Molla Muhammed Doğan'ın "Müspet Hareket ve Ezandaki Davet" eserinden:
İslam dini, birlik ve kardeşlik anlayışını temel bir değer olarak benimsemiştir. Bu anlayış, günlük ibadetlerden toplumsal ilişkilerimize kadar hayatımızın her alanında kendini gösterir. İslam'ın bu evrensel mesajını en somut şekilde yansıtan unsurlardan biri de Ezan-ı Muhammedî'dir. Beş vakit okunan ezan, yalnızca bir ibadet çağrısı değil; aynı zamanda Allah'ın birliğini, peygamberin risaletini ve ümmetin ortak bağlarını hatırlatan bir tebliğdir.
Ezan, birliğin sembolü olarak camilerde yankılanırken, İslam'ın evrenselliğini vurgular. Müminler, ezanın çağrısıyla camilerde toplanır, omuz omuza namaza durur ve kardeşlik bağlarını güçlendirir. Bu bağlamda, cami cemaati, İslam kardeşliğinin en somut tezahürlerinden biridir. İslam'ın "Ancak müminler birbirlerinin kardeşidir" (Hucurât 10) ayetiyle ifade edilen bu güçlü bağı, tüm müminler arasında gözetmek bir zorunluluktur.
İslam'ın bu kardeşlik anlayışı, ayrışma ve gruplaşmalardan uzak durmayı gerektirir. Ümmetin ihtilaf ve tefrikadan korunması için mezhep, meşrep veya cemaat gibi aidiyetler, kardeşlik hukukunun önüne geçmemelidir. Çünkü Allah katında üstünlük ancak takva ile ölçülür: "Allah katında sizin en değerliniz, O'ndan en çok sakınanınızdır" (Hucurât 13). Bu ölçü, müminlerin birbirine bakışını şekillendirmeli, ayrılık yerine birlik teşvik edilmelidir.
Birlik ve kardeşlik anlayışının temelinde, İslam'ın kaynaklarına bağlılık yatar. Sağlam bir hizmet anlayışı, Kur'an, Hadis, İcma-ı Ümmet ve Kıyas-ı Fukaha gibi kaynaklara dayandığı sürece doğru yolda kalabilir. Bu esaslardan sapmadan, İslam'ın mesajını yaymak ve yaşamak, İslam toplumunun huzur ve refahını sağlamanın temel yoludur.
Risale-i Nur gibi Kur'an'ın çağdaş tefsirleri de bu birlik ve kardeşlik anlayışını destekler. Ancak bu eserler, hiçbir grup veya şahsa hasredilemez. Risale-i Nur, tüm Müslümanların ortak mirasıdır ve bu eserler üzerinden yapılan ayrıştırmalar, İslam'ın evrensel ruhuna aykırıdır. Dolayısıyla, hizmet anlayışında "ci, cu" ayrımı olmamalı, bu eserler birleştirici bir rehber olarak değerlendirilmelidir.
Ezan'ın yükseldiği her yer, İslam'ın tevhid mesajının yankılandığı bir mekândır. Bu çağrı, ümmetin birliğini ve Allah'a teslimiyetini sembolize eder. Müminler olarak, ezanın rehberliğinde, ayrılıklardan uzak, kardeşlik ve takvaya dayalı bir hayat sürmek, hem dünyevi hem uhrevi huzurun anahtarıdır. Şahısların güdümüne girmemek, Allah'ın davetine kalbi şekilde aracılar koymadan yönelmek, cemaat adı altında belirli amaçlara hizmet eden yapılar yerine cami cemaatinin bereketinden istifade ederek Allah'a yaklaşmak ve kulluk etmek manevi yükseliş için en doğru yoldur.
Sonuç olarak, İslam'ın beynelmilel mesajını yaşamak ve yaşatmak, her müminin sorumluluğudur. Bu sorumluluk, kardeşliği esas alarak birlik içinde hareket etmeyi, ayrışma ve gruplaşmalardan uzak durmayı gerektirir. Rabbimizin rızasını kazanmanın yolu, İslam'ın kaynaklarına sıkı sıkıya bağlı kalmak ve bu rehberliğin ışığında ümmet bilincini korumaktır.''
İşte bu çağrı ve anlatım birilerini rahatsız etmiş ve 2010 yılından bu yana Molla Muhammed Doğan birçok saldırı ve kumpasa uğramıştır ve uğramaya devam etmektedir. İçerisinde talebelerininde olduğu farklı odaklar FETÖ ve KÖZ gibi grupların yönlendirmesi, finansmanı ve bazende şantajları ile Doğan'ı hedef almış ve bu çağrının etkisini ve önemini gölgelemek istemektedirler.