Çerkes soykırımının şahidi Rus tarihçi anlatıyor
Gazeteci Fuat Bol, 'Çerkes Soykırımı' olarak tarihe geçen büyük sürgün ve zulmün 157. Yıldönümü münasebetiyle kaleme aldığı yazısında, Rus işgali sonucu yaşananlar nedeniyle Rus tarafının özür dilemesi gerektiğini ifade etti…

Oluşturma Tarihi: 2021-05-22 14:57:59

Güncelleme Tarihi: 2021-05-22 14:57:59

Kuzey Kafkasya'nın yerli halkı olan Çerkesler topraklarını işgal eden Rusya ile uzun yıllar mücadele etmiş, vatanlarından sürgün edilmiş, etnik temizliğe maruz kalmışlardır.

Rus İmparatorluğu'nun sözde sınırlarını genişletmek amacıyla başlattığı işgal, bir buçuk milyondan fazla Çerkesin vatanından sürüldüğü, 500 binden fazlasının yollarda hayatını kaybettiği, 600 binden fazlasının doğrudan öldürüldüğü bir soykırım olarak tarihe geçmiştir. Toprak işgalinden öte doğrudan Çerkes halkının yok edilmesinin amaçlandığı, etnik temizliğe dönüşen katliam 3-5 yıl değil 150 yıl sürmüştür. Çerkes köyleri basılmış, kadın-çocuk demeden binlerce insan korkunç şekilde katledilmiştir.

21 Mayıs 1864'te Çerkes'lerin yenilgisi ile resmi olarak savaş sona ermiş, teslim olup itaat etmeyen herkes hunharca öldürülmeye başlanmıştır. Sağ kalanlar ise, en ağır şartlarda Osmanlı topraklarına sürgün edilerek, ölümün envaı çeşidiyle yüz yüze bırakılmışlardır.

Yeme-içme, barınma, taşınma veya tıbbi ihtiyaçlar gibi hiçbir insani koşulun sağlanmadığı sürgünlerde insanlar adeta telef olmuştur. Bazı gemiler, gittikleri limanlara vardığında yolculardan sağ kalan olmamıştır. Rusya, katliam şeklindeki bu denli toplu ölümleri görmesine rağmen, hiçbir tedbir almadan sürgünlere devam etmiştir.

Karadeniz sahillerine sürülen yüz binlerce Çerkesin perişan haline şahit olan Rus tarihçi Berje'nin sözleri 1864 gerçeğini gözler önüne sermiştir: “Novorosisk Körfezi'nde toplanmış 17 bin dağlının bende bıraktığı korkunç izlenimi hiç unutmayacağım. Yılın bu sert zamanında neredeyse tamamen gıdasız kalan, tifüs ve çiçek salgınıyla kırılan bu halkın hali içler acısıdır. Gökyüzünün altında çıplak arazide yırtık elbiselerinin içinde katılaşmış cesediyle yatan genç Çerkes kadının ve biri can çekişen diğeri annesinin göğsünden süt emmeye çalışan çocukların manzarası hangi kalbi sızlatmaz? Benzer pek çok sahne gördüm...”

Çerkesler yolculuk ücretini ödeyebilmek için tüm mallarını hatta bazen aile bireylerini köle olarak satmak zorunda kalmıştır.

Osmanlı kıyılarına varmayı başaran insanların bir kısmı ise hastalıktan, bakımsızlıktan yine ölüme terkedilmiştir. Sürgün edilen Çerkesler için bu yolculuk ikinci bir soykırım gibi olmuş, sürülen halkın yarısı yollarda kötü şartlardan, hastalık ve gıdasızlıktan ölmüştür.

Beklenin çok çok üzerinde bir sürgünün yaşanması sebebiyle sığınılan Osmanlı topraklarında da sağ kalanların bir kısmı mevcut şartlarda hayatta kalamayacağından köle tacirleri tarafından satın alınmıştır.

Rus milliyetçileri her yıl 21 Mayıs'ı Kafkasya işgalinin sona erdiği “kutsal bir fetih günü” olarak kutlarken, Çerkesler bu soykırımın kutlanmasını insanlık suçu sayarak 21 Mayıs'ı soykırımın anıldığı bir yas günü ilan etmiştir.

Özvatanlarından sürgün edilen Çerkeslerin isteği bu vahşi soykırımın herkesçe bilinmesi ve tanınmasıdır.

Ve daha önemlisi, alınlarında bu kara leke ile yaşayanların; atalarına yaptıkları adına, Çerkeslerden özür dilemeleridir.