Kaderiyye Mezhebi nedir?
Kaderilik ya da Kaderiyye Allah’ın belirlediği kader yerine, insanın kendi kaderini, amelini, geleceğini kendisinin tayin edeceğini savunan itikadi bir mezhep ya da İslami bir ekoldür.

Oluşturma Tarihi: 2017-11-10 14:28:29

Güncelleme Tarihi: 2017-11-10 14:28:29

Kaderiyye, kader konusunda insanın irade, ihtiyat ve kudret sahibi, sorumlulukları olan bir yaratık olduğu, insanların Allah'ın hiçbir müdahalesi olmaksızın fiillerini bizzat kendi güç ve iradesine bağlı olarak meydana getirdiği inancına sahip olan İslam dini itikadi mezhebidir. 

KADERİYYE'NİN ANLAMI

'Kaderiyye' kelimesinin tam karşılığı ise  "kulun, fiilini kendisinin yarattığı inancına sahip olup da kula kudret atfettiği ilâhi kaderi inkâr etmeleri" görüşünden ileri gelir. Bu mezhebe bu bağlamda "kulun kendi fiilini yaratacak kudreti vardır" anlamında 'Kudretçiler' anlamına gelen Kaderiyye denmiştir.

ORTAYA ÇIKIŞI 

İlk defa kader konusunda konuşarak Allah'ın önceden bir takdiri olduğunu reddedenin Ma'bed el-Cüheni (öl.H.80/M.699) olduğu kaydediliyor. Basra'da Hasan el-Basri (öl.H.110/M.728)'nin ders meclisine devam eden  Mâ'bed, sonradan ilâhi kaderi redde yönelmiştir. Rivâyet edildiğine göre Ma'bed el-Cüheni'nin kaderi görüşe sahip olması devrindeki bazı idarecilerin, Müslümanların malını, canını alıp da "Bizim fiillerimiz Allah'ın kaderi üzerine cereyan ediyor." diyerek yaptıkları haksızlığı kadere yüklemelerine dayandırılır. Belki Mâ'bed ve taraftarlarının gayesi kula sorumluluğu yükleme düşüncesi olmaktadır. Ancak ilâhi kaderi inkâr ettiği gerekçesiyle halife Abdülmelik bin Mervan'nın emriyle Haccac tarafından H.80/M.699'da idam edilerek öldürülmüştür.

Cüheni'den sonra onun görüşlerini devam ettiren Geylan ed-Dımeşki halife Hişam bin Abdülmelik tarafından Şam'da idam ettirilmiştir.

Kaderiyye'nin, kulların fiilleriyle ve kaderle ilgili görüşleri hicri II. yüzyıl başlarında Vasıl bin Ata (öl.H.131/M.748) tarafından kurulduğu kabul edilen Mutezile tarafından devam ettirilmiştir.

Kaderiyye'den bazılarına göre iyi işler (hasenât) ve iyilik (hayr) Allah'tandır, ancak kötü işler (seyyiât) ve günahlar (masiyet) Allah'a isnad edilemez. Mufavvida adıyla anılan bazı Kaderilere göre, insan Allah'ın hiçbir yardımı ve yönlendirmesi (hidâyet) olmaksızın iyi olan her şeyi yapabilme gücüne sahiptir. Allah insana yapabilme gücünü (istitaat) tam ve mükemmel olarak vermiştir. Bu güçle insan inanmak-inkâr etmek, yemek-içmek, oturmak-kalkmak, uyumak-uyanmak gibi istediği her işi yapabilir.