Bir milleti millet yapan en önemli unsurlardan birisi de yazılı ve sözlü geleneğine sirayet etmiş olan destanlardır.
Bazı kahramanların hayat hikayelerini, bazı milletlerin bağımsızlık mücadelesini bazı ulusların ise iç ve dış siyasi gelişmelerini konu edinen destanlar bir kuşaktan diğer kuşağa aktarılarak gelişimini de sürdürmektedir. Her millet varlık temelinde bir destan olsun ister.
Her millet destan yazmak ister ama yazacak karakterlere ihtiyaç vardır.
İşte dünyanın en çok bilinen destanlarından bazıları:
Büyük Hun İmparatorluğuna ışık tutuyor
Oğuz Kağan Destanı: Hun İmparatoru Mete Han'ın hayatının anlatıldığı destan Türkler'in tarih ve kültürüne ait önemli bilgiler içeriyor. Oğuz Kağan Destanı bir Türk devleti olan Büyük Hun İmparatorluğuna aittir. Oğuz Kağan Destanında, Mete Hanın doğumundan itibaren tüm hayatı ele alınmakta. Gençlik dönemindeki cengaverliği, hükümdar oluşu, evlilikleri, çocuklarının olması, çıktığı seferler, savaşlar ve ölmeden önce ülkeyi çocuklarının arasında paylaştırılması konu ediliyor.
Truva savaşlarının belli bölümü
İlyada Destanı: Truva Savaşı'nın son 51 gününün anlatıldığı bir destan. omeros'un Yunanca İlias adını taşıyan destanı, İlyon ya da Troya olarak anılan kentin destanı. Konusu Troya Savaşı olmakla birlikte, hem bu savaşın ancak kısa bir dönemini kaplar, hem de Troya efsaneleri diye andığımız büyük bir efsane ve masal çemberinin küçük bir bölümünü içine alır.
Homeros'a ait anlatılar
Odysseia Destanı: İyonyalı yazar Homeros'a ait.Destan daha çok Yunan kahramanı Odysseus'u ve onun Truva'nın düşmesinden sonra evine yaptığı dönüş yolculuğunu konu edinmiştir. On sene süren Truva Savaşı'ndan sonra Odysseus'un evinin bulunduğu İthake'ye dönmesi bir on sene daha alır. Öldüğü varsayılan Odysseus'un yokluğunda, karısı Penelope ve oğlu Telemakhos, Penelope ile evlenmek isteyen bir grup azılı taliple baş etmek zorundadır.
İngilizleri "temel" alıyor
Beowulf Destanı: Yaklaşık 1000 yılında yazıldığı düşünülüyor.Yazarı bilinmeyen, 8. yüzyıla ait bir şiir olan Beowulf, Eski İngilizcenin en büyük kahramanlık destanı.Bilginler ondan İngiliz dilinin gelişimine dair ciltler dolusu şey öğrendiler. Şiir aynı zamanda Erken Dönem Ortaçağ boyunca Kuzey Avrupa'yı karakterize eden Hristiyanlığın ve pagan geleneklerin karışımını yansıtır.Beowulf, 6. yüzyılda Danimarka Kralı Hrothgar'ın konuk salonunda başlar. Grendel adlı bir canavar ,Hrothgar'ın sarayında geceleri topraklarına girip savaşçılarını yutarak dehşet saçar. İsveç'in güneyinde bir bölge olan Geatland'dan gelen Beowulf adındaki bir genç prens, bir grup adamla çıkagelir ve canavarı çabucak yok eder. Ancak Grendel'in annesi oğlunun intikamını almak üzere geri döner. Beowulf elli yıl boyunca kral olarak ülkeyi yönetir ve sonunda halkını bir ejderhadan korumaya çalışırken ölür.
Ölümsüzlüğü arayan kral
Gılgamış Destanı: MÖ 3000 tarihlerini konu alıyor. Ölümsüzlüğü arayan bir kralın öyküsü. Destana konu olan kral Gılgamış Mezopotamya'daki Uruk kentinde hüküm sürmüştür.Destan, Akat ve Sümer dillerinde yazılmış tabletlerden derlenmiştir. Bunlardan günümüze 12 tablet kalmıştır. 1855'te Ninova'da yapılan kazılarda, Asur Kralı Asurbanipal'in bulunan bu tabletlere daha sonra Türk-İran sınırında ve Irak'taki Nippur kenti kazılarında bulunan tabletler eklenmiştir.
