Eski Dar'dan Üsküdar'a tarihi bakış
İstanbul'un en önemli ilçelerinden Üsküdar tarihin her dönemine şahitlik ederken tarihi süreç içerisinde Türk toplumunun şekillenmesinde de her daim rol oynadı. Üsküdar'ın özet tarihçesine gelin birlikte kapı aralayalım...

Oluşturma Tarihi: 2020-04-10 09:53:35

Güncelleme Tarihi: 2020-04-10 09:53:35

İstanbul'un tam karşısında görkemli bir peyzaja bakan konumu ve Boğaz'ın, Asya Yakası'nda bir köprübaşı olması ile ayrı bir güzellik ve önem taşıyan Antik Çağın "Khrisopolis" i , Perslerin "Hrisopolis" i , Roma Dönemi'nin "Scutari" si Bizans'ın " Skudarium " u , Farsça'nın "Askadar" ı ,Evliya Çelebi'nin "Eski Dar" ı ve Türkler 'in " Sevgili Üsküdar'ı ...

Önasya ile Avrupa arasında yapılan ulaşımın Boğazlar'dan geçmesi sebebiyle Üsküdar , tarih boyunca farklı sahipleri kucaklamış , sahiplenmek isteyenleri misafir etmiştir. Üsküdar'ın iki kıta arasında doğal bir köprübaşı oluşu istilalara davetiye çıkarmış ve tarih boyunca farklı pek çok milletin egemenliğinde yaşamasına neden olmuştur.

Tarihçesi M.Ö. 1000 yıllarında Fenikelilerin biri Kalhedon ( Kadıköy ) , diğeri Moda Burnu' nda olmak üzere iki liman kentini kurmaları ile başlar. Fenikeliler, şimdiki Salacak Sahili 'nden , Kızkulesi 'ne doğru uzanan sığlık kısmı büyük taşlarla doldurarak bir mendirek oluşturmuşlar ve ticaret iskeleleri ile tersanelerini Salacak Limanı 'nda kurmuşlardır.

M.Ö. 675'de Üsküdar'ın yeni sahibi Akalar 'ın Akhun Kolu olup , Anadolu Halkı ile iskan edilmiştir.

M.Ö. 513'de Pers Kralı Dareios 'un , İskit Seferi dönüşünde Pers Egemenliğine girmiştir.

M.Ö. 410'dan M.Ö. 333 'e kadar Atina Egemenliğinde kalan Üsküdar , M.Ö. 333 'de İskender İmparatorluğu 'nun bir parçası olmuştur.

M.Ö. 129'da Roma İmparatorluğu 'nun egemenliğine girmişse de, M.Ö. 89 'dan M.Ö. 63 'e yani Pontus Kralı Mihirdad 'ın ölümüne kadar geçen sürede Kalkhedonya ve Skütariyon , Pontus Egemenliğinde kalmıştır. Bu olaydan sonra Üsküdar , tam 458 sene Roma Egemenliğinde yaşamıştır.

M.S. 395 'de Roma İmparatorluğu 'nun ikiye bölünmesi ile Üsküdar 'da , Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans Egemenliği Dönemi başlamıştır. Bu dönemde Üsküdar , önemli bir ticaret ve konaklama merkezi olmuştur. Bizans Dönemi 'nde değişik tarihlerde İran ve Arapların istilasına uğramıştır. 609 'da İran , 710 'da Araplar , 782 'de Abbasi Halifesi Harun Reşid , 1102 'de Haçlılar , 1147 'de Fransa Kralı VII. Louis ile Alman İmparatoru Konrad , 1203 'de gene Haçlılar hep Üsküdar 'dan geçmişlerdir.Araplar , İstanbul ' u 5 kez kuşatmışlardır. 859 'da Harun Reşid, Üsküdar 'dan geçmiş ve İstanbul 'u kuşatmıştır. Abbasilerin hizmetinde bulunan Seyyid Battal Gazi , İstanbul'daki Müslümanların gözcülüğünü yapmak amacıyla , Üsküdar 'da , şimdiki Ayazma Camii civarında yedi sene muhafız kalmıştır.

