Babaoğlu'nun “Global kuşatma, insani ve milli yenilgi” başlıklı son yazısı:
Düpedüz hüzünlü bir fotoğraf… Görmüşsünüzdür... Ünlü hamburger firmasının Moskova'daki şubesinin kapısına kendini zincirlemiş çok ama çok kilolu genç bir adam… Firmanın yaptırımlara uyarak Rusya'yı terk edişini protesto ediyor.
Üzerinde acımasızca tepinmeye müsait bir olay tabii... Öyle ki, kimse genç adamın o sırada "Bu Rusya düşmanlığıdır" deyişini; tam da bu cümlenin içinde sakladığı "sosyal uyku"yu düşünmeyecek...
Biliyorum, çoğunluk gülüp geçecek... Günümüz insanı bağları ve bağımlılıklarıyla, "ihtiyaç" kılınmış hazlarıyla kuşatılıp hapsedilmiştir.
Yere göğe koyamadığı "yaşam tarzı" hücresidir, dışarı çıkmaya mecbur kalıncaya kadar bunu fark etmez bile... Konforu yenilgisidir. Siz o genç adamın; Luka Zatravkin'in kilolarına odaklanıyorsunuz ya...
“Devletlerin de diz çöktüğü alanlar…”
Yanlış yapıyorsunuz... Aynı zincirlerden çocuklarımıza "kids menü" alırken "Yanında oyuncak yok mu bu sefer?" diye sızlanan ebeveynler oluşumuza odaklanalım mesela, var mısınız?
Bugüne kadar televizyon ekranlarına gözümüzü dikip ağır ateş gücüne sahip silahlara takılıp kaldık ya... Esas silahların gündelik hayatımızın içine serpiştirilmiş global alışkanlıklar olduğunu görmek istemedik.
Kolalar, burgerler ve pandemi boyunca kölesi olduğumuz film ve dizi platformları dahil daha pek çok şeyin "aşil topuğumuz" olduğunu görmezden geldik.
“Kim veriyor size o refahı?”
O kadarla da kalmıyor... Meğer sadece tek tek bizlerin değil, devletlerin de diz çöktüğü alanlarmış bütün bunlar, değil mi?
Rusların banka kartlarının bir günde "sıfırlanması"nı düşünün... Finansal harcama teknolojisinin globalleşmesini şahane bir şey olarak alkışlarken, iş karşılıklı düşmanlığa dönüştüğünde apışıp kalıveren "sade insan"ın halini düşünün... Refah, refah, refah... Yıllarımız böyle geçti.
İyi de kim veriyor size o refahı?
Ya geri alırsa?
Şimdi dünyanın "Globalleşme gerçekte nedir?" dersleri verdiği dönemdeyiz. Kafalara vura vura öğretiyor.
Sabah