zorunda kalırken, aynı yıl Nazım Hikmet ve Kerim Sadi ile tanıştı.
Geçim sıkıntısı nedeniyle 1937'de gittiği İskenderun'un Haymaseki köyünde 9 ay öğretmenlik yapan yazar, daha sonra sınavla girdiği İskenderun Tercüme Bürosu'na reis muavini oldu.
Balzac'ın "Altın Gözlü Kız" romanının çevirisini 1943'te yayımladıCemil Meriç, 1938'de çeşitli geçici işlerde çalıştı, 1939'da ise Hatay hükümetini devirmek iddiasıyla tutuklanıp Antakya'ya götürüldü. İdam talebiyle yargılanan Meriç, yaklaşık 3 ay sonra beraat etti. Hatay aynı yıl 29 Haziran'da Türkiye'ye katıldı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne 1940'ta başlayan yazar, üniversiteden çok kütüphanelere gittiği için okulu bitiremedi. Meriç'in yazıları 1941'den itibaren İnsan, Yücel, Gün, Ayın Bibliyografyası dergilerinde yayımlandı
Fevziye Menteşeoğlu ile 1942'de evlenen usta edebiyatçının oğlu Mahmut Ali ile kızı Ümit dünyaya geldi.
İlk çeviri kitabı Balzac'ın "Altın Gözlü Kız" romanı 1943'te yayımlanan Cemil Meriç, burslu kabul edildiği İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu Fransız Filolojisi Bölümünden 1944'te mezun oldu.
Usta edebiyatçı, 1944-1974'te Elazığ Lisesi ve İstanbul Işık Lisesi'nde öğretmenlik, İstanbul Üniversitesi'nde ise Fransızca okutmanlığı yaptı.
Gözleri 1954'te zayıflayan ve başarısız göz ameliyatlarının ardından 1955'te görme yetisini tamamen yitiren Meriç, çevresindekilere okuttuğu Fransızca ve İngilizce metinleri sözlü olarak çevirip yardımcılarına yazdırdı, basılmamış olan Fransızca grameri hazırladı, dikte etmek suretiyle makaleler yazmaya devam etti. İlk telif kitabı "Hint Edebiyatı" 1964'te yayımlandı
Meriç'in Doğu medeniyetlerine olan ön yargıları yıkmayı amaçlayan ve 4 yıllık bir çalışmanın sonunda ortaya çıkan ilk telif kitabı "Hint Edebiyatı", 1964'te yayımlandı ve eser daha sonra "Bir Dünyanın Eşiğinde" başlığıyla iki kez daha basıldı.
Batı düşüncesinin önemli bir yönünü aydınlatmayı amaçlayan Meriç'in "Saint Simon-İlk Sosyolog İlk Sosyalist" eseri 1967'de okurla buluşurken, yazı ve çevirileri 1965-1973'te çeşitli dergilerde yayımlandı.
Usta edebiyatçı, Hisar dergisinde "Fildişi Kuleden" başlığıyla denemeler yazdı. "Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim; etimin eti, kemiğimin kemiği." dediği "Bu Ülke" kitabını 1974'te yayımladı. Aynı yıl, medeniyet kavramını tartıştığı "Umrandan Uygarlığa" adlı eseri okurla buluşturdu.
Cemil Meriç, 1981'de yarı derleme, yarı telif "Bir Facianın Hikayesi" adlı eserde yakın tarihi ele aldı. İletişim Yayınlarından 1983'te çıkan "Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi"ne makaleler yazdı. Sağlığında basılan son eserleri "Işık Doğudan Gelir" ile "Kültürden İrfana" oldu
Eşi Fevziye Hanım'ı 1983'te kaybeden, aynı yıl beyin kanaması geçirerek sol tarafına felç inen Meriç'in sağlığında basılan son eserleri "Işık Doğudan Gelir" ile "Kültürden İrfana" oldu.
Cemil Meriç, 13 Haziran 1987'de, 71 yaşında hayata veda ederek, Karacaahmet Mezarlığı'na eşinin yanına defnedildi.