1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra Kutalmışoğlu Süleyman , İznik 'i fethetmiş ve Türkiye Selçuklu Devleti ' nin başkenti yapmıştır. ( 1075 ). Bizans taht çekişmelerini dikkatle izleyen Selçuklu Türkleri , ilk kez, tahta çıkışına yardım ettikleri N. Botaniates 'in imparatorluğunu ilan etmesiyle , 1078 'de Üsküdar 'a ayak basmışlardır.

XI. yüzyılda Selçuklu Türkleri , Anadolu ve Suriye 'ye egemen olmuşlardı. Bu devirde Avrupa Hristiyan Dünyası , Türkler 'in elinde bulunan Kudüs'ü almak, İslam Dünyası 'nın zenginliğini Batıya taşımak amacıyla " Haçlı Seferleri " ni başlatmışlardı. 1096 'dan 1270 'e kadar aralıklarla devam eden bu seferlerde Üsküdar , tarihinin en müthiş yağma ve talanına maruz kalırken ; II. Haçlı Seferi 'nde şimdiki Haydarpaşa - İbrahimağa - Ayrılık Çeşmesi arasındaki bölgede Fransa Kralı Louis ile Alman İmparatoru Konrad 'ın Komuta ettiği Haçlı Ordularına karargah vazifesi görmüştür. IV. Haçlı Seferi 'nde ise , yağma ve talana maruz kalan ilk yer İmparatorun şimdiki Harem 'de bulunan Haremus Sarayı olmuş , İmparator hazinesini alıp Trakya 'ya kaçınca Üsküdar 'da, 1204 'den 1261 'e kadar tam 57 senelik Latin Egemenliği başlamıştır.

1086 'dan 1096 'ya kadar Üsküdar ve havalisi fiilen Türkler 'in Kontrolünde kalmış fakat I. Haçlı Seferi ile buraları terk etmeye mecbur olmuşlar ve bu bölge ancak Osmanlı İmparatorluğu Devri 'nde tekrar Türk İdaresine girmiştir. Orhan Gazi Dönemi 'nde , Kocaeli Yarımadası , Büyük ve Küçük Çamlıcalar , Doğancılar , Osmanlı Türkleri 'nin Egemenliğine girmiş ( 1348 ) , Yıldırım Bayezid , Güzelcehisar ( Anadoluhisar ) ' ı yaptırınca , Osmanlı Padişahları Rumeli 'ye geçişte Üsküdar - Güzelcehisar İstikametini kullanmayı bir gelenek haline getirmişlerdir. 1452 'de Fatih Sultan Mehmet , Güzelcehisar 'dan , Rumeli Sahili 'ne indiği yerde Rumelihisarı 'nın yapılmasını emretmiştir.

29 Mayıs 1453 'de İstanbul 'un , Türkler tarafından fethedilmesinden sonra Üsküdar hızla gelişme göstermiş , Üsküdar 'a kesin ve kalıcı iskan başlamıştır. Bu arada 91 cami veya mescit, 51 tekke , 12 hamam , 11 kervansaray , 2 imaret , 7 medrese , 260 çeşme , 5 büyük iskele , 2 darüşşifa , 2 menzilhane , tabhane , sıbyan mektebi , kütüphane , darülhadis , sebil ve posta teşkilatı ile bir çok padişah , sultan , paşa ve devlet adamlarının sarayları, yalı ve köşkleri ile süslenmiştir.
Bütün Osmanlı Tarihi Dönemi 'nde Anadolu , Mısır , İran , Hicaz , Irak , Kafkasya , Suriye üzerine yapılan seferlerde Üsküdar , Osmanlı Padişahı ve Devlet Adamlarının konaklama ve dinlenme yeri olarak görev yapmıştır. Sefere çıkan Osmanlı Padişahları , şimdiki Doğancılar 'da kurulan Otağ Çadırında kalmışlardır.

Valiliğini Anadolu Sancakları 'nda yapan Osmanlı Şehzadeleri tahta oturmak için Anadolu 'dan , Üsküdar 'a gelir , buradan saltanat kayığı ile İstanbul 'a geçerlerdi.

Fatih Devri 'nde , Üsküdar adeta yeniden kurulmuştur. Salacak 'ta kendi adıyla anılan bir mescid yaptırmış ve Üsküdar 'ın ilk mahallesi ortaya çıkmıştır. Anadolu 'dan getirilen Türk Halkını buralara yerleştirmiş , şimdiki İskele Meydanı 'na bir bedesten yaptırarak ticaretin gelişmesini sağlamıştır.

