Osman Hamdi Bey… Bir Osmanlı sanatçısı olmasının yanı sıra birçok vasfıyla adını tarihe altın harflerle yazdırdı. O, bir ressam, bilinen ilk Türk arkeolog, Osmanlı müzeciliğinin en önemli ismi, ilk Osmanlı güzel sanatlar akademisi müdürü ve çağdaş Türk müzeciliğinin kurucusudur. Görevlendiği birçok önemli devlet görevinin yanında onu bugüne taşıyan en önemli özelliği sanatçı kişiliğidir. Özellikle Paris'te dönemin en önemli ressamları olan Gerome ve Boulanger aldığı resim eğitiminin ardından ortaya koyduğu en önemli ürünü olan ''Kaplumbağa Terbiyecisi'' adlı tablo, Türk resim tarihinin en önemli eserleri arasındadır.
1. İlk Türk arkeolog ve ilk Türk bilimsel kazılarını gerçekleştiren kişi
Osman Hamdi Bey ismini duyduğumuz anda onu niteleyeceğimiz ilk vasıf kuşkusuz sanatçı kişiliğidir. Ancak birçok alana olan ilgisi ve girişimleriyle önemli bir karakter haline gelen Osman Hamdi Bey'in bir önemli girişimi de ilk Türk bilimsel arkeolojik kazılarını gerçekleştirmiş olmasıdır. Nemrut Dağı, Lagina(Muğla, Yatağan) ve Sayda(Lübnan)'da gerçekleştirdiği arkeolojik kazılar neticesinde önemli eserlere ulaşan Osman Hamdi Bey, özellikle Sayda'da yaptığı kazılarda dünya arkeoloji mirası açısından oldukça önemli bir yere sahip olan İskender Lahiti'ni buldu. Söz konusu eserler şu an İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Osman Hamdi Bey, ona uluslararası ün getiren bu kazılarla ilgili olarak arkeolog Salomon Reinach ile birlikte “ Une necropole a Sidon (Sayda Kral Mezarlığı)” adlı bir kitap yazdı ve 1892'de Paris'te yayımlattı.
2. Modern Türk müzeciliğinin temellerini attı
Osmanlı'da müzecilik yok değildi. Ancak mevcut haliyle faaliyet gösteren müzeler Batılı müzelerin ulaştığı modern müzecilik olgusundan bir hayli gerideydi. Bu nedenle Osman Hamdi Bey, vefatına kadar yürüteceği müzecilik görevinde Türk müzeciliğine sınıf atlattıracak çalışmalarda bulundu. Hazırladığı nizamnamelerle Osmanlı topraklarında bulunan tarihi eserlerin yurtdışına kaçırılmasını engellemeye çalışan Osman Hamdi Bey, eski eserlerin sağlıklı bir şekilde muhafaza edilmesi ve sergilenmesi için modern bir müze binası inşa ettirdi. Öz itibariyle çağdaş anlamda Türk müzeciliğinin temelleri Osman Hamdi Bey'in girişimleriyle atılmış oldu.
3. Türkiye'nin ilk güzel sanatlar okulu eğitime onun yönetiminde başladı
Takvimler 1 Ocak 1882 tarihini gösterirken Osman Hamdi Bey, dönemin padişahı II. Abdulhamit tarafından bir başka göreve daha atandı. Osman Hamdi Bey'in Türkiye'nin ilk güzel sanatlar okulu olma özelliği taşıyan Sanayi-i Nefise Mektebi'ne müdür olarak atanması resmi olarak okulun faaliyete geçmesini sağladı. Sanat eğitimi alanında yapılan bu girişim, günümüz Türkiye'sinin en önemli güzel sanat okullarından biri olan Mimar Sinan Üniversitesi'nin altyapısını oluşturdu.
