İftira kurbanı Neron

'İşe bak! Yazar bize nasıl hem savurgan (lüks) ve hem de cimri olunabileceğini açıklamıyor, üstelik bunlar gizli olduğuna ve kendisi de henüz doğmadığına göre, bunları nasıl öğrendiğini de anlatmıyor. Ayrıca insanın yaşı ilerledikçe kötüleştiğine inanıyormuş gibi görünüyor. Ne önemi var. Kanıtlar mı?'

2022-11-18 00:20:10

MS 37-68
İftira Kurbanı Neron

Roma imparatorları hakkında hiç iyi şeyler yazılıp çizilmedi: Kendileri “imperium”un hayranı olan, yüzyıllar boyunca Roma modeli üzerine en güzel binaları diken kişiler, efendilerine karşı hakaretlerini ve aşağılamalarını eksik etmediler. Kamuoyu, Tiberius'un sübyancılığından Caligula'nın deliliğine kadar, onların yalnızca kötü yanlarını akılda tuttu; Hıristiyanlık yerine tekrar eski pagan dinini yerleştirmeye yeltenen Julianus'un korkunç ihanetini saymıyoruz.

Bu gözden düşüşün büyük kısmı sıkıcı yazar (onu yargılayan özellikle Roger Vailland'dır) Suetonius'la ilişkilidir; kendisi dedikoduları ve doğru bilgileri toplamış, Oniki Sezar'da bize en şaşırtıcı canavar portrelerinden oluşan bir sergi miras bırakmıştır; Roma'dan ve onunla ilgili her şeyden sonsuza dek iğrenmek üzere. Jül Sezar ve Augustus bu katliamdan kıl payı kurtulmuşlar.

İçlerinde en kötüsü Neron'du, ölümsüz şehri bilerek yakmış ve şehir yanarken (Holyvvood'un uydurduğuna göre) terasında keman çalmıştı (o dönemde keman yoktu). Koca göbekli bu iğrenç adam şehri aydınlatmak için Hıristiyanları yaktırmış ve başka korkunç işler yapmıştı.

Eğer inanmıyorsanız, Suetonius'a başvuralım:

XXVI. Taşkınlık, ahlaksızlık, lüks, cimrilik, şiddet onun önce kademe kademe, gizlice ve sanki gençliğinden dolayı baştan çıkarılmış gibi esiri olduğu kötülüklerdi; ama o zaman bile kimse bu olayların yaşından değil de kişiliğinden ileri geldiğinden şüphelenmedi.

İşe bak! Yazar bize nasıl hem savurgan (lüks) ve hem de cimri olunabileceğini açıklamıyor, üstelik bunlar gizli olduğuna ve kendisi de henüz doğmadığına göre, bunları nasıl öğrendiğini de anlatmıyor. Ayrıca insanın yaşı ilerledikçe kötüleştiğine inanıyormuş gibi görünüyor. Ne önemi var. Kanıtlar mı?

Güneş batar batmaz, başına bir bone veya başlık geçirir, kabareden kabareye koşar veya sokaklarda avare avare dolaşırdı; oyun olsun diye, ama bu oyun masum değildi: Aslında, yemekten dönen insanları dövüyor, kendisine direndiklerinde onları yaralıyor ve lağım çukurlarına atıyordu. Hatta küçük dükkânların kapılarını kırıp buraları yağmalayacak kadar ileri gitmişti; evine bir tür çarşı kurmuş, orada ganimetini, ürün bir an önce ortadan kaybolsun diye açık artırmayla parçalar halinde satıyordu. Sık ak bu tür dövüşlerde, gözlerini hatta hayatını kaybetme tehlikesi geçirdi; karısına hakaret ettiği bir senatör az kalsın onu dövmekten öldürüyordu. Bu kötü maceradan sonra, tabii ki peşinde kendisini uzaktan ve gizlice takip eden tribünleri olmadan halkın içine çıkma riskine bir daha girmedi.

Bu yalnızca küçük bir örnek. Bu kadarı yeterli çünkü gerisi de bir o kadar mide bulandırıcı. Suetonius'un böyle tasvir ettiği kişi, onun söylediğine bakılırsa, kendi kendini büyük bir faciaya sürükleyen ahlaksız bir budala. Bu gece gezintilerinden sonra nasıl hayatta kaldığı bile şaşırtıcı çünkü Romalılar, tıpkı günümüzdekiler gibi, ateşli bir baş belasının kendilerini itip kakmasına izin verecek kişiler değillerdi. Hem neden büyükler daha göz alıcı olduğu halde Neron küçük dükkânlardan çalıyordu?

Ama Suetonius'un dedikodularını nereden topladığını iyi biliyoruz: Neron'a (karşılığını fazlasıyla gördüğü) nefret duyan aristokrasiden. Neron'un ölümünden bir yıl sonra 69'da Hippo Regius'ta doğan ve 125'e doğru ölen bu sözde anı yazarı, kesinlikle ne Neron ne de onun hükümdarlığı zamanındaki imparatorlukla ilgili herhangi bir şey görmüştü.

