Büyük bir azim ve mücadeleyle kazanılan, Mustafa Kemal Atatürk'ün askerlerine, "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum." dediği Çanakkale Zaferi'nin 105. yıl dönümü kutlanıyor. Dünya tarihinin gördüğü en büyük savaşlardan biri olan Çanakkale muharebeleri sonunda yeni Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve birçok millet bundan ilham alarak, kendi milli mücadelesini başlattı.
Çanakkale Zaferi'nin önemini AA'dan Semra Orkan'a değerlendiren Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Satan, Osmanlı Devleti'nin Balkan harbinde yaşamış olduğu hezimetin tekrar edilmeyeceğini göstermesi bakımından Çanakkale'nin bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
Çanakkale'deki direnişin insanların öz güvenini yeniden kazanması bakımın büyük önem arz ettiğini ifade eden Satan, "Türk ordusunun Balkan Savaşları'ndan farklı olarak bambaşka bir ruha ve stratejiye sahip olduğunu da gösteriyor Çanakkale. O yüzden Türk ordusu İngilizlerin tabiriyle bir savaş makinesine dönüyor ve düşmanın korkulu rüyası haline geliyor. Çanakkale, Türk milletine bu direniş ruhunu verdi. 'Çanakkale İstiklal Harbi'nin mukaddimesi, ön sözüdür' gibi ifadeler var, doğrudur. 'İngiliz ve Fransızları yendik, bunu bir daha yaparız.' motivasyonunu sağladı Çanakkale." diye konuştu.
Çanakkale'nin ardında, 'Yine bir Balkan yenilgisi yaşamayalım' düşüncesi yattığını kaydeden Satan, sözlerine şöyle devam etti:
"Savaş bir yılı aşkın süreyle karada, denizde, denizin altında ve havada gece gündüz devam etti. 18 Mart'a gelene kadar 30 civarında deniz muharebesi oldu. Boğazları geçmek isteyen düşmanla, çok çetin mücadeleler yaşandı ve Türk ordusu buna müsaade etmedi. Deniz savaşlarında çok can kaybımız yok ama kara savaşlarında 52 bin şehit verdi. Yaralananlarla birlikte savaş zaiyatımız 250 bini buluyor. Çanakkale bizim için çok önemli bir meseledir. Türkiye'nin yeniden mücadele ruhuna kavuşmasıdır. Yeniden büyük devletlerle başa baş mücadele edeceğini ve kazanabileceğini göstermiştir. Bu inanç Milli mücadelede yeniden ayağa kalkmamıza vesile olmuştur.
Çanakkale geçilseydi Osmanlı Devleti ertesi gün teslim olmak zorunda kalabilirdi. İstanbul'u kaybetmek demek Osmanlı Devleti'nin savaş dışı kalması demekti. Bu da İtilaf Devletleri'nin işini kolaylaştıracaktı. İstanbul'a girildikten sonra Karadeniz ve Rusya'ya ulaşılacaktı ki bu da Çarlık Rusya'sının devamını sağlayacaktı. Böylece Bolşevik İhtilali'nin önünü kesilecekti. Ruslar Doğu Anadolu'dan çekilmeyecekti. Osmanlı Devleti'nin varlığını sürdürmesi ve Türkiye'nin bağımsızlığını kazanması zor hale gelecekti. Rusya'nın savaş dışı kalması dünyadaki dengeleri değiştirdi. Bu da dünya tarihinin değişmesine vesile oldu. "
Mustafa Kemal yarbay olarak gittiği Çanakkale'den general olarak döndü"
Çanakkale Zaferinde Mustafa Kemal'in önemine dikkati çeken Satan, "Mustafa Kemal Paşa, yarbay olarak geldiği Çanakkale'den general olarak döndü, yıldızının parladığı yerdir Çanakkale. Önemli çıkarmaların karşısında durarak kariyerindeki en başarılı işleri orada yaptı. Türkiye savaşın sonunda namağlup bir general kazandı. Bu general aynı zamanda Milli Mücadele'nin de kahramanı oldu. Yani Mustafa Kemal'in Milli Mücadele kahramanı olmasının en önemli nedeni Çanakkale'de almış olduğu başarıdır. Mustafa Kemal risk alan bir komutandır, stratejik düşünebilme kabiliyetine sahiptir ve kimsenin düşünmediğini sezen mesleki bir yeteneği vardı ve bunu sahaya uyarlıyabiliyordu. Bu özellikleri ile Mustafa Kemal Paşa, memleketin en zor zamanlarında Anadolu'ya geçti ve mücadeleyi sürdürdü. " ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Satan, Batı'nın Türklere bakışının hiçbir varlık gösteremeyeceği şeklinde olduğunu vurgulayarak, "İtilaf Devletleri kolaylıkla boğazları geçebileceğini düşündüler zira dünyanın en güçlü donanmalarına sahiptiler. Türkler kendilerini görünce kapıları açacaklarını zannediyorlardı. Ancak hiç beklemedikleri bir direniş ile karşı karşıya kaldılar. Çanakkale aynı zamanda bir stratejik başarıdır. İtilaf Devletleri bu kadar güçlü bir donanmaya sahip olmalarına rağmen iyi bir performans sergileyemediler. Yaptıkları yıkıcılık vahşi güçleriyle ilintiliydi. Çanakkale kolay kazanılmış bir zafer değil, bedeli çok ağır ödenmiştir. Bizlerin Çanakkale nesline büyük bir borcu vardır. Bize yeniden bağımsızlığımızı ve istiklalimizi kazandırdılar, bu nesle karşı mesuliyetimiz var. Onlar bu fedakarlığı yapmasalardı bugün burada olamazdık." değerlendirmesinde bulundu.
