Ülkemiz dün de bugün de yeraltı su kaynakları açısından çeşitliliğini korumayı sürdürüyor. Tarihin eski dönemlerinden itibaren medeniyetlere beşiklik eden Anadolu'da su temini için yapılan ya da yaptırılan öyle çeşmeler var ki hepsinin de ayrı bir hikayesi bulunur.
Anadolu'da hayır işleri kaynaklı başlayan çeşme yaptırma faaliyeti Osmanlı döneminde ise zirveye ulaşmıştır.
Her birinin ayrı bir acı-tatlı hikayesi bulunan en önemli çeşmelerden bazılarının hikayesi ise şöyle:
İzmir Çeşme adını nereden alıyor?
Türkler için çeşmenin ayrı bir önemi var. O kadar ki adını bir şehire dahi vermiştir; Çeşme.
Çeşme, şifalı sıcak suları, olağanüstü sayılabilecek kalitede kumun, güneşin ve berraklığın kucaklaştığı şirin bir tatil beldesi. İzmir'in 94 km. batısında, kendi adını taşıyan yarımadanın en ucunda kurulmuştur. Gemiciler tarafından küçük liman diye adlandırılmıştır. Fakat Çeşme ve civarında kaynak suları bol olduğundan ve zamanla çoğalan ve buz gibi suların aktığı çeşmelerinden dolayı da yöreye Çeşme denilmiştir. Sürekli akan bu kaynakların etrafında çeşme yaptırmak günümüzde olduğu gibi, eski geleneklerimiz arasında da yer almıştır. Çeşme adını, bir zamanlar yüz kadar olduğu söylenen bu çeşmelerden almıştır.
Sultanahmet Alman Çeşmesi
İstanbul Sultanahmet'teki Alman Çeşmesi, Sultan I. Ahmed Türbesi'nin karşısında yer alıyor. Alman İmparatoru II. Wilhelm'in Sultana ve İstanbul'a hediyesi. Almanya'da yapılıp 1901'de İstanbul'daki yerine monte edildi. Neo-Bizanten üslubunda bir çeşme ve içeriden altın mozaikle süslü. Bu yapı Türkiye'ye üç kez gelen İmparatorun 1898'de İstanbul'a ikinci kez gelişinin anısına ithaf ediliyor. İlk gelişinde 1889 Osmanlı ordusuna Alman tüfeklerinin satışını sağlayan II. Wilhelm, ikinci İstanbul ziyaretinde Bağdat Demiryolu'nun Alman firmalarına verilmesi vaadini almıştı. Bu ziyaretin anısına Alman hükûmeti tarafından yaptırılan çeşme, imparatorun bir deseninden yola çıkarak düzenlenmiştir.
Dertli Mustafa'nın çeşmesi
Edirne'de eski yıllarda Saraçhane Köprüsü'nün güney ucunda (Tunca Kışlası veya Sırkmeydanı denilen alanda) Saraçhane Karakolu bulunmakta ve bu çeşme karakol yanındaydı. Dertli Mustafa, çeşmeyi yaptıran değil tamir ettiren kişi. Yapılış tarihi bilinmemekle birlikte tamiri 1906. Dertli Mustafa'nın Edirne'de çeşme türü hayır işlerine çok önem verdiği de kaynaklarda anlatılır.Dertli Mustafa Efendi 1851-1930 yılları arasında yaşamış olup asıl adı Süleyman Cemil. Zengin toprak sahibi olarak ün yapmış; şimdiki Zorlutuna Konağı'nın ilk sahiplerindeen. Oğlu Mehmet Nuri 1913 yılında Bulgarlar tarafından kaçırılarak öldürülmüş ve bu olay sonrasında, olaydan duyduğu üzüntü ile ilgili olarak Dertli Mustafa lakabını almıştır.
