II. Abdülhamit 'polisiye' tutkunuymuş!
İlk telif polisiye roman Ahmet Mithat Efendi'nin Esrâr-ı Cinayât adlı eseri. Cumhuriyetin ilk döneminde 'Cingöz Recai' devreye girerken polisiye romanlar da yaygınlık kazanarak okurla buluştu.....

Oluşturma Tarihi: 2021-06-11 22:51:28

Güncelleme Tarihi: 2021-06-11 22:51:28

Türk edebiyatının polisiye roman türüyle tanışması 19. yüzyılın sonlarına rastlamakta. Dilimize çevrilen ilk polisiye roman Fransız yazar Ponson de Terrail'in Paris Faciaları adlı kitabı. İlk telif polisiye roman ise Ahmet Mithat Efendinin Esrâr-ı Cinayât adlı eseri. Bu türün gelişimi 1908'de 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra gerçekleşmektedir. Hatta padişah 2. Abdülhamit'in bu türe çok meraklı olduğu ve sarayında bu tür eserlerden oluşan bir kütüphane oluşturduğu da rivayetler arasında...

Tanzimat'tan Cumhuriyete polisiye roman adımı

Cumhuriyetin ilk yıllarında Peyami Safa'nın Server Bedi takma adıyla yazdığı, Maurice Leblanc'ın yarattığı Arsène Lupin tipinin bir Türk kopyası olan Cingöz Recai tiplemesinin serüvenleri 1924'te başlamış ve yazarın ölümünden bir yıl sonra 1962'de toplu olarak basılmıştır. Cingöz Recai sinemaya aktarılan ilk Türk polisiye roman kahramanı olma unvanını da kazanmıştır...
Biz de okurların takip etmesi noktasından hareketle bazı polisiye romanlara ana hatlarıyla girizgah yapmak istedik:

Esrar-ı Cinayat - Ahmet Mithat Efendi

Roman bir gazetenin cinayet haberi ile başlıyor. Polis dedektifi Osman Sabri ve onun yardımcı Necmi bir çetenin ortaya çıkarılması için sürükleyici bir maceraya atılıyor. 1870'li yıllarda Boğaz'ın bitiminde öreke Taşı denilen kayalıkta genç bir kızla iki adam ölü bulunmuştur. Komiserler Osman Sabri ve Memur Necmi, katili aramaya başlamışlardır. Bir ay sonra gerçekleşen Halil Suri intiharının da cinayet olduğu sonucuna varılır.

Cingöz Recai Kaybolan Adam - Peyami Safa

Peyami Safa, Cingöz Recai ile Sherlock Holmes'a şapka çıkartan bir karakter yaratıyor. Cingöz Recai aynı zamanda beyaz perdeye aktarılan ilk Türk polisiye roman kahramanı olmasıyla da meşhur. Cingöz Recai, ülkenin en tanınmış ve en kibar hırsızı. Servetini; kötülükle, zorbalıkla elde etmişlerden çalarak fakir ve iyi insanlara dağıtan biri. Bir çeşit Robin Hood yani....

Yolpalas Cinayeti - Halide Edib Adıvar

Halide Edib Adıvar'ın 1936 yılında Paris'te kaleme aldığı bir cinayet romanı, Yolpalas Cinayeti. ... Kitap, 1900'lerin başında Şişli'de bir konakta işlenen bir cinayetin görüldüğü dava ile başlıyor ve o yılların İstanbul'una dair gözlemler eşliğinde anlatılıyor.

Kanlı Pazar - Osman Aysu
" Nefesini tuttu. Tüfeğin kabzasını omzuna iyice yerleştirdi ve adamın arabadan inmesini bekledi. Limuzinin camları içerinin görünmesini engelliyordu. Sonra ak saçlı bir kafanın ağır ağır arabanın içinden çıktığını gördü. Acele etmedi. Hedefinin belirgin hale gelmesini bekledi. Shebalin dükkân kapısına doğru yürüyordu. Rus''un kafası dürbünde gayet net görünüyordu. Hans üst üste iki kere tetiğe asıldı. Tam isabet kaydetmişti. Adamın ak saçları bir anda kızıla boyandı. Mermiler kafatasını paramparça etmiş olmalıydı."

Feriköy Mezarlığı'nda Randevu - Barış Uygur

Karısı kaybolan bir adam ile eski bir polisin yollarının kesişmesi ile macera dolu bir hikaye başlıyor.Güzel ve kirli İstanbul, uyumayan şehir, lanet şehir! Caddelere sıralanmış adalar, balkonlara serilmiş, vitrinlere istiflenmiş hayatlar. Alışılmış ıstıraplar, canhıraş ve beklenmedik çığlıklar, siren sesleri, Marmara Denizi. Herhangi bir yerden herhangi bir yere giden yolcular ve güzeller güzeli kayıp bir kadın. “Bulabilir misiniz?”

Dansözün Ölümü - Şebnem Şenyener

“Dansözün Ölümü”, Şebnem Şenyener'den etkileyici, vurgulayıcı bir polisiye romanı. Şenyener, eserinde işlenen cinayetin gizemi çözülmeye çalışırken tutku, aşk, utanç, öfke, kıskançlık ve daha pek çok insana özgü duyguyu vurguluyor.
"nsan zaman zaman durup bir düşünmek, nefes almak, rahatlamak ihtiyacı duyar. Bazen, mavi bir ufka bakarken, siyah bir göktaşına dokunduğumuzda, yüksek bir kayanın gölgesinde serinlerken ya da bir yelken direğinin altında sert bir rüzgârı göğüslediğimizde, karanlık bir mağarada damlayan suyun yankısında, yabani bir sesin tınılarında ya da gece karanlığında bazen bir kadınla bir erkek arasında giderilebilir bu ihtiyaç. Vaktiyle, milyonlarca yıl önce, atalarımızın yaşadığı vahşi topraklardaki hayatın yankısıdır bizi çağıran...."

