Büyük bir islam alimi olan İskilipli Atıf Hoca'nın 3 yıl hapis cezasıyla yargılandığı davadan idam cezası çıkmasının sırrını Milli Gazete yazarı Mustafa Kasadar, bugünkü köşesinde yazdı.
Tahirul Mevlevi, Ali Haydar Efendi ve daha başkalarının da sanıklar arasında yer aldığı mahkeme başladığında İskilipli Atıf Hoca için istenen ceza üç yıl hapistir. Bundan kurtulmak için Atıf Hoca tutuklu bulunduğu koğuşta ertesi gün çıkacağı mahkemede okuyacağı savunmayı hazırlar ve uykuya dalar.
Mustafa Kasadar'ın bugünkü yazısı
İSKİLİPLİ ATIF HOCA VE RÜYASI
Tek parti devrinin en büyük zulümlerinden birisi de İslam Ulemasına karşı yürütülen imha ve susturma hareketleridir. İslami tedrisatın yasaklandığı, kitapların yakıldığı ve âlimlerin susturulduğu çok karanlık bir dönemi maalesef bu halk yaşadı. Zaten şu an çekmekte olduğumuz manevi sıkıntılar ve her kafadan bir ses çıkmasına yol açan fikri karışıklar da bu ilim geleneğinin kesilmesi neticesi üstümüze çökmüş bir musibettir.
Bir toplumu canlı tutan ve onları birbirine kenetleyen en büyük bağ şüphesiz ki âlimler ve onların manevi irşadlarıdır. Yeni kurulan rejim kendi geleceğini garantiye almak için halkın cahil bırakılması gerekiyordu. Hâlbuki âlimler onların arasında yaşadığı sürece bunun gerçekleşmesi imkânsızdı. Zira âlimler çevresini aydınlatan kandil gibidirler. Onlar bir şey yazmasalar da, okutmasalar da onların varlıkları tek başına halkı etkilemeye yeter bir güçtedir. Bunun için Osmanlı bakiyesi Rabbani Ulema hedef tahtasına konmuş ve büyük zulümler ve mağduriyetlere uğratılmıştır. Onlardan birisi de İskilipli Atıf Hoca'dır.
7 Mart 1925 yılında kurulan ve bir yıl kadar görev yapan adı “İstiklal Mahkemesi” olan ama gerçek görevi âlimleri ve muhalifleri uydurma delillerle yok etmek ve susturmak olan bu mahkemenin zulmünden kurtulamayanlardan birisi de İskilipli Atıf Hoca'dır.
''BEKLEDİĞİM RÜYAYI GÖRDÜM''
İskilipli Atıf Hoca, Tahirul Mevlevi, Ali Haydar Efendi ve daha başkalarının da sanıklar arasında yer aldığı sözde mahkeme başladığında İskilipli Atıf Hoca için istenen ceza üç yıl hapistir. Bundan kurtulmak için Atıf Hoca tutuklu bulunduğu koğuşta ertesi gün çıkacağı mahkemede okuyacağı savunmayı hazırlar ve uykuya dalar. Tahirul Mevlevi ise aynı koğuştadır ve uyumamıştır. Kendi müdafaasını yazmakla meşguldür. Bir zaman sonra Atıf Hoca gözlerini açar. Tahirul Mevlevi niçin uyandığını sorduğunda Atıf Hoca: “Uykudan muradhasıl oldu, beklediğim rüyayı gördüm” der.
Tahirul Mevlevi: “Ne gördün?” diye sorduğunda: Kâinatın Efendisini gördüm. Bana: “Yanıma gelmek, dururken ne diye müdafaa karalamakla uğraşıyorsun?” dedi. Beni idam edecekler! Allah'ın sevgilisine kavuşacağım. Rüyanın sadık olduğuna hiç şüphem yok. Resulullahın göründüğü rüyaya fesad karışamaz. Ancak şu var ki, savcının 3 yıl hapis istediği bir dâvada idam kararı çıkmasına akıl erdirmek imkânsız. Fakat göreceksin ki, beni asacaklar. Başka bir şeye aklım ermez! Ferman en büyük kapıdan geliyor.
Atıf Hoca bir taraftan kendisi hakkında üç yıl hapis cezası istendiği davadan nasıl idam cezası çıkacağını merak ederken diğer taraftan da elinde tuttuğu savunma için yazmış olduğu kağıtları yırtıp atar. Tahirul Mevlevi çok zorlamasına rağmen onu savunma yapmaya ikna edemez.
Ertesi günü mahkeme başlar. Herkes, elindeki kağıtları okuyarak müdafaalarını yaparlar. Sıra Atıf Hoca'ya gelince Atıf Hoca kalkar ve: “Hacet yok efendim; müdafaayı mucip bir suçum olmadığı esasen tebeyyün etmiştir. Vicdanınızın vereceği hükme beklemekteyim”
Muhakeme bu sözlerle bitiyor. Heyet kararları tespit etmek üzere sözde müzakereye çekiliyor. Aradan bir saat geçtikten sonra heyet mahkeme salonuna dönüyor. Mahkeme kararı okunuyor: “BABA ESKİ MÜFTÜSÜ ALİ RIZA İLE MÜDERRİSLERDEN İSKİLİPLİ ATIF'IN İDAMINA…”
Her kes karar karşısında şaşkına dönerken Atıf Hoca büyük bir vecd ve teslimiyet içindedir. Gayet sakindir. Zira Allah Resulünün rüyada müjdelediği kavuşma gerçek olmak üzeredir. Yalnız ağzından şu cümle -yanında duran Tahirul Mevlevi'nin duyabileceği bir sesle- dökülür: “Zalim ve katillerle elbette Mahşer gününde hesaplaşacağız.”