Üsküdar 'ı bir gelin gibi süsleyen , bu beldeyi her türlü yağma ve talandan koruyan , Türkmen Mahalleleri ile şenlendiren Büyük Fatih 'in 3 mayıs 1481 'de Gebze Civarı 'nda " Sultan Çayırı " nda vefatı ile Üsküdar , cenazinin
İstanbul 'a geçişinde ev sahipliği görevini derin bir üzüntü ve kurucusuna layık olma gayreti ile yerine getirmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile tüm yurtta olduğu gibi , İstanbul ve Üsküdar 'da da kara işgal günleri başlamıştır. Savaş esnasında İngiltere , Rusya , Fransa ve İtalya arasında imzalanan İstanbul 'u paylaşma planına göre ; Boğaziçi 'nin her iki sahilini Ortaköy ve Kuzguncuk 'a kadar Rusya , Kuzguncuk 'tan başlamak üzere Üsküdar ve Haydarpaşa 'dan Kadıköy, Kartal 'a kadar olan kısmı İngilizler işgal edeceklerdi. 13 Kasım 1918 'de Müttefikler İstanbul 'a girmişler , Ateşkes gereği dağıtılan Yıldırım Orduları Grup Komutan Vekili Mustafa Kemal , İstanbul 'a geldiğinde şahit olduğu manzara karşısında o meşhur vecizini söylemiştir : " Geldikleri gibi giderler ! "

İstanbul Halkı 'nın işgallere karşı tepkisi çok sert olmuş , pek çok protesto ve gösteriler düzenlemişlerdir. Bu protesto mitinglerinden birine Üsküdar 'ın , Doğancılar Semti ev sahipliği yapmış ve Bağımsızlık Meşalesini Anadolu 'da yakan ilk semt olmuştur.

Kurtuluş Savaşı boyunca Üsküdar , vatanseverlerin Anadolu 'ya geçiş kapısı olma özelliğini korumuştur. Üsküdar 'ın , Sultantepe Semti 'nde bulunan "Özbekler Tekkesi " , Mustafa Kemal 'in başlattığı Kurtuluş Savaşı 'na katılmak isteyen başta İsmet Paşa olmak üzere pek çok vatansever kahramanı ile silahların saklanması ve Anadolu 'ya nakline büyük bir şerefle ev sahipliği yapmıştır.

Türk Milleti , memleketi resmi paylaşma sözleşmesi olan "Sevr Antlaşması" na Mustafa Kemal Paşa 'nın önderliğinde "hayır" demesini bilecek ve 1923 'de " Lozan Antlaşması " nı imzalayarak Bağımsız Türkiye Devleti 'ni dünyaya kabul ettirecektir.

13 Kasım 1918 'den beri İstanbul 'da bulunan Müttefikler , 2 Ekim 1923 'de Dolmabahçe Rıhtımı 'nda törenle Türk Bayrağı'nı selamlayarak " geldikleri gibi gittiler ... " Yıllardır beklenen Türk Ordusu 6 Ekim 'de Sarayburnu 'nda karaya çıktı. O gün, İstanbul ve Üsküdar , bir kez daha tarihi bir olaya ev sahipliği yapıyor ve asıl sahiplerini bağrına basıyordu...

M. Ö. 1000 'lerden beri bilinen ve oturulan Üsküdar ... Bizans'tan kalan yegane eser Kızkulesi ile ünlü Üsküdar... Osmanlı Devri 'nde bir oya gibi itina ile işlenen ve güzelleşen Üsküdar... Denize açılan ve hiç birinin , diğerinin "görme hakkını" engellemediği Cumbalı Türk Evleri 'nin süslediği sokaklarıyla,koruları , köşkleri , çarşıları ve hamamlarıyla , camileriyle , kiliseleri ve sinogoguyla, " aynı duvarı " paylaşan kilise ve camisi ile HOŞGÖRÜNÜN en güzel örneğini Kuzguncuk ' tan veren Üsküdar veya Altın Şehir; bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'nin , İstanbul İli 'ne bağlı önemli bir ilçe olarak yaşamaya devam ediyor...

Kaynak: Üsküdür Kaymakamlığı