Geri kalanını keşfetmeyi adi suçlarla ilgili polis kayıtlarından fazla midesi bulanmayacak kişilere bırakacağız: Karşılaştıracak olursak, Marquis de Sade'ın eserleri biraz fazla abartılmış çapkınlıklar gibi kalıyor. Eski tarihçilerin (aslında yüzyıllar eserlerini ve isimlerini koruduğundan onlara anı yazarı demek gerekir) kendilerine biraz fazla kolay verilmiş nüfuzları büyük ölçüde zarar görmüş gibi görünüyor.

Şüphesiz Suetonius'a inanmak gerekirse, eğitmeni Seneca'nın derslerinin imparator Neron'a hiç faydası olmadığı görülüyor, çünkü dedikoducumuz yazmayı unutmuş ama Neron'un babası Claudius oğlunun eğitimini ünlü bilgeye teslim etmişti; Claudius öldürüldüğünde ve Neron 17 yaşında imparator olduğunda, imparatorluğun gerçek hükümdarı Seneca ve eyalet valisi Burrus'tu.

Seneca, Suetonius'un anlattığı suç unsuru tuhaf hareketleri asla hoş görmezdi. Mutlu Hayat ve Bilgenin Sarsılmazlığı'nın yazarı olan filozofun etkisi, tersine, yararlı oldu ve Neron'a en düşman tarihçilerin görüşüne göre bütün imparatorlukta varlığını hissettirdi.

Neron bir erdem timsali olmadı, ancak gariptir ki Avrupalılar söz konusu olduğunda hoşgörü gösterilmeyen şeyler, çöllerin serapları tarafından korunan firavunlarda affediliyor. Yoksa kabahat bilinçaltında yatan ırkçılıkta olabilir mi?

Neron'a en sık atfedilen suça gelelim: Roma'nın yakılması. Bu suçlama doğrudan dönemin halkının inancından geliyor: Nitekim, Tacitus ve Dion Cassius'tan öğrendiğimize göre, halk bu yangını tanrılann öfkesinin işareti olarak yorumlamış ve bunun sebebinin Neron olduğundan şüphelenmiş. Bu eski komplo teorisinin kökeni yine Suetonius'a (Neron, 38) ve ayrıca Dion Cassius'a (Roma Tarihi, LXII, 16-17) dayanıyor. Onlar imparatorluk sarayının kölelerinin Roma'nın çeşitli mahallelerine cayır cayır yanan kütük ve meşaleler attıklarını anlatıyorlar. Ama bunların imparatorluk sarayının köleleri olduklarını nereden bilebilirlerdi ki? İki yazar yazmayı unutmuşlar ama Neron bu yangında en güzel saraylarından biri olan, sanat koleksiyonları ve hazinelerinin toplandığı Domus Aurea'yı kaybetmişti.

Yangın 64 yılının Temmuz ayında, yılın en sıcak zamanında, Tiber'in kıyısında sıralanmış yağ satıcılarının bulunduğu dükkânlar ve küçük barakalarda başlamıştı. Rüzgâr yangını körüklemişti.

Tarihçi Catherine Salles yüzyıllar boyunca Neron'a yapılan suçlamanın yersizliğini gösterdi. Özellikle, imparatorun faciayı öinlemek için aldığı önlemleri hatırlattı: Neron evini kaybedenlere imparatorluk bahçelerini açmış ve Ostia Limanı aracılığıyla imparatorluğun diğer bölgelerinden buğday getirtmişti. Kundakçı bir tiranın yapacağı şey değil bu.

Yangının sorumluluğu, geçerli bir neden olmaksızın Hıristiyanların üzerine atıldı ve Tacitus'un söylediklerine dayanılarak “uçsuz bucaksız kalabalıkların” kurban edildiği ileri sürüldü: Tarihçi Richard Bodeus bu tahmini iki ya da üç yüz kurbana kadar düşürdü. Yine de fazla ama o dönemde böyle büyük bir faciaya yol açmış insanlar için bu doğru cezaydı.

Neron'u, özellikle Suetonius denen kişinin dedikodularından kurtarmak ve ona “sıradan” imparator kimliğini geri vermek için şüphesiz hayli çalışmak gerekecek.

4000 yıllık Aldatmacalar-Gerald Messadıe

İlber Ortaylı: Rakıya sahip çıkalım, yoksa uyuşturucu yayılır

Dinozorlardan da eski gizemli keşif

Ressam Mustafa Ayaz vefat etti

Zeki Demirkubuz'dan Nuri Bilge Ceylan itirafı

Kurumsal Güvenlik için Yeni Rehber: 'İş Dünyasında İstihbarata Karşı Koyma'

Kına gecesinin gözdesi kaynana savar şalvar yakma geleneğinin anlamı nedir