Ayrılıkçeşme'ye çöken hüzün
İstanbul Ayrılıkçeşme'nin de bir hikayesi var: 1741 yılında Kızlarağası Ahmet Ağa ve 1921-1922 yıllarında ise 5. Mehmet'in torunu olan Düriye Sultan tarafından iki kere tamir ettiriliyor.Osmanlı padişahlarının doğuya yapacağı seferler öncesinde tüm askerlerin hazırlıklarını yaptığı ve yola çıkılmak için toplandığı yer bu çeşme.Askerler bu çeşmeden yola çıkıp, Bağdat Caddesi olarak bilinen Bağdat Yolu'na doğru ilerlermiş. Hal böyle olunca insanlar sevdiklerini bu çeşmenin olduğu yerden uğurlamaya gelirmiş.Osmanlı döneminde hacı adaylarının da Mekke'ye Ayrılık Çeşmesi'nden uğurlandığı bilinmektedir.Bu hüzünlü vedalar çeşmenin adına kaynaklık ediyor
Deniz şehitleri çeşmesi
Sinop şehir merkezinde yer alan asırlık bir çeşme arkasında acı bir hikayeyi barındırıyor.
Osmanlı ve Rus orduları Kırım Savaşı'nda Kafkas cephesinde çarpışırken Sinop, 30 Kasım 1853 günü Rus donanmasının baskınıyla adeta cehenneme döndü. Kent tamamen yakılıp yıkılırken, Sinop Limanı'nda yaklaşık 2 bin 800 asker şehit oldu. Denizdeki yaralı askerlere akıl almaz işkenceler yapıldı. Üzerlerine kızgın yağlar döküldü, kancalar ve balyozlarla parçalandı.Patrona Osman Paşa ve Riyale Bozcaadalı Hüseyin Paşa Komutasında bulunan yedi firkateyn, üç korvet ve iki buharlı savaş gemisi altı nakliye biri İngiliz gemisi olmak üzere yakıldı. Sinop'ta bu baskının acı hatırası inşa edilen Deniz Şehitleri Anıtı ve Şehitler Çeşmesi'nde yaşamaya devam etti.
Kazlıçeşme'nin kazı
Kazlıçeşme hakkında rivayetlerden birini meşhur tarihçi Kömürciyan İstanbul Tarihi isimli eserinde şöyle aktarır.
“Kazlıçeşme'ye verilmiş olan bu adın sebebi şudur: Bir kaz, otladığı sırada yeri eşeler ve eşelediği yerde bir su çıkar. Halk da burasını kazarak bir menbâ bulur ve suyu getirip bir çeşme yapar.”
Meşhur seyyah Evliya Çelebi çeşmenin üzerinde neredeyse canlı gibi görünen bir kaz figürünün olduğundan bahseder. Çelebi'nin sözleri şu şekildedir;“Yedikule kasabasının haricinde bir çeşme-i cânfezanın kemeri altında çarköşe (dörtköşe) bir beyaz mermer üzere üstad-ı mermer bir kaz tasvir etmiştir ki, dillerle tabiri imkansızdır. Gören zîrûh (canlı) zanneder. Buna binaen o çeşme, kazlı çeşme namı ile şöhretyâb olmuştur.”
Padişahın kendi el yazısı çeşmede
Üsküdar'da, vapur iskelesinin tam karşısında bulunan Sultan III. Ahmet Çeşmesi, 1728 yılında yapılmıştır ve aynı zamanda çeşmenin dört tarafı da bazıları Sultan III.Ahmet'e ait şiirlerle süslü. Çeşme cephesinin tasarımında kullanılmış olan vazolardaki lale, gül ve krizantem işlemeler, çeşmedeki sanatın güzel örnekleri arasında. Ayrıca çeşmenin üç yüzünde bulunan kitabelerinden biri Şair Nedim'e, diğerleri ise Şair Şakir ile Rahmi'ye ait. Deniz tarafına bakan yüzündeki kitabede celi sülüs hatla yazılan kısım padişahın kendi el yazısıdır.