Fuzuli'den Mehmet Akif 'divanına'
Tanzimat döneminde Ziya Paşa, Namık Kemal gibi şairler Divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmışlar; Yahya Kemal, Mehmet Akif gibi Cumhuriyet dönemi şairlerinde de Divan şiiri etkisi söz konusu.

Oluşturma Tarihi: 2021-10-20 23:36:07

Güncelleme Tarihi: 2021-10-20 23:36:07

Şiirlerde Türkçe'nin yanısıra Arapça ve Farsça kelimelerin de sıkça kullanılmakta olduğu Divan Edebiyatı genelde saray ve medrese çevrelerine hitap ederken halk edebiyatı da kendi kulvarında evrilmiştir.

Eskiden şairlerin kendi şiirlerini derlediği ve bir arada tuttuğu kitaplara Divan denmiştir. Saray edebiyatı, Enderin edebiyatı ve Klasik Türk edebiyatı gibi çok farklı isimlerle de tanımlanmıştır.
13'üncü yüzyıl bu edebiyatın ilk örneklerinin ortaya konduğu dönem olmuştur. 18'inci yüzyılda kendini geliştirmiş ve halkta da yoğun ilgi ile karşılaşmıştır. İlk divan şairi Dehhani iken son divan şairi de kayıtlarda Şeyh Galip olarak görünüyor.

Divan edebiyatında eserler şiir tarzında yani nazım halinde oluşturuluyordu. Nesir yani düz yazı şeklinde ortaya konanlar da ilgi uyandırdı. Hatta Divan edebiyatının özünü bu şiirler oluşturuyor. Halk edebiyatına bakıldığında sözlü bir gelenek sözkonusu. Divan edebiyatı daha çok yazılı bir sistemi oturtmuştur.
Gazel gibi kaside gibi rubai ve mesnevi gibi türlerle daha çok ön planda olmuşlardı.

Önemli temsilcileri

Dörtlük ya da bentlerden oluşan şiirler bulunsa da büyük bir kısım beyitler, yani ikişer mısralardan oluşan bölümler gözle görülür bir kullanım fazlalağına sahip. Çoğunca beyitler kendi içerisinde değerlendirilmiştir.
Ali Şir Nevai, Nef'i, Nabi, Şeyh Galip, Fuzuli gibi önemli isimler ilk dönemin önemli isimleridir.

Sanatı esas alan bir akım

Sadece sanat gayesinin hâkim olduğu bu edebiyata, Batı tesiri altında yeni bir edebiyatın doğuşundan bu yana, çeşitli ve zamanla biri diğerinin yerini alan adlar verilmiştir. Başlangıçta bu yeni edebiyattan ayrı tutmak düşüncesiyle “edebiyyât-ı cedîde” karşıtı olmak üzere ona “edebiyyât-ı kadîme” ve “şi‘r-i kudemâ” denmiş, mahsullerinden de “âsâr-ı eslâf” diye bahsedilmiştir.

Arapça ve Farsça tesiri

Türk edebiyatçıları, söz ve terimler için Türkçenin yetmediği durumlarda Arapça ve Farsçaya başvurmuşlardır. Bunun sonucu olarak Türkler arasında bilim dili, Arapçanın; edebiyat dili de Farsçanın etkisiyle gelişmiştir. Böylece ortak bir düşünce ve beğeninin ürünü olan Divan edebiyatı doğmuştur. Divan edebiyatı varlığını 19. yüzyıla kadar sürdürmüş, Batılılaşma hareketinin başlamasıyla son bulmuştur. Tanzimat döneminde Ziya Paşa, Namık Kemal gibi şairler Divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmışlar; Yahya Kemal, Mehmet Akif gibi Cumhuriyet dönemi şairlerinde de Divan şiiri etkisi görülmüştür.

Ortaya çıkış süreci

Türklerin İslam ile tanışması ve onun tesirinde eserlere yönelimleri süreçte etkisini gösterdi. Bilhassa Kur'an'ın Arapça olmasından dolayı pek çok toplumun kültür dili değişime uğradı. İranlılar 9. yüzyılda edebiyat ürünlerini, Yeni Farsça diye adlandırılan bir dille vermişlerdir. Türk edebiyatında da İran tesiri sözkonusu.
Bir diğer açıdan değerlendirildiğinde; Anadolu'da kurulan Türk devletleri, resmi yazışma dili olarak Arapca ve Farsça'yı kullanmışlardır. Bu durum edebiyat dilinin değişmesine de kaynaklık teşkil etti. Özellikle saray çevresindeki şairler ve yazarlar, yapıtlarını Arapça ve Farsça yazmaya başladılar. Osmanlı Devleti döneminde Arapca ve Farsça‘nın yoğun etkisinde kalmış olan Osmanlıca dili divan edebiyatında kullanılan ana dildir.