Dünyayı sarsan Çağrı filminin bilinmeyen yönleri...
Sinema yazarı Ali Murat Güven, gösterime girdiği tarihte büyük ilgi ve yankı uyandıran yönetmen Mustafa Akkad’ın ‘Çağrı’ adlı filmin çekim sürecini, film etrafında kopan olayları ve Akkad hakkında bilinmeyenleri anlattı

Oluşturma Tarihi: 2022-01-14 23:54:13

Güncelleme Tarihi: 2022-01-14 23:54:13

Sinema dünyasında hafızalarda derin izler bırakan filmlerden biri olan Çağrı adlı filmi hakkında Twitter'daki sosyal medya hesabından ayrıntılı paylaşımlarda bulunan gazeteci Güven, filme gösterilen tepkileri sıralarken eleştirilerini de dile getirdi...

Türk izleyiciler iki yıl gecikmeli izledi

Güven'in film hakkındaki paylaşımları şöyle;

Yapımcı-yönetmen Mustafa Akkad, üç yıla yayılan akıllara zarar bir mücadele ve emek sonucunda tamamlamayı başardığı tarihsel epik filmi “Çağrı”yı ilk kez 9 Mart 1977 günü ABD'de gösterime soktu. Film, küresel film dağıtımının ikinci önemli ayağını oluşturan İngiltere'de ise 30 Temmuz 1977'de gösterime girecekti. Sonrasında da aynı yılın farklı tarihlerinde değişik Avrupa ülkelerinde izleyiciyle buluştu.

Türk izleyicileri “Çağrı”yı, o dönemdeki muazzam döviz sıkıntısından dolayı iki yıl gecikmeli olarak izlemişlerdir. Film uzun zamandır Türkiye'de biliniyor ve bekleniyordu. Fakat, dumanı üzerinde bir ilk gösterim filmi, hele de 177 dakikalık uzun metrajlı bir film olarak, o sıralarda piyasayı domine eden hiçbir dağıtıcı şirket filmin yapımcısı Trancas International'in talep ettiği ithalat ücretini karşılayamamıştı. O yüzden, “Çağrı”nın şöhreti Türkiye'ye kendisinden iki yıl önce ulaştı.

Ve iki yıllık bir bekleyişten sonra da Sunar Film, “Çağrı”yı bu beklemeye değecek muhteşem bir gala atağıyla Türkiye seyircilerine sunmayı başaracaktı. Başrol oyuncusu Anthony Quinn ve Ülkücü çevrenin yoğun ilgisi

Ekim-1979'da Türkiye'ye yalnızca film değil, filmin yönetmeni Mustafa Akkad ve başrol oyuncusu Anthony Quinn de gelerek İstanbul-Balmumcu'daki Mimar Sinan Sinema-TV Merkezi'nde düzenlenen galada birer konuşma yaptılar, ardından da filmi Türk sinemacıları ve basın mensuplarıyla birlikte izlediler. Yine döviz sıkıntısından dolayı ülkemizde PEK az sayıda 35 mm kopyayla gösterime sunulan “Çağrı”, İstanbul'da oynatıldığı belli başlı sinemalardan, o dönemde Ülkücüler'in kalesi konumundaki Marmara Kıraathanesi'nin hemen yanındaki Beyazıt-Marmara Sineması'nda bir yıla yakın kesintisiz gösterimde kalacaktı. (Ben de bu filmi ilk kez orada, geniş perdede izlemiş kuşaktanım.) En iyi Türkçe seslendirme

1979-Türkiye kopyasının en önde gelen özelliği, tüm dünyada “Çağrı” için yapılan en iyi seslendirmelerden birine sahip olmasıdır. Sunar Film, filmin oldukça zorlu geçecek dublajı için, o dönemde Türk tiyatrosunun ve dublaj sanatının en iyilerinden oluşan bir “rüya ekip” kurdu. Ekipte Âgâh Hün'den Abdurrahman Palay'a, Şener Şen'den Pekcan Koşar'a kadar olağanüstü isimler yer aldı. Ve filmin Türkiye için yapılan dublajı o kadar iyi oldu ki, aradan 43 yıl geçmesine rağmen, Türkiye'de “Çağrı”yı kim hangi formatta piyasaya sürerse sürsün Türkçe versiyonunda (eski sistem tek kanallı mono kayıt olmasına rağmen) daima o klasikleşmiş ses kuşağını kullandı. Arap coğrafyasından tepkiler

Asıl sürprizi orada… Gerek İslâm dünyası, gerekse siyonistlerin egemenliğindeki Batı medyası, Akkad'ın bir süreden beri Libya çöllerinde Hz. Muhammed'in mücadelesini anlatan bir film çekmekte olduğunu çoktan duymuştu. Suudi Arabistan gibi vahhabî/selefî ideolojiye mensup bir dizi Körfez-Arap ülkesi filme gardlarını peşinen almışlardı. Araplar'ın o güruhu, “Peygamber'in beyazperdede dolaylı ya da dolaysız betimleneceği hiçbir filme asla cevaz verilmeyeceğini” söyleyip, henüz doğmamış bir yapımı lanetlemekle meşgûldü. Batı medyasının ilgisizliği

