Dede Korkut destanı Azerbaycan'da mı ortaya çıktı?
Azerbaycan Halk Edebiyatında 'Kitab-i Dede Korkut, Koroğlu, Molla Nur, Kaçak Nebi, Kaçak Kerem, Settarhan' vs. kahramanlık destanları yaygındır. Bu destanlar farklı tarihî dönemlerin eseri olduğu gibi, onlarda akseden olaylar, tarihî gerçekler de, Azerbaycan halkının hayatının farklı devirleri ile ilgilidir. Mesela, Kitab-ı Dede Korkut'ta Azerbaycanlıların, daha geniş anlamda ise Oğuz Türklerinin X.-XI. yy. hayatı söz konusudur

Oluşturma Tarihi: 2020-12-13 21:02:32

Güncelleme Tarihi: 2020-12-13 21:02:32

Kızıl Orda sınırları içindeki Aral gölü kıyısında Akmescid civarında Dede Korkut'un mezarının bulunduğu yer olarak tahmin edilen mevkide sonradan yapılan Dede Korkut Anıtı...

Azerbaycan edebiyatında Dede Korkut destanı

Koroğlu destanı Kafkasya'da ve Azerbaycan'da XVI.- XVII. yy.'da cereyan eden tarihî olayların edebî ürünü olarak meydana çıkmıştır. "Kaçak Nebi, Kaçak Kerem, Sattarhan" vb. kahramanlık romanları ise, Azerbaycan Türklerinin Rus ve İran zulmüne karşı teşkilatlanmış bir halde mücadele verdikleri XIX.-XX. yy. edebî ürünleridir.

Türk Halk Edebiyatının ve Türk lehçelerinin muhteşem abidesi olan Kitab-ı Dede Korkut tam olarak bin yıl önceki Azerbaycan-Türk hayatının ansiklopedisi olarak adlandırılabilir. İlim alemine ilk kez, 1815'te Alman şarkiyatçısı Henrif fon Dits'in tetkikatıyla çıkan bu eser Azerbaycan'da ilk defa 1938'de yayınlanmıştır. Prof. Hemid Araslı'nın hazırladığı bu neşir bütünlükle Türkiye'de yayınlanan Orhan Saik Gökyay neşrine dayanmakta idi. Azerbaycan halk edebiyatı araştırıcılarının Kitab-ı Dede Korkut destanı ile ilgili tetkikleri ise 1920-30 yıllarına tesadüf etmektedir.

Stalin'in eski Sovyetler Birliği'nde 1937'de başlattığı "Büyük terör"de zarar gören edebî eserlerden birisi de Kitab-ı Dede Korkut destanları olmuştur. Pantürkizm tebliği ve milletçiliği ileri sürülerek bu edebî abide yasaklanmış, onunla ilgili tetkikleri olan araştırmacıların bazıları da cezalandırılmıştır. Destanın 1950'de Bakü'de, akademisyen V. V. Bartold'un çevirisinde Azerbaycan alimleri tarafından yayınlanması eski Soyvet yönetimi arasında gerçek bir hiddet fırtınası doğurmuştur. Kitab-ı Dede Korkut destanları üzerindeki yasak, Stalin'in ölümünden sonra kaldırılmış, bu destanla ilgili yalnız Türkiye'de Azerbaycan'da değil diğer Türk Cumhuriyetlerinde (Türkmenistan, Kazakistan), yabancı ülkelerde (ABD, İngiltere, Hindistan vs.) bir sıra dikkati çeken araştırmalar ortaya çıkarılmıştır.

Rus dilinin yanısıra destanın tam metni İngilizce, Almanca, İtalyanca, Hırvatça, Litva vs. dillere aktarılmıştır.

Dede Korkut'un türbesinin bulunduğu Bayburt'un Masat köyü

Dede Korkut Destanı Azerbaycan'da mı ortaya çıktı?

Kuşkusuz, Kitab-ı Dede Korkut Oğuz Türklerinin ortak edebî abidesidir. Bu fikri kabul etmekle birlikte, destanın araştırmacılarının çoğu onun ortaya çıkış yeri olarak Azerbaycan üzerinde dururlar. Rusya'da bu destanın en tanınmış araştırıcılarından olan V. V. Bartold sonuçta şöyle bir neticeye gelmiştir: "Bu destan çok çetin ki, Kafkasya muhitinden dışarıya formalaşabilirdi".

