Tıp ve felsefe alanında yaptığı önemli çalışma ve eserleriyle İslam dünyasında ve Batı'da kendisinden sonra gelenleri etkileyen İbn Rüşd, 822 yıl önce bugün vefat etti.
Endülüs'te yaşayan ve kendi devriyle birlikte sonraki dönemleri de etkileyen İbn Rüşd, ahlak, astronomi, edebiyat, felsefe, fizik, mantık, matematik, siyaset, psikoloji, tabiat ilimleri, tıp, zooloji ve fıkıh gibi alanlarda çalışmalar yürütüp eserler kaleme aldı.
AA muhabirinin kaynaklardan derlediği bilgilere göre tam adı Ebu'l-Velid Muḥammed bin Aḥmed bin Muḥammed el Kurtubi olan İbn Rüşd, 14 Nisan 1126'da Endülüs'ün Kurtuba şehrinde dünyaya geldi.
Eğitim hayatına seçkin hocalardan dersler alarak başlayan İbn Rüşd, fıkıh ve hadis gibi temel dini ilimlerin yanında ahlak, astronomi, edebiyat, felsefe, fizik, mantık, matematik, siyaset, psikoloji, tabiat ilimleri, tıp, zooloji gibi ilimlerini de tahsil etti.
İbn Rüşd, tahsilini Endülüs'ün büyük ilim merkezlerinden olan Kurtuba'da tamamladı.
Aristo'nun felsefi öğretilerine sadık kalarak eserlerini yazdığından İslam aleminde “şarih”, Latin dünyasında “commentator”, Batı'da ise "averroes" adıyla anıldı.
Önemli bir hekim ve filozof olan İbn Tufeyl'in tavsiyesi ile Sultan Ebu Ya'kub Yusuf b. Abdülmü'min ile tanışan İbn Rüşd, 1169'da İşbiliye, iki yıl sonra da Kurtuba kadılığı görevine getirildi.
Hükümdarın talebi doğrultusunda Aristo'nun eserlerini şerh eden İbn Rüşd, 1182'de Marakeş'e giderek İbn Tufeyl'in yerine halifenin özel doktoru olur.
Halifenin ölümüyle yerine geçen oğlu Mansur döneminde de görevine devam eden İbn Rüşd, fıkıh alimlerinin felsefe karşıtı tutumları sebebiyle sıkıntı yaşar. 1195'te Halife Mansur tarafından bir grup alimle birlikte eski bir Yahudi yerleşim yeri olan Elisane'de mecburi ikamete tabi tutuldu.
İşbiliye halkının ısrarlı talepleri üzerine Halife Ebu Yusuf el-Mansur mecburi ikamet kararını kaldırdığı İbn Rüşd'e itibarını iade ederek onu Marakeş'e davet etti.
11 Aralık 1198'de Marakeş'te vefat eden İbn Rüşd'ün cenazesi önce buraya defnedilse de üç ay sonra memleketi Kurtuba'ya taşınarak aile kabristanlığına defnedildi.
İbn Rüşd de Farabi gibi dille düşünce arasındaki ilişkiden hareketle dilin yöresel, düşüncenin ise evrensel olduğunu belirtir. Söz ile onun işaret ettiği mana arasındaki karışıklığı önlemek için tarifler ve ifadelerden çok semboller kullanmanın daha doğru, öğretim bakımından da daha yararlı olacağını söyler. Bu yaklaşımıyla İbn Rüşd sembolik mantığın habercisi gibi görülür.
Fıkıhçılar, kelamcılar ve filozoflar tarafından sıklıkla başvurulan kıyas yöntemi ile de yakından ilgilenmiştir.
İbn Rüşd'ün Aristo şerhleri dışındaki eserlerinin asıl konusunu metodoloji oluşturur.
Aristo'nun eserlerini şerh ederken İbn Rüşd'ün uyguladığı yöntem metodolojisinin en özgün yanını teşkil eder.