4. Kadıköy'ün ilk belediye başkanı
Osman Hamdi Bey, tarih sahnesindeki ilklerine İstanbul'un nezih ilçelerinden Kadıköy'ün ilk belediye başkanı olarak devam etti. 1875 yılında bu göreve gelen Osman Hamdi Bey, belediye başkanlığı görevini bir yıl kadar icra etti. Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından devlet memurluğundan ayrılan Osman Hamdi Bey, 1881'de Müze-i Hümayun(İmparatorluk Müzesi) müdürü olan Anton Detheir'in ölümünün ardından padişahın emri üzerine müze müdürlüğüne atandı.
5. Kadın konusunu Türk resmiciliğinde ele alan ilk kişi
Osman Hamdi Bey'in yaşadığı dönemin toplumsal gerçekliğine baktığımızda kadının temsili birçok alanda oldukça kısıtlıydı. Elbette ki bu kısıt alanlarından birini de sanat dalları oluşturuyordu. Bu kalıbı kırmayı başaran Osman Hamdi Bey, Türk resminde kadın konusunu ilk defa ele alan kişi olarak, kadını sadece portre olarak değil aynı zamanda günlük yaşamın içinde erkeğe eşit bir konumda resmetti.
6. Dünyaca ünlü İskender Lahdi'ni buldu
Osman Hamdi Bey'in 1887 yılında Sayda'da yani bugünkü adıyla Lübnan'da yaptığı arkeolojik kazılar sonucu bulunan dünya tarih mirasının önemli eserlerinden İskender Lahti tekrardan insanlığa kazandırıldı. Kurulmasındaki öncülüğü Osman Hamdi Bey'in yaptığı İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde bulunan eser, müzenin en önemli eseri kabul edilmektedir.
7. Türkiye'de ömürotu bitkisini ilk defa o yetiştirdi
Doğanın renklerini ve güzelliklerini hissederek eserlerine fazlasıyla yansıtan Osman Hamdi Bey, bitkilere, ağaçlara ve çiçeklere düşkün bir kişilikti. Onun bu doğa düşkünlüğü onu tanıdığımız ilgi alanlarının oldukça dışında hayat buldu. Tarım alanında bulunduğu girişimler ve faaliyetler Adapazarı ve Gebze civarındaki arazilerde yoğunlaştı. Ülkede ilk defa ziraatı yapılan houblon -diğer adıyla ömürotu ya da Şerbetçiotu- bitkisini Adapazarı'ndaki arazisinde yetiştirerek öncü bir girişimde bulundu. Bunun yanı sıra üzüm bağlarına ve zeytin bahçelerine sahip olduğu, şarap, yağ ve tereyağı ürettiği de bilinmektedir.
Kaynak: beyaztarih.com
Osman Hamdi Bey kimdir?
Osman Hamdi Bey, batı terbiyesiyle yetişmiş ancak içinde bulunduğu kültürden uzaklaşmadan bunu yansıtabilmiş döneminin en önemli ressamlarından biridir.
Sanat alanında tanınmasının yanında, arkeoloji alanında da birçok çalışmaya katılmış hatta Türkiye sınırları içindeki "İlk Türk Müzesi"nin kurucusu olmuştur.
Babası İbrahim Edhem Bey, Osmanlı Devleti'nde eğitim için Avrupa'ya gönderilen ilk dört gençten biriydi. 2. Mahmud zamanında Sakız Adası'nda çıkan bir isyanda esir alınarak İstanbul'a getirilen babası, Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşa'ya köle olarak satılmıştı. 1829 yılında Sultan'nın izni ile Avrupa'ya eğitime gönderildi. Türkiye'ye döndükten sonra 1877 yılında Sadrazamlığa yükseldi.
Osman Hamdi Bey, eğitimli bir ailenin çocuğu olarak 1842 yılında İstanbul'da doğdu. İlkokul eğitimini Beşiktaş'da bir okulda alan Osman Hamdi, 1856'da Mekteb-i Maarif-i Adliye'ye devam etti. 1857 yılında 15 yaşında iken hukuk eğitimi alması için babası tarafından Paris'e gönderildi ve burada 12 yıl kaldı. Paris'de iken aralarında ünlü ressam Jean-Leon Gerome'un da bulunduğu atölyelerde çalışma fırsatı buldu. 22 yaşındayken Paris'te tanıştığı Marie adlı bir kızla evlendi ve 10 sene evli kaldılar. Bu evlilikten iki tane kızları olmuştu.
