Eskişehir yolundaki atölyesinde çini sanatını icra eden 45 yaşındaki Gürbüz, çiniyi resim ve gravürlerle zenginleştirerek vazo, tabak, pano gibi eserler ortaya çıkarıyor.
Gürbüz, AA muhabirine, çocuk yaşlarda resme ve görsel sanatlara ilgi duymaya başladığını söyledi.
"Alaylı" olarak yaklaşık 35 yıldan bu yana çini sanatını sürdürdüğünü belirten Gürbüz, şöyle devam etti:
"Okul harçlığımı kazanmak için 10-12 yaşlarında çiniye başladım. 'Çininin tozunu yuttuğunda bırakmazsın' derler. Benim de öyle oldu. İlkokul yıllarımdan beri çeşitli atölyelerde çalışarak ustaların yanında bu sanatı öğrendim. Çini sanatında klasik çalışmaların yanında her zaman sıra dışı çalışmalara da önem verdim. Çocukluk dönemlerimde bir gazetede gördüğüm Fatih Sultan Mehmed'in Haliç sahnesini 43 santimetrelik bir tabağa resmettim. Yaptığım çalışma çok beğenilerek daha fırınlanmadan satıldı."
Gürbüz, günün büyük bölümünü atölyesinde geçirdiğini, çini sanatının kendisi için bir yaşam tarzına dönüştüğünü dile getirdi.
Sanatını "sabır sınavı" olarak nitelendiren Gürbüz, "Çini benim için artık bir yaşam felsefesi oldu. Ustalarımızdan çiniyi 'ateşte açan çiçekler' olarak öğrendik. Emek veriyorsunuz, saatlerce, günlerce uğraşıyorsunuz, fırına koyuyorsunuz. Fırından eserin nasıl çıkacağını bilemezsiniz. Kırılıp, yarılmış ve patlamış da olabilir. İlmek ilmek, nokta nokta işlenen bütün emeğiniz boşa gidebilir." dedi.