Aynı sıralarda ABD ve Avrupa'daki siyonist güdümlü medya da henüz dumanları tüten 1973 Mısır-İsrail Yom Kippur Savaşı'ndan dolayı kendilerine İslâm'ı çağrıştıran her şeye karşı önyargı duvarlarını örmüş durumdaydı. 1977 standartlarına göre 16 milyon Dolar (günümüzde yaklaşık 350 milyon Dolar) bütçeye sahip film, gösteriş olarak bir “Ben Hur”den, bir “Spartacus”ten, “Quo Vadis”ten, “Cleopatra”dan daha geride olmamasına rağmen, Akkad'ın bütün çırpınışlarına karşılık Batı'nın ünlü sinema dergilerinde kendine yeterince yer bulamıyordu. Çıkan haberler de alttan alta bir önyargı içermekteydi. ABD olaylı gösterim

Akkad, yaklaşan tehlikeyi sezmişti, fakat film bitmişti ve ona harcanan emeklerin hem moral, hem de finans olarak geri dönmesi gerekiyordu. Bu yüzden de Yaradan'a sığınarak, filmi 9 Mart 1977 günü New York'un en iyi sinema salonlarında (filmin yıllık gösterim takvimine girebilmesi için, pek çoğu Yahudi olan işletmecilere iki kat para ödeyerek) gösterime sundu. Filmin asıl adı: Allah'ın Elçisi Muhammed

Çok önemli bir husus… “Çağrı”nın 1977'deki gösterime sunulurkenki ilk adı “Çağrı” (The Message) değildi. Bunu “Çağrı”yı elli kez izlemiş sinemaseverlerin dahi pek çoğu bilmez. Filmin jenerikteki ve posterindeki özgün adı “Mohammed: Messenger of God” (Allah'ın Elçisi Muhammed) idi.

O dönemde sinemalara dağıtılan ilk posteri (İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca örnekleri) ekte görebilirsiniz.

Ve Batı dünyasında filme duyulan alerji, bu yüzdendir ki daha adından başlayarak medyaya, kamuoyuna dalga dalga yayılmıştı.

“Çağrı” gösterime girdiği gün, iki taraflı olarak kıyamet koptu.

Filmin gösterime girdiği sinemaların önünde yüzlerce kişilik protesto kalabalıkları vardı ve sıkı durun, bunlar “Müslüman” Amerikalılardı! Akkad'a karşı protesto gösterileri

Ellerinde dövizlerle sinemaları abluka altına alan ve sinemaya filmi izlemeye girenleri engellemeye çalışan bu grubun da tezi şuydu: “Mustafa Akkad adlı hain siyonist işbirlikçi, İslâm dünyasının gelmiş geçmiş en önemli tabusunu yıkarak, filmde Hz. Muhammed'i Amerikalı aktör Anthony Quinn'e canlandırtmıştı! Yani, filmde Peygamber bir insan olarak açıkça tasvir ediliyordu!”

Bugün bu bilgi kulağınıza inanılmaz geliyor değil mi? İnanmıyorsanız Mart-1977'de sinemaların önlerinde çekilen şu fotoğraflara bir bakın. Siyonist yanlısı Amerikan medyası

Daha da inanılmazı, bu asılsız dedikodu, filmin ticarî başarısını kırmak, Müslüman Amerikalılar tarafından taçlandırılmasını engellemek için yine siyonist Amerikan medyası tarafından çıkarılmıştı.

Sinemaların önünü dolduran o mankafalı kalabalıklar arasında, “Yahu iki saatimi ayırayım, içeri girip şu filmi adam akıllı bir izleyeyim de, eleştireceksem doğru düzgün, bilerek eleştireyim” diye düşünen tek bir kişi dahi yoktu. Binlerce kişi “Çağrı”nın tek bir karesini bile görmeden meydanlarda çığırıp duruyordu. Ellerindeki dövizlerde de “İslâm'a düşmanlık etmeyi bırakın”, “İslâm barış dinidir”, “İslâm'a hakaret edenler cezasız kalmaz” gibi yazılar göze çarpıyordu.

Akkad, 1973'den bu yana sürüp giden dehşetli emeklerinin karşılığını işte bu şekilde cömertçe almaya (!) başlamıştı.

Akkad, filmi geri çekmek zorunda kaldı

Bir hafta sonra çok daha kötü bir şey oldu. Filmin gösterimini protesto etmeye kalkışan siyahî bir Müslüman, elinde silahla girdiği bir binada polisle çatışmaya tutuşarak öldürüldü. Bu kez işin içine artık kan da karışmıştı.

Baskılar ve aşağılamalardan bunalmış durumdaki Akkad, Nisan ayının başında filmi gösterimden geri çekti. Ki birkaç haftalık gösterimin kendisine sağladığı kazanç da filmin sarıldığı metal makaraların parasını karşılamaya bile yetmeyecek düzeydeydi. Müslümanlara görsel bir şölen yaşatıp ebediyete kadar İslâm'ın “Çağrı”sını anlatacak bir film armağan etme hayâlî, böylelikle kâbusa dönüşmüştü. “Müslüman kafanın düşüncesizliği”

1977'de yaşanan bu olay, “Müslüman kafa”nın analitik ve sorgulayıcı düşünceden ne kadar uzak, ne kadar ezberci, ne kadar kolayca dolduruşa ve gaza getirilip meydanlara sürülmeye açık bir zihin olduğunun tarihteki en anlamlı örneklerinden biridir.