1869 yılında İstanbul'a döndüğünde Bağdat İli Yabancı İşler Müdürlüğü'ne getirildi. Ardından 1871'de Saray Protokol Müdür Yardımcılığı'na atandı. 1873'de Viyana'da Uluslararası Sergi Komiserliği görevi sırasında ikinci eşi ile evliliğini yaptı.
11 Eylül 1881 tarihinde Müze-i Humayun'da müdürlük görevine atandı. Burada birçok reformlar yaparak batılı anlamda müzeciliği Osmanlıya getirdi.1883 yılında kuruculuğunu üstlendiği Sanayi-i Nefise Mekteb-i Aliye'nin müdürlüğünü yaptı. Yaptığı arkeolojik kazılar ve ülkenin topraklarına ait kültürel değerleri sahiplenme bilinciyle çıkarttığı Asar-ı Atîka Nizamnamesi ile Türk Tarih ve Arkeoloji'sine büyük katkılarda bulundu. yaptığı kazılar arasında Lagita Tapınağı ve İskender Lahiti de bulunmaktadır. Bu büyük eserlerin sergilenmesi için 1891 yılında "ilk türk müze binası" olan İstanbul Arkeoloji Müzesi'ni açtı. Babasının Dahiliye Nazırı olmasından faydalanarak vilayetlere gönderilen genelgeler ile, Anadolu'nun her yerinden eserler istanbul'daki müzeye gönderildi.
Müzeciliğinin yanında ressam olarak da önemli eserler verdi. Resimlerinde Paris'de bulunduğu dönem eğitim aldığı Gerome ve Boulanger'in etkileri görülmektedir. Türk resminde ilk kez figürlü kompozisyonu kullanan ressamdı. Eserlerinde ayrıca oryantalizm etkileri de görülmetedir. Kadın temasını sıklıkla tekrar etmiştir. En ünlü yapıtları ise Kaplumbağa Terbiyecisi(1906) ve Silah Taciri (1908)'dir. "Kaplumbağa Terbiyecisi" adlı resminde Lale Devri'ne ve Sadabat Eğlencelerine dair ipuçları bulunmaktadır. Resimde ayrıca tek ışık kaynağından gelen ışığın ana öğeler üzerinde yoğunlaşması sonucu gereksiz detaylardan arındırıldığı anlaşılmaktadır. Bir diğer önemli resmin olan "Silah Taciri"nde ise kendisini ve oğlunu resmettiği düşünülmektedir. Resimdeki diğer ana öğeler ise tüfekler, kılıçlar ve başlıklardır.
Osman Hamdi Bey'in resimleri bir anlamda batının oryantalizmine bir bakış açısıdır. Batılı uslubu kullanırken, konu olarak kendi kültürünü seçmiştir.
1884 yılında Gebze, Eskihisar Köyü'ndeki köşke karısı Naibe Hanım, oğlu ve kızını da alarak yerleşti. Aile yakınları başta olmak üzere birçok insanın da portre çalışmalarını bu dönemde yaptı. Bugün bu köşk "Osman Hamdi Bey Müzesi" olarak hizmet vermektedir.
24 Şubat 1910'da İstanbul, Kuruçeşme'de vefat eden Osman Hamdi Bey'in mezarı Çinili Köşk'de bulunmaktadır.
Önemli Eserleri:
Kahve Ocağı (1879) Haremden (1880) İki Müzisyen Kız (1880) Kuran okuyan Kız (1880) Çarşaflanan Kadınlar (1880) Vazo Yerleştiren Kız (1881) Gebze'den Manzara (1881) Çekik Gözlü Kız-Tevfika (1882) Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız II (1890) Feraceli Kadınlar (1904) Pembe Başlıklı Kız (1904) Kaplumbağa Terbiyecisi (1906) Mimozalı Kadın (1906) Şehzade Türbesinde Derviş (1908) Silah Taciri (1908) Beyaz Entarili Kız (1908) Sarı Kurdeleli Kız (1909)