Asya içlerinde, 20.yüzyıl boyunca yapılan çeşitli arkeolojik kazılar, sonradan, Türklerin de yerleşme alanını oluşturan Yenisey-Altay bölgelerini kapsayan geniş bozkır kuşağında, M.Ö.2.binde iki büyük göçer-yerleşik kültür katının verilerini ortaya koymuştur. Bozkır kuşağının güney sınırında, Srubnaya ve Andronovo olarak adlandırılan ve Hint-İran kavimleriyle ilişkisi saptanan bu kültürlerin yayıldığı coğrafya, bronz çağı boyunca, kuzeyli
göçer toplumlarla sürekli bir temas bölgesi olmuş ve ardışık göçer dalgaları sonucunda karışık
bir etnik yapıya kavuşmuştur.
Göçer-yerleşik kültür
Aynı coğrafyadaki, geç bronz çağının sonlarına tarihlenen Karasuk kültür evresi, Kuzey-doğu Çin ile ilişkili gelişmiş metalürji ve seramik örnekleri ile sonradan Türk kavimlerini de etkilediği anlaşılan bir tarihsel gelişmenin ürünlerini sunmaktadır. Böylelikle, M.Ö.7.yüzyıla kadar bozkır kuşağında birbirini izleyen, aynı
zamanda bozkır çevresindeki Yakın-Doğu ve Çin ile bağlantıları saptanabilen ve bazen ProtoTürk diye de adlandırılan bir göçer-yerleşik kültürler etkinliğinden söz edilebilir.
Doç. Dr. Kenan Bilici'nin "İslamiyetin Kabulünden Önce Türk Sanatı" isimli çalışmasında şunlara vurgu yapılmakta:
Çok muhtemeldir ki, Asya'nın, kurgan adı verilen mezar yapısı, ata-kültü, kimi ölü-gömme ritüelleri, mask ve mumyalama, maden, ahşap, çömlek ve dokuma işçilikleri de büyük ölçüde Karasuk ve onu takip eden Tagar ve Taştık kültür evrelerinde şekillenmiş; bozkır kuşağının Türkleşmesi de bu süreçte ve M.S.1–3.yüzyıllar arasında gerçekleşmiştir.
Çin ve Grek dokuma örnekleri
Bu büyük coğrafyada, kesin olarak Türklerle ilişkili ilk askerî ve politik strüktür, M.Ö.3.yüzyılda kuzey Çin'i ele geçirerek egemenlik kuran ve Çinlilerin HiungNu adını verdiği Hun göçer kabileler federasyonudur. İlk kurucusu Teoman'dan sonra idareye geçen Mete zamanında, Türk ve Moğol boylarından oluşan federasyon büyük bir Bozkır İmparatorluğu'na dönüşmüştür. Son yıllarda yapılan arkeolojik kazılarla, HsiungNu'ların Baykal gölünün güneyinde, kuzey Moğolistan'da, Kuzey Çin'de ve Ordos'ta kurdukları şehirler ve ulaştıkları endüstriyel düzey ortaya çıkarılmış; mezar buluntuları arasındaki İran, Çin ve Grek kaynaklı dokuma örnekleri de, İpek Yolu aracılığıyla sürdürülen ticarî ve kültürel ilişkileri aydınlatmıştır.
Hunların batıya yayılışı
M.S.4.yüzyılın ortalarında, Asya bozkırlarından batıya ve Avrupa içlerine kadar yayılan geniş coğrafyadaki tek egemen güç, bir yüzyılı aşan süreyle Hunlar olmuştur. Bugünkü Macaristan coğrafyasını merkez edinen bu büyük askerî gücün baskısı sonucunda oluşan hareketlilik, Avrupa'nın sosyal, kültürel ve demografik yapısını altüst ederek Kavimler Göçü'nü başlatmış; 5.yüzyılın sonlarına doğru Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılışına da neden olmuştur.
Bozkır'ın yazılı tarihi
Orta Asya coğrafyasının egemenlik alanları, M.S.6.yüzyıla kadar, bozkırın Türk dilli göçerlerinin kurdukları ve Göktürk çağı öncesine dayanan Hsiung-Nu, Batı Hunları, kuzey Çin'i ele geçirerek kısa bir süre sonra kuzey Wei hanedanlığına dönüşen Tabgaçlar ve sınırlarını kuzey Hindistan'a kadar genişleten Akhunlar gibi askerî ve politik güçler tarafından yönetilmiştir. Buna karşılık, bozkırın yazılı tarihinde Türk adına ilk kez Çin kaynaklarında ve Göktürk anıtlarında rastlanır. Göktürk devleti, Türklüğünü belirgin ve güçlü bir şekilde vurgulayan ilk ve şimdilik bilinen en eski politik örgütlenmedir. Bumin Kağan tarafından 6.yüzyılın ortalarında kurulan devlet, yüzyılın sonlarına doğru Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmış ve 8.yüzyılın ortalarına kadar hüküm sürmüştür.
Bilge Kağan'dan Kültigin'e
Göktürk çağından günümüze kalabilen maddi kültür mirasının en önemli ürünleri ve yazılı belgeleri, bugünkü Moğolistan coğrafyasına dağılmış eserlerdir. Bunlar arasında, 8.yüzyıldan kalma ve Orhun Anıtları olarak bilinen üç anıt-mezar, Türk ve Dünya kültür mirası için büyük bir öneme sahiptir. Bugün Harhorin denilen, Cengiz'in başkenti tarihî Karakurum kentinin yakınlarında ve Orhun ırmağının kenarındaki Khöşöö-Tsaydam denilen mevkie
kurulmuş olan iki anıt-mezardan biri Bilge Kağan'a, diğeri ise kardeşi Köl-Tigin'e aittir.
Uygurlar ve Tonyukuk
Diğer anıt-mezar ise, başkent Ulan-Baatar'ın güney-doğusunda, Nalayh'ta ve bugün BainTsokto denilen mevkie Bilge Tonyukuk tarafından yaptırılmıştır. Göktürk devletine son vererek, Türklerce kutsal sayılan Ötüken coğrafyasına 8.yüzyılın ortalarından itibaren egemen olan güç Uygur Türkleri'dir. Aynı yüzyılın ortalarında, Orhun
ırmağının batı kıyısında, Khöşöö-Tsaydam'da Bilge Kağan ve Köl-Tigin'in anıt-mezarlarının bulunduğu Göktürk nekropolüne yakın bir konumda inşa edilen ve bugün Moğolistan'da HarBalgas olarak da bilinen Ordu-Balıg (Karabalgasun) kenti, Uygurlara bir yüzyıl boyunca başkentlik yapmıştır.
Doğu Türklerini egemenliği altına alan Uygur Türklerinin kurduğu devlet, M.S.840'da kuzeyden gelen Kırgızlar tarafından dağıtılmış; Uygurların büyük bir bölümü Karluk ülkesine ve Çin'de Kansu eyaletine yerleşerek, Tangutlar tarafından 11.yüzyılın başlarında ortadan kaldırılana kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Arapların Dokuz Oğuz dedikleri Uygurların bir başka kolu ise Tarım havzasına göçmüş; Çin ve Hint kültürel alanları arasında Budist, Maniheist ve en büyük ölçüde İslâm dinlerini benimseyerek Moğol egemenliğine kadar Türk
tarihinin İslâm dışındaki en büyük yerleşik kültürünü üretmiştir.