İstanbul Hatırası - Ahmet Ümit

“İstanbul Hatırası”, Türk edebiyatının polisiye ile bütünleşen yazarı Ahmet Ümit'in sürükleyici romanı.Tarihî yarımadada işlenen sıra dışı bir cinayet, Başkomser Nevzat'ı harekete geçirir. Katil, avcuna antika bir sikke bıraktığı kurbanın cesedi üzerinden çözülmesini istediği bazı mesajlar vermiştir. Aynı cinayet ritüelinin parçası olmuş kurbanlar peşi sıra gelir; tüm kurbanların elinde bir sikke vardır ve her biri şehrin parlak dönemlerinde yaşamış bir imparatorunun döneminden kalma tarihi bir yapının önüne bırakılmıştır. Kurbanların ortak özelliği, İstanbul'a olan ihanetleridir. Peki katilin özelliği nedir?

Kan ve Gül - Alper Canıgüz

“Kan ve Gül”ün kahramanı gelecekten geçmişe dönerek geçmişte işlenen bir cinayeti engelleme yoluna doğru sürükleniyor.
İkinci sınıf aşk romanları çevirmeni, orta sıklet avare Aziz, bir yangında küle dönüşmek üzereyken, zamanda yolculuk yaparak yirmi yıl öncesine döner; üstelik yirmi yaş gençleşmiş bir halde.Henüz işlenmemiş bir cinayeti çözmek üzere harekete… geçmesi pekâlâ mümkündür.Karizmatik sosyopat Abdül'ün hayatını kurtarması… galiba iyi olacaktır.
Mazi tesisatını tamir edebilirse, hayatı, istikbal musluklarından temiz ve tazyikli bir su gibi akacaktır.

Bir Cinayet Romanı - Pınar Kür

Hikayede katili yakalamaktan çok işlenen bir suçun oluşumu, neden bir cinayet işlendiği üzerine kurulu.Anne babasını trafik kazasında kaybetmiş, karısı tarafından terk edilmiş, tembelliği hayat felsefesi haline getirmiş bir şahıstır. Çok zeki bir adam olan emin Köklü, gazetede gördüğü bir cinayeti hemen çözer ve emniyete bildirir. Cinayet masası şefi Haydar Bilir ise onunla çalışmaya başlar.

Aile Sırrı - Gencoy Sümer

Gencoy Sümer'in polisiye dergi Dedektif'te yayınlanan kimi hikayelerinde karşımıza çıkan kahramanımız, bu polisiye romanda Londra'nın banliyölerinden birinde işlenen gizemli bir cinayeti soruşturuyor. Tanınmış bilim adamı Sir Broderick Conway, Borehamwood'daki evinin çalışma odasında ölü bulunmuştur.


Kitapçı Dükkanı - Esmahan Aykol

İstanbul'da yaşayan Alman asıllı Kati, polisiye kitapçısıyken kendini bir cinayetin ortasında buluyor.Kati Hirşel, aslı Alman, yürekte İstanbullu; huysuz, alaycı ama aynı zamanda nüktedan bir polisiye kitapçısı. Kendini beklemediği bir anda, gizemli bir cinayetin ortasında bulan Kati, bunca yıllık polisiye okuru olarak romanlardan edindiği tecrübeyi nihayet gerçek hayatta kullanma olanağı bulur. Esmahan Aykol'un akıcı dilinden hem tüm renkleriyle İstanbul'u görecek hem de Kati'nin bir cinayet peşinde kitapçı dükkânından dünyaya açılan hikâyesi...


Her Temas İz Bırakır - Emrah Serbes

“Her Temas İz Bırakır”da cinayetlerin, suçluların ve başkomiser Behzat Ç.'nin izlerine rastlayacaksınız...Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri... ve Emniyet... Cinayet Masası. Behzat Ç., "yeni müktesebata" uyum sağlayamamış, lambur lumbur, "dişli" bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. "İçimizden birinin" üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil...


Moda Cinayetleri - Çağatay Yaşmut

Çağatay Yaşmut'un yarattığı başkomiser Galip karakteri bu kez bir profesörün cinayeti ardındaki sır perdesini aralıyor.Kadıköy, Moda'da işlenen kanlı cinayetler ve cinayetlerin peşinde bir başkomiser... Galip bu kez bir profesörün ölümünün ardındaki gizemi çözmeye çalışıyor

Çarpışma - Tuğba Sarıünal

Günümüzün unutulmaya yüz tutmuş acı gerçeklerine de dikkat çeken Sarıünal'ın bu sarsıcı polisiye romanını.
"Henüz kendi hikâyemin bile kahramanı olamamışken, benden kendi hikâyelerinde kahramanlık göstermemi bekliyorlar. Oysa ben sadece dünyanın yaşanabilir bir yer olduğuna inanmak istiyorum.“Çocuğum daha.” diyorum.Susuyorlar.Anılarla dolu geçmişlerini değil de kayıp giden masumiyeti özlediklerini bile anlamıyorlar.İçlerindeki boşluk büyürken ben de büyüyorum.Etrafım kalabalık ama iliklerime kadar yalnızlık çekiyorum...."