İran edebiyatının yüz akı
Şehname Destanı: İran edebiyatının önde gelen Fars şairlerinden Firdevsi'nin 10. yüzyılda yazdığı Şehname Destanı 60.000 beyitten oluşur. İranlıların Turanlılarla olan mücadeleleri İranlı hissiyatı ile yazılmıştır. Türkler'in İran'a göçleri ve hâkim olmaları sonrasında İranlıları onurlandırmak için Gazneli Mahmud'un teşviki ile kendisi de bir İranlı olan Tuslu Firdevs tarafından kaleme alınmıştır. Eserde geçen olaylar çoğunlukla İranlı Yunus ile Turan kralı Efrasiyab arasındaki epik çekişmeler şeklindedir. Şeytani güçleri olan Turan kralı Efrasiyab aslında gerçek bir tarihi kişilik olan Alper Tunga'dır.
Hint Yarımadası'nın kültü
Ramayana Destanı: 24.000 beyitten oluşan Hint destanı.Ramayana,"Mahabbarata" ile birlikte Hint yarımadasında en çok bilinen iki destandan biri.Mahabbarata ile arasındaki fark; Mahabbarata nesir , Ramayana nazım şeklinde yazıya geçirilmiş. Bilinen en eski nüsha, Valmiki tarafından yazıya geçirilmiştir. Yazıya geçirildiği tarih belirsizliğini koruyorsa da, MÖ 4. ve 2. yüzyıllar arasında gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Ramayana destanının bugün elimizdeki 7 baptan oluşan şeklini milattan önce 2. yüzyıl içinde aldığı tahmin edilmekte.
Fin edebiyatına rehberlik eden eser
Kalevala Destanı: Fin edebiyatının en önemli eserlerinden olan Kalevala Destanı 19. yüzyılda asıl uzmanlık alanı fizik ve tıp olan Elias Lönnrot tarafından kaleme alınmıştır.Elias Lönnrot'un 19. yüzyılda Fin halk hikayelerinden derleyip kaleme aldığı epik destanıdır. Finlilerin ulusal epik destanı olan Kalevala, aynı zamanda Fin edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Destan 1917'de Finlandiya'nın Rusya'ya karşı bağımsızlığını ilan etmesi ardından ülkede yükselen milliyetçilik döneminde kaleme alınmıştır. Kalevala'nın kelime anlamı Kaleva'nın Diyarıdır. Destan 50 bölüme ayrılmış toplam 22795 mısradan oluşmaktadır.Destandaki ana karakter olan Väinämöinen'dir. Finliler'in ulusan çalgı aleti olan kanteleyi, bir turna balığının kemiklerinden yapan kahraman, başlangıçta çok kötü çaldığı bu enstrumanı, daha sonraları hayvanları bile büyüleyebilecek kadar iyi çalmaya başlar. Daha sonraları kantelesini kaybeden Väinämöinen, kantelenin günümüzdeki hali olan şeklini, huşağacından yapar.Kendine eş arayan ancak bir türlü evlenemeyen Väinämöinen, destanda geçen Joukahainen'in kardeşi Aino'yla evlenmek üzereyken, Aino denizde yüzerken boğulur ve ölür.Destanın bir bölümünde, kıtlık içinde yaşayan köyleri için Väinämöinen ve arkadaşları, kuzeydeki insanların yaşadığı bir kasabada, Sampo adında sürekli un üreten sihirli bir değirmeni çalmaya giderler.
Rus prensinin Türkler ile mücadelesi
İgor Destanı: Rus Prensi İgor Svyatoslaviç'in 1185'te Doğu Avrupa'da yaşamış Türk halkı Kumanlar'a karşı giriştiği ve başarısız olduğu seferi anlatır.El Yazması 1795 yılında ele geçen el yazması, İgor Destanı'nın özgün metni olarak kabul edilir. Konu Kuman Türkleri ile Rus Knezliklerinin 1103-1185 yılları arasındaki savaşlarını anlatır. Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlarda yaşayan Kuman-Kıpçaklar ile bu coğrafyada hakimiyet mücadelesine girişen ve kuvvetli bir devlet olma yolunda ilerleyen Ruslar yaklaşık iki buçuk asır süren bir komşuluk münasebeti içerisinde bulunmuşlardır. Ruslar kendileri için en amansız düşman olarak gördükleri Kumanları bir yandan küstürmemek için dostluklarını kazanmaya çalışmışlar, diğer yandan da bu kavme karşı ellerindeki bütün imkanları seferber etmişlerdir