Iraklı yönetmen Muhammed Al-Daradji, dünya prömiyerini Kanada'da Toronto Film Festivali'nde yaptığı "The Journey" (Yolculuk) filminde, bir intihar bombacısının masum insanları öldürmeye programlı bir silah olmakla insan olmak arasında gidip gelen yolculuğunu konu etti.
İNGİLTERE'DE BİLETLER TÜKENDİ
Filmin, İngiltere'deki Londra Film Festivali'nde satışa sunulan biletleri günler öncesinden tükendi.
''EL KAİDE TARAFINDAN KAÇIRILMIŞTIK''
Filmle ilgili olarak BBC Türkçe'ye konuşan yönetmen Muhammed Al-Daradji şunları söyledi:
''Bu filmi yapma fikri, 2007 ya da 2008'de okuduğum kadın bir intihar bombacısıyla ilgili haberle aklıma geldi. İntihar bombacısı karakola gidip, polislere üzerindeki bombaların 5 dakika içinde patlayacağını söylemişti. Haberde fotoğraf da vardı. Çok genç, 17 yaşında bir kızdı. Polisler onu karakol girişinde tutup üzerindeki bomba yüklü yeleği çıkarmaya çalışmıştı. Bu görüntü beni şok etti, kafamda birçok soru uyandı.
Bu, bana kaçırıldığım, kafama silah dayadıkları o anı da hatırlattı. 2004'te ilk uzun metraj filmim olan Ahlaam'ı çekerken, yanımdaki 3 kişiyle birlikte El-Kaide tarafından kaçırılmıştık. Bizi vurup öldüreceklerdi. Kafama silah dayadılar. O an bilincimi kaybettiğimi hissettim. Kafamda birçok farklı görüntü belirdi. Tüm bunlar bana "Journey" (Yolculuk) filmini çekme fikrini verdi.
Film 2006 yılında kadın bir intihar bombacısının üzerindeki bombaları patlatmak üzere Bağdat tren istasyonuna girmesiyle başlıyor. Bombaları patlatıp çevresindeki masum insanları öldürmeye hazır. Ama tam o an, bombacı tam düğmeye basmadan önce....o anı dondurdum ve intihar bombacısını bir yolculuğa çıkardım, onu öldürmeye hazırlandığı insanlarla tanıştırdım.''
''OLAYIN İNSANİ YÖNÜNE ODAKLANMAK İSTEDİM''
Filminde intihar bombacısının insani yönüne odaklandığını belirten Al-Daradji şunları aktardı:
''Benim için intihar bombacısı bir silahtır, ateştir, ölüm saçan bir silahtır. Evet, etten kemikten oluşan bir insan ama aynı zamanda bir bomba. Ben onların bunu neden yaptığını anlamaya çalışmaktansa, olayın insani yönüne odaklanmak istedim. Onların içindeki insanı nasıl geri getirebiliriz? Biri tanımadığı insanları öldürmek istiyor. Kurbanlarıyla tanışmamış, kim olduklarını, nereden geldiklerini bilmiyor. Peki neden? Bence bu onların insanlıklarını kaybetmiş oldukları anlamına geliyor. Belki haksızlığa uğradıkları için, belki inançları, ideolojileri yüzünden (bunu yapıyorlar). Yani film aslında toplumla, birçok farklı karakterin gözünden gördüğünüz Irak toplumuyla ilgili.
Ana karakterin yüzünde hiç duygu görmüyorsunuz. Gözlerini bile kırpmıyor. Tek bir amaca odaklanmış. Öldürebildiği kadar çok insanı öldürmek istiyor. Ama kucağına bir bebek verirsem, insanları nasıl öldürebilir? Orada ayakkabı boyayan bir çocuğu, çiçekçi kızı nasıl öldürür? Sen kimsin ki bu insanları öldüreceksin? Biz Tanrı değiliz ki bu kararı verelim. Film tam da bununla ilgili, izleyicilere bu soruları sordurmak istedim. Amacım bir cevap vermek değildi.
Yaşadıklarımdan ötürü ben intihar bombacılarından, aşırıcılıktan nefret ediyorum. Ülkeme zarar verdiler. Bu yüzden film benim için de aslında bir sınavdı. Belki bu insanlar hayattan keyif almayı, mutluluğu unuttukları için bunu yapıyor.''
''OLUMLU TEPKİLER ALDIM''
Muhammed Al-Daradji, filmle ilgili olumlu tepkiler aldığını ifade ederek; ''Filmin dünya prömiyeri Kanada'da, Toronto Film Festivali'nde yapıldı. Sonra da Londra Film Festivali'nde gösterildi. Şu ana kadar olumlu tepkiler aldım. İzleyenler şaşırdılar. Ana karaktere karşı duygularının film içinde sürekli değiştiğini gördüler. Bir an onu sevdiler, diğer an ondan nefret ettiler. Benim istediğim de zaten bu kafa karışıklığıydı.'' dedi.
IRAK'TA KADIN CEZAEVİNİ ZİYARET ETTİ
Film çekiminden önceki hazırlık aşamalarından bahseden Al-Daradji şu ifadelere yer verdi:
''Fikir aklıma geldikten sonra çok fazla araştırma yaptım. Bu arada ben Iraklı kadınların savaşa verdikleri tepkileri işleyen bir dizi film yapıyorum. Yola çıktığımda intihar bombacılarından nefret ediyordum. Senaryonun ilk taslağında baş karakteri sadece bir bomba olarak göstermiştim, filmin son versiyonuyla ilgisi yoktu. Onun karakterine çok baskı yapmıştım.
Daha sonra gidip Irak'ta bir kadın cezaevini ziyaret etmeye karar verdim. Birkaç hükümlüyle de tanıştım. İçlerinden biri çok gençti, 20 yaşındaydı, çok güzeldi. Kahverengi, kocaman gözleri vardı. Ve yalan söylemiyordu. Çok zekiydi, gözlerini bile kırpmıyordu. Ve bu kadınla konuşurken onun aslında özünde normal bir insan olduğunu fark ettim. Bu kız benim bir yakınım, bir akrabam, öğrencim hatta sevgilim bile olabilirdi. Özünde o da bir insan. İşte o an, ana karaktere, hikayeye daha çok yatırım yapmam gerektiğini hissettim.
Çok araştırma yaptım, birçok farklı dosya okudum. Ve onların da kendi içlerinde bir arayışta, bir yolculukta olduklarını keşfettim. Mesela İngiltere'den Suriye'ye kaçan genç kızları düşünün. Kulağa delice geliyor değil mi? Onlar da bir arayıştalar. Tüm insanlar aslında aynı değerlere sahip. İster Çinli, Hint, Kanadalı, Amerikalı, Afrikalı, Iraklı olsun... Ne olursanız olun, bu hayatta yaşayaiblmek için sevgiye ihtiyacınız var. Annenizden, arkadaşlarınızdan… Hepimiz sevgiye ihtiyaç duyuyoruz, filmde de onu görüyorsunuz. Bizi insan yapan temel değer bu sevgi. Bazen hissedemiyoruz, dokunmak istemiyoruz, ama sevgi her zaman bizimle."