Öncelikle Aristo'nun görüşlerini ve bu görüşlerin dayandığı ilkeleri belirler, ardından bu ilkeler doğrultusunda filozofun görüşlerini yorumlar. Bu bakımdan yazdığı şerhlerde gerçek bir Aristocu gibi davranmaya özen gösterir.
Aristo'nun bazı görüşlerinin doğru olmadığını kabul etse bile bunların filozofun kendi sisteminin bütünlüğü içerisinde doğru olarak algılanması gerektiğini savunur.
İbn Rüşd, Gazali'nin yazdığı "Tehafütü'l- Felasife" (Filozofların Tutarsızlığı) isimli eserine karşılık olarak, "Tehafütü't- Tehafüt (Tutarsızlığın Tutarsızlığı)" adlı eseri kaleme aldı.
Bu eseriyle, Gazali'nin İslam dünyasında felsefe ve filozoflara yönelik ortaya koyduğu olumsuz tutumu sarsan İbn Rüşd, bu çalışmasından sonra İslam dünyasında "tehafüt" (dengesizlik-tutarsızlık) geleneğini oluşturdu.
Din ve felsefeyi aynı kaynaktan beslenen iki ayrı alan olarak gören İbn Rüşd'e göre din vahiy ürünüyken, felsefeyi ise insan aklının ürünü olarak değer gördü. Fakat her ikisinin de kaynağının aynı olduğunu savundu.
Batı dünyasında büyük bir ün ve şöhrete erişen İbn Rüşd, Batı'da doktor olarak tanınmasının yanı sıra "Aristo yorumcusu" olarak da bilindi.
Eserleri yüzyıllar boyunca Avrupa'da okunan, birçok Batılı bilgini düşünceleriyle etkilemeyi başaran İbn Rüşd, tıp sahasında yaklaşık 16 eser verdi. Bunlar arasında en tanınmış olan kitabı El Külliyat Fi't Tıbb, Latinceye tercüme edilerek, yüzyıllarca Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutuldu.
İbn Rüşd, tıp ansiklopedisi olan "El Külliyat Fi't Tıbb"ta, hastalıkları tek tek ele alarak, bu eserinde hiçbir insanın hayatında ikinci bir defa çiçek hastalığına yakalanmayacağını belirterek, sebeplerini en ince ayrıntısına kadar izah etti.
Ayrıca gözdeki retina tabakası ve çalışma şekline ilişkin açıklamalarının da tıp dünyasında çığır açan bir nitelikte olduğu kabul edilerek, tıp tarihinde, gözdeki retina tabakasının fonksiyonunu ilk defa ilmi açıdan izah eden alim olarak gösterildi.
Üzerinde durduğu en önemli meselelerden bir başkası ise kan dolaşımına getirdiği derin bilgi olan İbn Rüşd, "El Külliyat Fi't Tıbb"ta, kan dolaşımının şemasını ana hatlarıyla göstererek, 17. Yüzyılda modern fizyolojide önemli çalışmalar yapan William Harvey'e öncülük etti.
İbn Rüşd'ün tıp alanında dikkati çeken diğer bir özelliği ise mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur'dan önce mikrobik hayat üzerinde durması ve ilmi anlamda açıklık getirmesi oldu. Başlıca eserleri
İbn Rüşd'ün kitapları 12. yüzyıldan itibaren Latince'ye tercüme edilerek, fizik, gökbilim, felsefe, zooloji, mantık, siyaset ve biyoloji gibi konularda pek çok eser veren Aristo'nun eserleriyle birlikte neşredildi.
En temel eserleri arasında El Külliyat Fi't Tıbb (Tıp Konusunda Toplu Eserler), Faslu'l-Makal /Felsefe-Din İlişkisi, Tehafütü't- Tehafüt (Tutarsızlığın Tutarsızlığı), Bidayetü'l-Müctehid ve Nihayetü'l Muktesid (3 Cilt) ve Mezhepler Arası Mukayeseli İslam Hukuk", Aristoteles Metafizik Büyük Şerhi, Psikoloji Şerhi / Kitabu'n -Nefs ve Siyasete Dair Temel Bilgiler isimli eserleri yer alıyor.