Cihangirli Lale Müldür'ün Balatlılara 'üstten' bakışı
Yazar, şair Osman Çakmakçı, Lale Müldür'ün yeni çıkan kitabı “Nova Roma’da Gece Güneşi” ile ilgili eleştirilerini yazdı

Oluşturma Tarihi: 2023-02-02 22:57:37

Güncelleme Tarihi: 2023-02-02 22:57:37

Yapı Kredi yayınları tarafından “Nova Roma'da Gece Güneşi” bir Lâle Müldür anlatısı"... Balat sokaklarında başlayan anlatı Cihangir evreninde sürüyor" şeklinde sunulan yazar, şair Müldür'ün son çıkan kitabını eleştiren Osman Çakmakçı, yazarın çalakalem yazmış olduğuna dikkat çekti.

Karar gazetesi yazarı Çakmakçı, Müldür'ün 'otobiyografik' kitabında "rahatsızlık" uyandıran üslup ve "üstten bakan yabancı" yaklaşımına vurguda bulunurken, yazarın Balat gözlemlerini dile getirdiği satırlara da köşesinde yer verdi.

"Balat-Cihangir"

Çakmakçı'nın Müldür'ün son çıkan kitabı “Nova Roma'da Gece Güneşi” ile ilgili yazısından önemli bir bölüm;

Her ne kadar burjuvaları, ne ahlâkları, ne görenekleri, ne adabı muaşeretleri, ne aşırı estetikleri, gurmelikleri bakımından sevmediğim hatta tiksindiğim halde kendisi de burjuva sayılabilecek Lâle Müldür'ü sevmişimdir. Bende rahatsızlık uyandırmaktan çok ‘gülün dikeni' ya da yaramaz bir kız çocuğu saflığını uyandırmıştır. Ama tabii üstü başı temiz pak, saçları atkuyruğu şeklinde bağlanmış, ama yüzü hafif solgun ve melankolik bir kız çocuğudur bu.

"Balat'ta yabancı bir turist ruh hali"

Ama ne var ki Yapı Kredi Yayınlarından çıkan ve anlatı olarak nitelenen son kitabı ‘Nova Roma'da Gece Güneşi' bende huzursuzluk, belli bir ölçüye kadar antipati ve rahatsızlık uyandırdı. Oldukça çalakalem yazılmış, üslup bakımından dağınık hatta yer yer acemi ve kimi zaman da bozuk cümlelere rastladığımız bu otobiyografik ‘anlatı'nın özellikle ilk sayfalarında ‘anlatı'lan Balat gezintisi beni iyice huzursuz etti, üzerimde bir yabancılaşma etkisi yaptı. Lâle Müldür'ün, yanında Burak ile birlikte Balat'ta yabancı bir turist ruh haliyle gezerken hissettiği ya da düşündüğü şeyler burjuva ile avam (halk) arasında hâlâ dâhi kapanmamış olan büyük uçurumun delaletiydi adeta. “Derken Balat'a ulaşıyoruz. (…) Halkımız başlıyor geçmeye önümüzden. Hiç zararsız, durgun görünüşlü, masum, tatlı insancıklar. Herkes kendi işine yavaş yavaş ilerliyor. Gözleri sağda solda değil. Bunlardan hiç zarar gelmez bize diyoruz. Çoğu başı örtülü kadınlar geçiyor. Başını örtenlerde özel bir gurur yok. Öylesine örtmüş işte. Erkeklerdeyse bir tür, yoksulluğun getirdiği saflık gözleniyor. Memnun kalıyoruz Burak'la. İşte tam bizim yerimiz diyoruz. Ben ev almayı bile düşünüyorum.” (s. 8) Bu Cihangirli turistlerin Balatlı yerlilere yer yer üstten ve yabancı bakışlarını yansıtan cümleler ülkemizin en kadim meselelerinden birine işaret ediyor. Zenginler tarafından hoş görülen ve sevecenlikle yaklaşılan zararsız fakirler, yani halk.