Dolar

34,3503

Euro

37,0542

Altın

2.989,18

Bist

8.946,13

Köy ve köylünün edebiyata girişi

Türkiye'de Halkçılık, Osmanlı döneminde başlayan Ulusçuluk akımıyla bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, Halka Gitmek, Köye Gitmek önem kazanmıştır...

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-06-30 23:54:33

Köy ve köylünün edebiyata girişi

"Türkiye'de modern edebiyat 1839'da Tanzimat hareketi ile başlamakla beraber, uzun yıllar İstanbul merkezli kalmış, Anadolu'ya açılamamıştır. Anadolu'nun Türk edebiyatındaki varlığının ancak Türkçülük akımına bağlı olarak ortaya çıktığı görülür. Bu süreçte aydın, hem halktaki milli kültürü özümsemek ve hem de köyü canlandırmak gibi ikili bir görevle halka, köye gitmek durumundadır..."
Köy Edebiyatı ve Türk Edebiyatında Köye "İçerden Bakış Doğuşu, etkileri, sonuçları" adlı çalışmasında Erol Çankaya, "Köy edebiyatı, Türk edebiyatında 1950'li yıllarda ortaya çıkan, 1960'larda altın günlerini yaşadıktan sonra 1970'lerde giderek zayıflamış bir akım olarak tarihteki yerini almış görünüyor." değerlendirmesini yapıyor.

Köy enstitü olgusunun doğuşu

..Türkiye'de, Cumhuriyet rejiminin en önemli adımlarından olan Köy Enstitüsü olgusunu ve doğuş nedenlerini anlamak için her şeyden önce, genç Cumhuriyet rejiminin ideolojisini kavramak gereklidir. Hemen hatırlayalım ki Anadolu Ġhtilali‟nin önder kadroları 1789 Fransız Devrimi'nin etkileri altında yetişmiş, adı öyle konmasa da devrimden “burjuva devrimi”ni anlayan, aynı dönemde hemen yanı başlarında yürüyen Sovyet Devrimi'nden farklılıklarını bilip uzak durmayı yeğleyen kişilerdir. Ne var ki elde yaslanılacak, devrim yapacak bir burjuvazi bile yoktur..."

Yaprak Dökümü'nden Sinekli Bakkal'a

1930'larda Yaprak Dökümü, Çıkrıklar Durunca, Yaban, Kuyucaklı Yusuf, Üç İstanbul, Sinekli Bakkal, Ayaşlı ve Kiracıları vb. gerçekçiliğin ilk ürünlerinin yayınlandığı dönemde Türk edebiyatındaki bu yönelişi bir yabancı şöyle değerlendirmektedir: “Bugün orta tabaka ve fakir tabaka da Türk romancı ve hikayecilerinin görüş seviyesine girmektedir. Sosyal cereyanlar, şüpheden vareste bir haslet sahibi olan Nazım Hikmet'te şairinin bulmuştur. Halbuki
köy, maalesef, hala edebiyat çerçevesi haricinde kala gelmektedir. Zira menşe itibarıyla ait olduğu
şehirciler tabakası dolayısıyla Türk edibinin de köyle bir rabıtası yoktur. Halbuki yeni, edebiyatın
Anadolu varlığının ifadesi olabilmesi için bu istikamette genişlemesi lazımdır.”

Ulusçuluk ve halka gidiş...

Bilindiği gibi, Türkiye'de Halkçılık, Osmanlı döneminde başlayan Ulusçuluk akımıyla bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, Halka Gitmek, Köye Gitmek önem kazanmıştır.Önceleri Türk Ocakları bünyesinde başlayan Halka Gitme, Ziya Gökalp'in deyişiyle halktaki “milli hars”ı özümseme çabaları Cumhuriyet döneminde Halkevleri kanalıyla
sürdürülmüştür. Ne var ki bütün iyi niyetli çabalara karşın, bu “halka gidiş” eylemi turistik bir eylem olmaktan kurtulamamış, bu çerçevede üretilen Anadolu edebiyatı da kentli aydının halka, köylüye dışarıdan bakışı olmaktan öteye gidememiştir.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in deyişiyle, “Köylü, edebiyata kendi girmeye başlamıştır.” Bu nedenledir ki, köy edebiyatının en ünlü adlarından ve köy çocuğu olan Fakir Baykurt, daha 1960'larda "Türkiye'nin sosyal tarihini yazacak olanların ilk sağlam kaynağı hiç Ģüphesiz edebiyat olacaktır” diyordu. Gerçekten de bu edebiyat, Fakir Baykurt‟un dediği gibi, “politikacılara, iĢ sahiplerine, mesuliyet sahiplerine faydalı olacak doküman” durumuna gelmiş”tir.
Demokrat Parti'nin köy ve kırsal kesim tabanına yaslanan popülist politikaları içinde Bizim Köy olgusu devamlı tartışılmış, bu konu edebiyatımız gündeminde çok büyük yer tutmuştur. Bu akım, Köy Enstitülü yazarlar kadar, başka pek çok yazarın da köy ve köylü sorunlarını yansıtan yapıtlar vermesinde etkili olmuştur. Böylece, Türk Edebiyatında 1950-1970 dönemine damgasını vuracak, tartışmalara yolaçacak bir ana akım başlamaktadır.

Haber Ara