Enver Paşa 4 Ağustos 1922'de çok da çarpıcı bir biçimde yaşamını yitirdi. Enver Paşa'yla ilgili tüm yayınlarda onun Pamir Dağı eteklerinde, Belcuvan'ın Çeğen yöresinde, Kızıl Ordu birliklerine karşı savaşırken öldürüldüğü yazılır. Ama kimin öldürdüğü bilinmezdi; ta ki 4 Şubat 1985 tarihinde Hayk Hayrebetyan'ın anılarına dayanarak, araştırmacı Kevork Pamukcıyan'ın Kanada'da yayınlanan Horizon adlı dergisinde çıkan yazısına kadar. Bu yazı, doğruysa eğer, Enver Paşa'yı, Kızıl Ordu'nun önde gelen komutanlarından Hagop Melkumov'un öldürdüğünü belirtti. Ölümün üzerindeki sis perdesi az biraz yırtıldıysa da, tam anlamıyla kalkmadı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında etkin olan Osmanlı askeri ve siyasetçisi Enver Paşa, 3. Ordu ve Kafkas İslam Ordusu komutanlığı yapmıştır. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önemli önderleri arasında bulunmuş, 1913'te Bâb-ı Âli Baskını adı verilen askeri darbeyle cemiyetin iktidara gelmesini sağlamış, 1914'te Almanya ile askeri ittifaka önayak olarak Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesine öncülük etmiş, savaş yıllarında Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili sıfatıyla askeri politikayı yönetmiştir.
Bu savaş sırasında meydana gelen Sözde Ermeni Soykırımı'nı hazırlayanlardan biri olarak addedilir. I. Dünya Savaşı'nın yenilgi ile sonuçlanması üzerine, Almanya ve Rusya'da Türk halklarının bir araya getirilmesi amaçlı pek çok mücadelede bulunmuş, Sovyet hükûmetinin desteğini kaybettikten sonra Orta Asya'daki Türk halklarını ayaklandırmak amacıyla gittiği Türkistan'da Bolşeviklere karşı yaptığı bir çatışma sırasında ölmüştür.
Naaşının taşınması, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Eylül 1995'te yaptığı Tacikistan gezisi sırasında gündeme geldi.
Yetkililerin temaslarından sonra, Belcivan'a bağlı Obtar köyünde bulunan Enver Paşa'nın mezarı, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı başkanlığındaki uzmanlar ve bilim adamlarından oluşan 8 kişilik bir heyet tarafından 30 Temmuz 1996'da açıldı.
Diş yapısından Enver Paşa'ya ait olduğu anlaşılan cenaze, Tacikistan'daki siyasi karışıklıklar nedeniyle zorlukla başkent Duşanbe'ye getirilebildi. Burada Türk bayrağına sarılı tabuta konularak İstanbul'daki resmi tören için hazırlandı