Beylikdüzü Belediyesi tarafından düzenlenen Beylikdüzü Sanat Buluşmaları Satır Arası Sohbetleri'nin ilk konuğu oyuncu ve yazar Ercan Kesal sanat hayatını anlattı.
‘Beni Emir Kusturica'yla Avanos'lu çiftçi babam tanıştırdı'
Kesal, Avanos'un bir köyünden şöhrete uzanan yolculuğunu anlattı. Erken yaşlarda kitaplarla kurduğu ilişki sayesinde önce kurmacayla, sonra da sinemayla tanıştığını açıklayan ünlü oyuncu, edebiyata duyduğu ilgiyi ve sevgiyi vurguladı: “Kasabada başta çiftçilik yapan, sonra gazozculuğa merak saran esnaf bir adamın dördüncü oğluyum. 1965'te ilkokulu bitirmiştim, rahmetli babamdan bir kitap istemiştim, o da bana iş için gittiği Kayseri'den Ivo Andric'in Drima Köprüsü kitabını getirmişti. Aradan 40 yıl geçti. Bir gün ünlü yönetmen Emir Kusturica'nın evine davetliydim. Kapıdan çıkarken Kusturica bana aynı kitabı hediye etti. Meğer babam 40 yıl sonra nerede olacağımın yolunu çizmiş…”
“Nazım'ın dediği gibi, en büyük sanat yaşama sanatı”
Sözlerine “ama iyi bir hikaye anlatmak için iyi bir hikayenizin olması lazım” diyerek devam eden Kesal, en büyük hayranı olduğunu belirttiği romancı Kemal Tahir'den ve şair Nazım Hikmet'ten örnekler verdi: “Mesela Kemal Tahir'in eşi Fatma'ya mektupları vardır. Orada Fatma hanım hapisteki kocasına çok dert yakınır. Kemal Tahir ise onu şöyle teselli eder: ‘Sen bize niye üzülüyorsun ki, hikâyesi olmayanlara üzül. Biz başımıza gelenleri masal yapmasını bilen insanlarız.' Yani ancak böyle üstesinden gelebiliriz. Zulme karşı çıkmanın yolu, masallaştırmasını bilmektir. Bu konuşmanın başlığını da aslında şöyle atabilirim: ‘hayatın kendisi aslında bir sanattır'. Yani aslında biz yaşamak sanatı adı verilen bir sanatı icra etmeye çalışıyoruz. Nazım'ın cümlesi bu yüzden çok kıymetli, en büyük sanat yaşama sanatıdır.”