Yazar Alev Alatlı, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü'nü alırken yaptığı konuşmada şunları söylemişti:
"Cemil Meriç'in yerleşik düşünce yaklaşım ve eğilimlere muhalefeti sadece Türkiye insanına değil, büyük makinanın teslim aldığı insanlığa, insanlık adına örnek olacak bir muhalefettir. Meriç'in çok değer verdiğimiz evrenselliği de bundandır. O sistem dışı özgür bir birey olmak vasfını koruyabilmek için toplumun üvey evladı olmayı göğüsleyebilecek ender namus erbabındandır. Dahası bu bir kader değil, bilerek isteyerek yapılan bir seçimdir."
Kendisine has üslubu ve temiz Türkçesiyle dikkati çeken Meriç'in çeviri ve makaleleri başta İnsan, Amaç, 19. Asır, Gün, Yeni İnsan, Hisar, Hareket, Yirminci Asır, Türk Edebiyatı, Kubbealtı Akademi, Köprü ve Gerçek olmak üzere 40 kadar dergide ve Yeni Devir ve Orta Doğu gazeteleriyle ansiklopedilerde okuyucuyla buluştu.
Cemil Meriç, "Umrandan Uygarlığa" kitabıyla 1974'te, "Kırk Ambar" kitabıyla 1980'de Türkiye Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı alırken, Türkiye Yazarlar Birliğinin Üstün Hizmet Ödülü'nü 1981'de Mehmet Kaplan ve Emin Bilgiç ile paylaştı.
Kayseri Sanatçılar Derneği'nden 1982'de inceleme dalında, 1986'da ise fikir dalında ödül kazanan Meriç'in Hatay'ın Reyhanlı ilçesindeki evi 2014'te müzeye dönüştürüldü.
Yazar Meriç, 2015'te Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü.
Kütüphanesindeki her biri eşsiz 300 Osmanlıca eser, başta araştırmacılar olmak üzere insanlığın istifadesine sunulmak üzere, Meriç'in kızı Prof. Dr. Ümit Meriç tarafından Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi'ne bağışlandı.
Bütün kitaplarını, gözlerini kaybettikten sonra kaleme aldı"Jurnal" adlı kitabında kendisini "Hayatını Türk irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi" olarak ifade eden Cemil Meriç, başta dil, tarih, edebiyat, felsefe ve sosyoloji olmak üzere sosyal bilimlerin birçok alanında araştırma yaparak yazılar yazdı.
Cemil Meriç, tercümeleri dışındaki bütün kitaplarını kör olduktan sonra eşinin, öğrencilerinin ve çocuklarının desteğiyle kaleme aldı.
Üslup sahibi büyük düşünür ve yazarlar olarak Muallim Naci'yi, Süleyman Nazif'i, Refik Halid'i ve Peyami Safa'yı sayan Cemil Meriç, kendi üslubunu en çok etkileyenin ve üslupta kendine usta kabul ettiği kişinin Süleyman Nazif olduğunu söyleyerek, "Amacım, yazarı okuyucusundan ayıran bütün engelleri yıkmak, sesimi bütün hiziplere duyurmak. Şuurun, tarihin, ilmin sesini... Öyle bir ifade yaratmak istiyorum ki Türk insanının uyuyan şuuruna, bir alev mızrak gibi saplansın." demişti. Meriç'in eserleri
"Kendimizi tanımak, irfanın varabileceği en yüksek merhale." sözünü pratik olarak bütün hayatına işleyen Cemil Meriç, deneme, inceleme dalında "Hint Edebiyatı (Bir Dünyanın Eşiğinde)", "Saint Simon - İlk Sosyolog İlk Sosyalist", "İdeoloji", "Bu Ülke", "Umrandan Uygarlığa", "Mağaradakiler", "Kırk Ambar", "Bir Facianın Hikayesi", "Işık Doğudan Gelir", "Kültürden İrfana", "Jurnal I-II", "Sosyoloji Notları ve Konferanslar" eserlerini kaleme aldı.
Yazar ayrıca "Onüçlerin Romanı-Altın Gözlü Kız", "Otuzundaki Kadın", "Onüçlerin Romanı-Ferragus", "Kibar Fahişelerin İhtişam ve Sefaleti", "Hernani", "Marion de Lorme", "Ziya Gökalp/Hayatı ve Eserleri-Türk Milliyetçiliğinin Temelleri", "Köprüden Düşenler", "Dillerin Yapısı ve Gelişmesi (Berke Vardar ile)" ve "İslam'ın Mirası-Batıyı Büyüleyen İslam" adlı eserlerin çevirisine imza attı. AA