Güney Koreli yazar Han: ‘Kendimizi gönüllü olarak Panoptikon’da ifşa ediyoruz’
Şeffaflık Toplumu, Yorgunluk Toplumu adıyla Türkçe’ye de çevrilen kitaplarıyla tanınan Güney Koreli yazar Byung-Chul Han, internet ve sosyal medyayı kullanan insanların gönüllü olarak bir ‘gözetim toplumu’ oluşturduklarını, işkence veya baskı olmaksızın ‘Panoptikon’un inşasına katkıda bulunduklarına dikkat çekti

Oluşturma Tarihi: 2021-11-26 23:17:11

Güncelleme Tarihi: 2021-11-26 23:17:11

Çeviri Konuşmalar adlı youtube kanalında dünyaca tanınmış Güney Koreli yazar Byung-Chul Han'ın bir konferansından dikkat çekici kesiti Türkçe altyazılı olarak paylaşan Ümit Gurbanov, Han'ın görüş ve düşüncelerini de değerlendirdi.

Byung-Chul Han'ın görüş ve düşünceleri

Han'ın konferans konuşmasını Türkçe altyazılı olarak youtube kanalında (Çeviri Konuşmalar) yayımlayan Ümit Gurbanov, Han hakkında bilgiler de paylaştı. Gurbanov'un Han hakkındaki yazısından bir bölüm:

Son dönemlerde Byung-Chul Han'ın adını sıkça sağda solda duymuşsunuzdur. Tabii duymamış olma ihtimaliniz de var, sonuçta hayat bu, bir sürü derdi var, uğraşısı var, işi var, gücü var, sabah yola çıkması, okulda veya işte başarısız olması, eve dönünce yorgun olması, bir şeyler okuyacak ya da izleyecek gücü kendinde bulamaması var. İşte Byung-Chul Han, toplumun içinde eriyen bu bireylerin, başarılı olmakla koşullanmış ve başarısızlık durumunda toplumu değil de kendini suçlayan insanları ele alan, inceleyen, kendisinden önceki düşünürlerin bu meseleler üzerine neler söylediğini bir araya getiren ve bu bağlamda bir kültür eleştirisi öne süren günümüz düşünürlerinden biridir.

Adından da anlaşılacağı üzere Güney Kore asıllı olan düşünürümüz, Kore'de başladığı metalürji eğitimini yarıda bıraktıktan sonra Almanya'ya gelmiş ve felsefe üzerine aldığı eğitimini burada tamamlamış ve şayet yanılmıyorsam kendisine ün kazandıran 2010 tarihli Yorgunluk Toplumu adlı kitabını da Almanca yazmış. Şu anda da Berlin'de yaşamını sürdürmektedir.

Yayınlamayı seçtiğim ilk kısımda, Byung-Chul Han'ın fikirlerinin temel direklerinden biri olan güçlü bir toplumsal eleştiriyi görüyoruz. Han, sosyal mecraların özgürlük fikri arkasında bizleri gönüllü olarak kendimizi ifşa etmeye davet ettiğini, diğer bir deyişle, kendimizi gözleyecek bir sisteme (panoptikon) bilerek ve isteyerek kendimiz hakkında her şeyi sunarak gözlenmeyi ve dolayısıyla da kontrol edilmeyi mümkün hale getirdiğimizi ifade ediyor. Peki, ne demek bu?

Olağan şart ve hal içerisinde, bizlerin anbean ne yaptığını, nerede olduğunu ve ne düşündüğünü bilen bir sistemin içerisinde olmak, bizler için neredeyse bir hapisteymişiz izlenimi verir. Ancak sosyal mecra içerisinde kendimizi ortaya dökme, fikirlerimizi, hislerimizi, ilişkilerimizi, yaşantılarımızı adım adım ve hatta hiç çekinmeden sergileme istekliliğimiz, aslında bizlerin kontrol altında tutulan bir kitleye dönüşmesine yol açıyor. Özgür olduğumuz, her şeyi özgürce paylaştığımız hissiyle beraber, ortalama bir kontrol sistemi içerisindeki halimizden daha fazla bilgi saçıyoruz kendimiz hakkında.

“Özgür olduğumuza, özgürce iletişim kurduğumuza inanıyoruz”

Han, sözkonusu videoda ‘gönüllü gözetim' ve ‘panoptikon inşası' hakkında şu yorumda bulundu:

Kendilerini özgür mecralar olarak sunan Google ve diğer sosyal ağlar, biz farkında olmadan panoptik forma büründüler. Özgür olduğumuza, özgürce iletişim kurduğumuza inanıyoruz. Bu özgürlük, kontrolü sağlıyor. Günümüzün gözetimi özgürlüğü bastırmıyor. Günümüzün gözetim toplumu özgürlüğe saldırmıyor. Pantoptik bir göz hapsine kendimizi gönüllü olarak sokmamızı sağlıyor. Kendimiz hararetle ifşa ederek ve sergileyerek panoptikona tutkuyla katkıda bulunuyoruz. Gözetim toplumu büyük birader gibi işleyerek bir panoptikon inşa edip bizleri içine hapsetmiyor. Bilakis, bu pantoptikonun inşasına katılan bizleriz. Dijital panoptikonu bu denli verimli kılan, bu aktif katılımdır.

Şeffaflık Toplumu adlı kitabımda, bu dijital panoptikonda aynı anda hem mağdur, hem fail olduğumuzu yazdım; çünkü bu panoptikonun inşasına aktif olarak katılıyoruz. “Kendimizi gönüllü olarak ifşa ediyoruz”

Özgürlük diyalektiği şu anlamı ihtiva eder: Özgürlük bir süre sonra kendi karşıtına dönüşür; yani kontrole. Bu sebeple, Şeffaflık Toplumu'nun son cümlesi şu şekildedir: Özgürlüğün kontrol olduğu ortaya çıkıyor. İnsanın kendini sömürmesi, buna bir özgürlük eşlik ettiğinden, dışarıdan sömürülmesinden daha etkilidir. Bu mantık aynı zamanda gözetim toplumu için de geçerlidir. Çünkü biz burada kendimizi gönüllü olarak ifşa ediyoruz. Ne yaptığımı sana söylemem için kimse beniz zorlamıyor. Gizlemek istediğim bir bilgiyi kimse benden zorla almıyor. Bilakis kendime ait bilgileri gönüllü olarak veriyorum. Gönüllü olarak kendimi açığa çıkarıyor, kendimi sergiliyorum. İçsel bir dürtünün etkisiyle kendim hakkında bilgi veriyorum.

“Özgürlük mantığı”

Kendi kendini açığa çıkarma hali, işkenceden veya isteğim dışında benden bilgi almaya çalışmaktan çok daha etkilidir. Kendini açığa çıkarma, kendini sömürmek kadar etkilidir. Bu sebeple hem Şeffaflık Toplumu, hem de Yorgunluk Toplumu aynı mantığı izler; Özgürlük mantığı. Kontrol ve sömürü kendimizi gönüllü olarak sömürme, sergileme, açığa dökmemiz vasıtasıyla yürütülür. Özgürlüğü kullandıkları için bilhassa etkilidir bunlar.

Çeviri Konuşmalar