İngiliz ajanı Hempher, "Hatıratım" isimli eserinde "800 yıllık Endülüs'ü şaraba alıştırarak, aralarına fitne ve fesad sokarak, Kur'an-ı kerim ve diğer İslam kaynaklarını tartışır hale getirerek ve dinlerinden kopararak yıktık ve topraklarını işgal ettik.” dedi.
Rahmetli mütefekkir ve gönül adamı Mustafa Necati Özfatura'nın 2006 yılında Türkiye gazetesinde yayımlanan “Endülüs neden yıkıldı?” başlıklı makalesi şöyle:
Milletler ve devletler canlı organizmaya benzerler. Milli ve dini değerlerinden koparak dış güçlerin saldırılarına karşı bağışıklığını kaybeden bir devlet ve millet tarihten silinmeye mahkumdur. Bir virüs ya da mikrop bedeni ve bağışıklığı zayıf birini öldürdüğü gibi; milli ve manevi değerleri erozyona uğrayan devlet ve milletlerin yaşaması da mümkün değildir.
Tarihte çok sayıda Türk imparatorluğu, devlet ve beyliklerinin tamamına yakını milli ve manevi değerlerinden, öz kimliklerinden koptuğu için yıkılmıştır.
Tarık Bin Ziyad komutasındaki Müslümanlar 711 yılında İspanya'ya çıktılar. Ve 3 yıl içinde İspanya'nın tamamına yakınını fethettiler. Hristiyanlar dağlık bölgeye çekildiler. 732 yılında Endülüs Devleti Güney Fransa'yı fethetti. Ve Paris'e 100 km yaklaştı. 732 yılında Endülüs'ün kazandığı Balat'uş Şüheder Savaşından sonra Endülüs dışa değil içe dönük hale geldi. Yani cihadı bıraktı. İç savaş ve iktidar kavgasına başladı. Berberiler isyan ettiler. Ve Arapları katlettiler.
Şamiyyün-Belediyyün Savaşları (iç savaş) 10 yıl devam etti. Yeni kurulan Taife Sultanları ile Endülüs bir yığın beyliklere bölündü. Müslüman sultanlar kendi aralarında savaşırken İspanyollardan yardım aldılar. İş birliği yaptılar. Müslümanlar zayıflayınca 3 bin ya da 300 İspanyol, Asturias krallığını kurdu. Hristiyan dünyası bu krallığa yardım ve destek oldu. Kısa zamanda Müslümanlar feth ettikleri toprakların yarısını Hristiyan krallığa terk etmek zorunda kaldı. Bu küçük krallık ile cesaretlenen Hristiyanlar Müslümanların İspanya'dan atılması için bir hedef ve ideale sebeb oldular. Hristiyanlar bu ideale "Reconquista" adını verdi.
Endülüs'ün yıkılışında; dinî bütünlük kayboldu. Merkezî otorite yok oldu. Güçlü ordu ortadan kayboldu. Bu şartlar altında Endülüs Müslümanları yorgun düştü. Endülüs Müslümanlarının dinî, millî, sosyal ve kültürel dokuları bozulmaya başladı.
İlk yıllarda Hristiyanlara tesir eden Müslümanlar bu sefer Hristiyanların etkisi altında kaldılar. Kız alıp kız verdiler. Bu çözülme üst yöneticilerde de oldu. Benü Kasi Emiri Musa bin Musa kızını Navarra kralına verdi. Kardeşinin kızını da Kral Wannaca ile evlendirdi. (Müslüman bir kız Müslüman olmayan biri ile evlenince İslamdan çıkar. Günümüzde bu tehlike yaygındır. Sırpların Miloseviç'in Bosna'da katliamından önce aynı hata işlenmiş idi.) Daha sonra Endülüs yöneticileri kıyafetlerini Hristiyanlar gibi yaptılar. Endülüs emirlerinden İbni Merdeniş elbiselerinin yanında atının eğerine kadar Hristiyan kontlarına benzedi.
Endülüs emirlerinden I. Hakem'in işret meclislerine ağırlık vermesi, halkın sevdiği takva ehli âlimlere ilgi göstermemesi Rabad isyanlarına sebeb oldu. Kurtuba doğumlu İbni Rüşt (1126) Endülüs'te Aristo'nun vârisi oldu. Aristo'nun eserlerini şerh etti ve ehl-i sünnet itikadını tahrip etti. Vahye karşı aklı öne çıkardı.
Osmanlı'yı yıkmakla, hak din İslamı bozmakla görevli Türkçe, Arapça ve Farsça'yı ana dili gibi bilen İngiliz ajanı Hempher "Hatıratım" isimli eserinde (sayfa 45) "800 yıllık Endülüs'ü şaraba alıştırarak, aralarına fitne ve fesad sokarak, Kur'an-ı kerim ve diğer İslam kaynaklarını (sünnet, icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahayı) tartışır hale getirerek ve dinlerinden kopararak yıktık ve topraklarını işgal ettik. Osmanlı'yı ve diğerlerini de bu silahları kullanarak yıkacağız" demektedir. Anlayana bir cümlenin dahi yeterli olacağına inanıyorum... .....