'Çin uyutuluyor, tıpkı Japonya gibi yutulacak!'
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, dünya gündeminde 'Çin'in yükselişi' olarak adlandırılan gelişmenin asılsız olduğunu, aksine Çin'in 'yutulduğunu' belirtti. Kaplan'ın 'Çin geliyor ama yok olmaya geliyor' başlıklı yazısından bir bölüm

Oluşturma Tarihi: 2021-07-30 17:59:57

Güncelleme Tarihi: 2021-07-30 17:59:57

Zihnimiz çağdaş hurafeler çöplüğü…

Hâdiselere bırakın derinlemesine bakabilmeyi, enlemesine ve boylamasına uzun soluklu, kalıcı, köklü okumalara yapabilmeyi, doğru bakmayı, eli ayağı tutar okumalar yapabilmeyi bile beceremiyoruz.

MEDENİYET PERSPEKTİFİ OLMADAN ASLÂ!

Gazetecileri geçtim, ülkenin entelektüelleri ve akademisyenleri bile küresel hâdiseleri derinlikli bir perspektifle okuma becerilerinden yoksunlar!

Niçin?

Köklü, muhkem bir medeniyet perspektifleri olmadığı ve dünyaya güçlü bir tarih felsefesiyle bakamadıkları için.

Sözgelişi, ülkenin nerdeyse bütün dış politika uzmanları, akademisyenleri Çin'i, “Çin'in gelişi”ni yanlış okuyorlar!

Çin'in Amerikan hegemonyasını kıracağını düşünüyor, en iyi okumalar!

Amerikan hegemonyasının spesifik olarak kapitalist, genelde ise Batılı kodlar, zihin setleri, hegemonya kurma biçimleri üzerinden kırıldığını söylemek, sığlıktır, entelektüel / akademik sefalettir oysa!

En iyimser hâliyle, böyle manzara, maalesef!

ÇİN, GELİYOR MU GERÇEKTEN?

Gelecek yüzyılın, iki yüzyılın, yani dünyanın geleceğinin nasıl bir şekil alabileceğini kestirebilmek, iyi okuyabilmek için sorulması ve izi sürülmesi gereken en önemli sorulardan biri şu: Çin geliyor mu gerçekten?

İslâm'a diz çöktüremediler ama koskoca beş bin yıllık Çin medeniyeti kapitalizm önünde diz çöktü: Bütün iddialarını terk ederek toparlanacağını, kapitalist dünyayı (kapitalizmi değil kapitalist Batı dünyasını) dize getireceğini düşünüyor Çin!

Ne büyük gaflet bu!

Kendini inkâr eden bir toplumun kaderi intihar etmek olmuştur!

Kendi ol-a-mayanlar, ayakta bile duramazlar. Bir süre biyolojik varlıklar olarak varlıklarını sürdürürler ama bir kaç kuşak içinde tarihten çekilirler…

Bu kaçınılmazdır!

Kendi”, kişinin ve toplumun fıtratı ve özüdür. Fıtratını ve özünü yitiren kişi de, toplum da hem ruhunu hem de özgürlüğünü yitirmekten ve zihnen ve zamanla fiilen başkalarının güdümüne girmekten, kölesi olmaktan kurtulamaz.

Şu an Çin, kültürel inkâr yaşıyor, beş bin yıllık Çin ruhunu kapitalizme kurban ediyor!

Evet, Çin geliyor ama yok olmaya geliyor!

Çin, insanlığa güçlü ve köklü bir medeniyet fikri sunarak gelmiyor; aksine beş bin yıllık güçlü ve köklü medeniyet birikimini inkâr ederek geliyor; o yüzden de intihara sürükleniyor!

Benzer bir hikâyeyi, yarım asır önce Japonya yaşadı: “Japonya, geleneklerini koruyarak modernleşti”, diye bir masal anlattılar bize. Biz de bütün dünyalılar olarak bu masalı yuttuk! “Batı-dışı modernlik tecrübesinin mükemmel örneği”, diye yutturdular bu masalı.

Oysa şu an Japonya diye bir yer yok! Japon kültürü, kimliği, ruhu, seküler-kapitalizmin önünde tuzla buz oldu.

Japonya dize getirildikten sonradır ki, kapitalizm üzerinden Çin'in dize getirilmesiyle Batı uygarlığının ömrünü uzatma, ölümünü geciktirme projesi uygulanmaya başlandı!

Çin uyutuluyor ve zamanla -tıpkı Japonya gibi- yutulacak!