Gerçekten de destandaki olayların büyük bir kısmı şimdiki Azerbaycan'ın sınırları içerisinde gelişir. Destanın farklı boylarında Gence, Berde, Nahçıvan, Şerur, Dereşam, Derbend, Göğce Gölü vs. gibi bugün de coğrafî açıdan Azerbaycan'a bağlı bölgelerin adı geçer. Destan kahramanları bu bölgelerin vatandaşlarıdır, onların yakın komşuları ise, Gürcü, Abhaz ve başkalarıdır.

Destanların tanınmış Türk araştırıcılarından Muharrem Ergin de onların hem dil, hem de tarihî-coğrafî açıdan Azerbaycan'la ilgisi fikrini kabul eder. Muharrem Ergin'in fikrince Türklüğün ortak edebî habidesi, ortak halk destanı olan Kitab-ı Dede Korkut Azerbaycan'la daha sıkı şekilde bağlıdır.

XVII. yy. ortalarında Şamahı'ya gelen meşhur Türk seyyahı Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde, Dede Korkut'un mezarının Derbend'de olduğunu ve Şamahıların bu mezarı saygı ile ziyaret ettiklerini yazar.

Çağdaş Azerbaycan alimlerinden Emin Abid, Ahmet Caferoğlu, Mikayıl Refili, Ali Sultanlı, Hemid Araslı, Mirali Seyıdov, Şamil Cemşidov, Kamal Abdullayev, Feryad Zenynalov vb. Kitab-ı Dede Korkut destanları ile ilgili araştırmalar yayınlanmıştır.

Kitab-ı Dede Korkut destanında orta çağ Azerbaycan-Türk hayatı tüm boyutları, tüm sahaları ile aksetmiştir. Çocuk eğitiminden devletin yönetilmesine kadar, en farklı meseleler aydınlatılmış, aynı zamanda Oğuz Türklerinin hayat özellikleri, onları başka halklardan ayıran cihetler, dikkati çekecek bir şekilde verilmiştir. Kuşkusuz destan, Türklerin, özellikle de Azerbaycan Türklerinin yalnız çağdaş, yani destanın yazıya alındığı dönemdeki hayatını değil, eski düşünce ve tasavvurlarını, inanç ve kanaatlerini öğrenmek açısından da en kıymetli edebî kaynaklardan birisidir.

Dede Korkut destanı ne anlatır?

Kitab-ı Dede Korkut kahramanlık destanıdır. Çünkü burada ilk sırada, ilinin, ulusunun, kendinin özgürlüğü, egemenliği uğrunda savaş veren, düşman gördüğünde öç almayı düşünen, hakkı, adaleti savunan alp erenlerin hayatı ve mücadelesi tasvir edilmiştir. Çünkü burada vatan uğrunda ölüm, ölümlerin en mümtazı ve şereflisi sayılır; aile şerefi ve namusu her şeyden yüce tutulur. Çünkü buradaki kahramanlar savaş meydanlarında korkunç düşmanla karşılaşmaktan sevinç ve mutluluk duyarlar; zor durumlarda hiç bir zaman birbirlerini yalnız bırakmazlar. Hiç şüphesiz, kahramanlık sayfaları ile birlikte Kitab-ı Dede Korkut'ta, gönül okşayan sevgi sahneleri, karşılıklı inanma ve inanca dayanan, muhabbetleri yolunda her ıstıraba dayanmayı beceren samimi ve vefalı aşıklar da vardır. Ama destanların tarihi etnografik açıdan bir özgürlüğü ve özelliği de, eski Türklerin savaşta, kılıç kullanmakta, ok atmada kadınla erkek arasında fark gözetmeyişini, kahramanlık ve sevgi konuları üzerinde kökleşmiş boylarda, yüksek bedii ustalıkla aksettirmesidir.