Günümüzde birine “Çağrı”nın ilk gösteriminde bu filme ve yönetmene karşı Müslüman kitlelerin şiddetli protestolar sergilediğini anlatsanız yüzünüze bön bön bakar, söylediklerinize kolay kolay inanmaz. Fakat, bunların hepsi oldu, hem de fazlasıyla oldu da olup bitenlerin hepsini burada anlatmaya enerjim yok. İsim değiştirilerek tekrar gösterime giren proje

Akkad, filmi gösterimden çektikten sonra, üzüntüden iki yıl kadar kendine gelemedi. Sonra, yapımda görev alanlar ve 1978'de akciğer kanserinden ölen senarist dostu H.A.L. Craig'in önerisiyle, filmin “dakika bir gol bir” şeklinde yoğun alerji toplayan “Muhammed”li adını değiştirdi ve “Çağrı” (The Message) yaptı. Buna bağlı olarak, milyonlarca dolarlık bir revizyonla, filmin posterleri, fragmanları, lobi kartları, giriş jeneriği “The Message” olarak yeniden tasarlanıp basıldı.

Sonrasında da 1979'da, o güne kadar pek çok İslâm ülkesi ziyaret edilerek, oralardaki izleyici adaylarına “Hanımlar, beyler, Anthony Quinn ya da bir başkası bu filmde Hz. Peygamber'i oynamıyor. Gidin, filmi bir kez izleyin ve kararınızı öyle verin” denile denile, yoğurt üflenerek bir kez daha gösterime sokuldu. Bu ikinci gösterimde de bilinen başarı yakalandı. Akkad'ın yönetmen John Carpenter'a büyük desteği

Zaman içinde ise “Çağrı” kült bir sinemasal esere dönüştü. Mustafa Akkad, 1978 yılında, “Çağrı”nın ilk gösteriminden toplanabilen 200.000 Dolar gibi bir parayı, kendisinin ofisine gelip destek isteyen genç bir Amerikalı yönetmen, günümüzde korku-gerilim sinemasının babası olarak kabul edilen John Carpenter'ın koltuğunun altındaki bir projeye, “Cadılar Bayramı” (Halloween) adlı filme yatırdı. Ünlü korku filmi serisinin çıkışı

Anılan komik bütçe ve o günlerde hiç tanımayan oyuncularla çekilen bu korku filmi de sonradan korku sinemasının tarihinde bir milât oluşturacak ve bir düzineyi aşkın “Halloween” devam filmine kaynaklık edecektir.

O filmlerin hepsi “Moustapha Akkad Presents” (Mustafa Akkad Sunar) yazısıyla başlar. Akkad'ın Amerikan sinema sektöründeki lâkabı da “Godfather of Halloween films” (“Cadılar Bayramı” serisinin vaftiz babası)dir. Yani, korku sinemasındaki popüler bir seriyi de yine “Çağrı”dan gelen o üç kuruş sermaye başlatmıştır. El Kaide saldırısı

İslâm dünyasına, sinema tarihinde görülmüş en büyük, en unutulmaz görsel armağanı sunan Mustafa Akkad, 11 Kasım 2005 günü, kızı Rimâ ile birlikte bir yakınlarının düğününe katılmak üzere Ürdün'ün başkenti Amman'daki Hyatt oteline giriş yaparken, El Kaide örgütünün otele ve çevresine düzenlediği bombalı saldırıda hayatını kaybetti.

Rimâ saldırı anında ölmüştü, fakat Akkad ise ağır yaralıydı. Onu enkazın içinde bulduklarında hiç kimse tanımadı, Ürdün'deki bir hastane odasına palas pandıras götürülüp yatırıldı. Birkaç gün boyunca öylece tek başına komada kaldıktan sonra, yine hiç kimsenin haberi olmadan hayatını kaybetti.

Kimliği günler sonra o ülkede kocası ve kızını arayan Amerikalı eşi Patricia Akkad tarafından morgda teşhis edildi. “Kaddafi'nin Çağrı filmini finans sağlamıştı”

El Kaide sonradan, “Bizim hedefimiz o otelde kalan ABD ve İsrail ajanlarıydı, yanlış adamı vurmuşuz” diyerek Akkad Ailesi'ne yönelik bir özür mesajı yayımladı.

Bu da bizim dünya Müslümanları olarak Akkad'a “Çağrı” ve “Ömer Muhtar” için samimi bir teşekkürümüz oldu. Sonrasında aynı samimi teşekkürümüzü, 2011 yılında, her iki filmin de hâmisi ve finansörü olan Libya lideri Muammer Kaddafi'ye de onu sokak ortasında linç ettirerek sunduk.

Fotoğraflar: Ali Murat Güven Arşivi