"Churchill, savaşa başlarken 'Bir hafta sonra İstanbul'da kahvaltımızı yapacağız' diyordu"
Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin de Çanakkale Savaşı'nın dünya tarihini değiştiren bir savaş olarak görmek gerektiğini belirterek İtilaf Devletleri'nin Osmalı'yı savaş dışına itmek için Çanakkale cephesini açtığını vurguladı.
Prof. Dr. Engin, İtilaf Devletleri'nin, Osmanlı savaş dışı bırakılırsa Almanya'nın tek başına kalacağını düşündüklerine vurgu yaparak, "Özellikle boğazları ele geçirmeleri halinde Rusya'ya kolaylıkla destek olunacağını hesapladılar. Zira Rusya'ya silah ve mühimmat gerekiyordu bunu da en iyi boğazlara hakim olarak yapabileceklerine inanıyorlardı. Bu amaca yönelik planlar hazırlandı. Çanakkale Savaşı'nı kolaylıkla kazanacaklarını hesap ettiklerinden bu cepheyi açtılar. Bu İngiltere'nin o zamanki Deniz Bakanı Churchill'in özellikle tavsiye ettiği bir projeydi." diye konuştu.
Churchill'in Balkanlarda yenilen Osmanlı'nın hiçbir varlık gösteremeyeceğine inanarak bu planı harekete geçirdiğine dikkati çeken Engin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Churchill, savaşa başlarken 'Bir hafta sonra İstanbul'da kahvaltımızı yapacağız' diyordu. Bu derece kendilerine güveniyorlardı. 19 Şubat 1915'te Çanakkale'de deniz savaşları başladı. Ancak Osmanlı Devleti gerekli mevkileri oluşturdu. Saldırıya geçen Müttefik Devletlerine Türk topları ciddi hasarlar verdi. Düşman güçleri defalarca deneme yaptı ama her defasında püskürtüldü. En nihayetinde İtilaf Devletleri, 18 Mart'ta çok büyük çapta bütün güçleriyle Çanakkale Boğazı'nı zorladılar ve ağır bir yenilgi alarak çekilmek zorunda kaldılar. Çanakkale boğazını geçip, İstanbul'a ulaşma ve Osmanlı'yı savaş dışı bırakma hayalleri gerçekleşmemiş oldu. Deniz savaşlarında ağır bir yenilgi alan Müttefik Devletler bu sefer de 25 Nisan 1915'te kara savaşlarını şafakla beraber başladı. İlk 2 gün Türk askerlerinin 10 misli müttefik askeri vardı. O yüzden Mustafa Kemal'in oradaki çabası çok büyük önem kazanıyor. Mustafa Kemal, ilk 2 gün verdiği mücadeleyle Anafartalar kahramanı olarak tarihe geçecek sonuçlar aldı ve Çanakkale kahramanı olarak toplum tarafından kabul gördü."
"Çanakkale Zaferi eskinin azametini geri getirmiş oldu"
Çanakkale'de İngiliz ve Fransızların çok utanç verici bir yenilgiyle karşı karşıya kaldığını dile getiren Engin, "İtilaf Devletleri Çanakkale'nin çok kısa sürede ele geçirileceğini ve 1. Dünya Savaşı'nın çok kısa sürede biteceğini düşünüyorlardı. Çanakkale geçilseydi Müttefik Devletleri, Rusya'ya yardım götürebilecekti. Eğer bu yardım gitseydi belki de Rusya'da ihtilalin zemini oluşmayacaktı ve tarih başka bir noktaya evrilecekti. İhtilal olunca doğuda birçok bölgemiz işgal eden Rus orduları geri çekilmek zorunda kaldılar. Dolaylı olarak Çanakkale Zaferi, Rus ordularını Doğu Anadolu'dan çekilmelerinde de vesile oldu." diye konuştu.
Prof. Dr. Engin, Balkan yenilgisinin gerek toplumun gerekse askerlerin üzerinde bir travma yarattığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Rumeli elden gitmişti. Böyle bir facia üzerine Çanakkale gibi bir başarı kazanılması toplumun moral ve motivasyonun yeniden güçlenmesini sağladı. Tekrar başarılı olunabileceği inancı hakimiyet kazandı. Çanakkale Zaferi eskinin azametini geri getirmiş oldu. Orada savaşan askerler sadece Çanakkale'yi savunmadıklarını biliyorlardı. Orada savaşmak İstanbul'u hatta Mekke Medine'yi korumaktı. Bunun getirdiği bir manevi motivasyon vardı. Karşılarında çok güçlü bir düşman vardı ama hiçbir zaman yılmadan başarılı bir şekilde mücadele etmeleri ve şehit olmayı göze almaları bunun bir göstergesidir. Çanakkale'den kazanılan manevi güç İstiklal Savaşı'nda da çok etkili oldu.Çanakkale' de canı pahasına savaşanlara karşı büyük bir sorumluluk duyulması gerekiyor. Bugün vatanımızda huzur içinde hür bir şekilde yaşıyorsak bunu o şehitlere borçluyuz. Sahip olduğumuz coğrafyayı onlara borçlu olduğumuzu unutmamalıyız."