Kitab-ı Dede Korkut yalnız kahramanlığın ve sevginin değil, ayrıca bilgeliğin destanıdır. Destanda bu halk bilgeliğinin taşıyıcısı, tüm boylara katılan, her boyun sonunda boy boylayıp soy soylayan, Oğuz kahramanlarının şerefine yeni bir Oğuznâme yaratan Dede Korkut'tur. Dede Korkut'un tarihî bir şahıs olup olmadığı hakkında elde hiç bir ilgi yoktur. Bu açıdan onu, destanın müellifi olarak, adlandırmak da gerçeklikten uzaktır. Dede Korkut sadece efsanevî bir obrazdır, Türk tecrübesinin, Türk bilgeliğinin simgesidir. Dede Korkut, farklı destanlarda tesadüf edilen aşık-ozan bakışlarını umumileştirilmiş, toplu bir timsalidir.

Kitab-i Dede Korkud destanının etkisi ile Azerbaycan yine orta çağ halk edebiyatında gerek konu, gerekse dil açısından bu destana yakın olan "Karaoğlu" adlı başka bir destanın ortaya çıkması da, Dede Korkut'un Azerbaycan muhiti, Azerbaycan Türklerinin varlığı ve hayatı ile ilgisi yönünde yorumlanabilir.

Dede Korkut Destanı ile ilgili yeni keşifler

Yakın zamana kadar Dede Korkut Destanı'nın Dresden Kütüphanesi nüshası ve Vatikan Kütüphanesi nüshası olmak üzere iki nüshası bulunmaktaydı. Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Metin Ekici yeni bir nüsha bulunduğunu açıklamış, böylece nüsha sayısı üçe çıkmıştır.  Ancak Dede Korkut Destanı konusundaki gelişmeler burada kalmamış; Prof. Dr. Necati Demir, Dede Korkut Destanı'na ait yedi yeni bölüm bulduğunu duyurmuştur.

Bilindiği gibi Dede Korkut Kitabı'nın Dresden nüshası ve Vatikan nüshasında 12 boy (bölüm, hikâye) yer almaktadır. Prof. Dr. Necati Demir, Oğuz Kağan Destanı'nın dünya kütüphanelerindeki nüshalarını araştırırken Dede Korkut Destanı'nın 7 boyunu daha tespit etmiştir.

Prof. Dr. Necati Demir, Oğuz Kağan Destanı'nın bir boyunu Arapça, bir boyunu da Farsça yazmalarda tespit etmiştir. Demir bu boyları Türkiye Türkçesine çevirmiştir.

Oğuz Kağan Destanı'nın 3 boyu Doğu Türkçesi yani Çağatay Türkçesi ile kaleme alınmıştır.  Oğuz Kağan ile ilgili yazılmış bir eserin içerisinde yer alan 3 bölümlük Dede Korkut Destanı gerçekten ilgi çekicidir.  Çağatay Türkçesi ile kaleme alınan bu bölümler özellikle Oğuz Yabgu Devleti tarihi açısından son derece önemlidir. Zira Oğuz Yabgu Devleti'nin 9-11. yüzyılları tarihi, belge ve bilgiden son derece yoksundur.

Prof. Dr.  Demir'in tespit ettiği Dede Korkut Destanının diğer 2 bölümü ise Oğuz Türkçesi ile yazılmış olup bir tanesi Almanya'da Berlin Kütüphanesi'nde diğer ise İstanbul'da Topkapı Kütüphanesi'nde yer almaktadır. Demir bu nüshaları da yeni yazıya aktarmış yayına hazır hale getirmiştir. Böylelikle farklı kaynaklarda toplam 7 yeni boy/bölüm saptanmıştır.

Necati Demir ayrıca Cem Sultan tarafından  1483'te Hasan bin Mahmud el-Bayatî'ye yazdırılan  Câm-ı Cem-âyin  başlıklı eserin 5 yeni nüshasını bulmuştur. Demir bu nüshaları da yayına hazırladığını, hazırladığı bu çalışmasında da Dede Korkut ile ilgili bölümlerin bulunduğunu, ancak bunların boy sayılamayacağını belirtmiştir.

Necati Demir ayrıca Dede Korkut'un Türkiye'de bir de türbesini tespit ettiğini belirtmiştir.

Kaynak: Azerbaycan Türk Edebiyatına Genel Bakış