Süleyman Çelebi'nin Mevlid eserinin bilinen en eski nüshasını ABD'de tespit eden bilim insanları, nüshaya ilişkin bilinmesi gerekenleri anlattı.
“Müslüman şairler İslamiyet'in ilk dönemlerinden itibaren Hz. Peygamber'e duydukları muhabbet ve hayranlığı dile getiren, onu tazim eden eserler ortaya koydu. İslam edebiyatları içinde en fazla mevlid, Türk edebiyatında kaleme alındı.” Vesîletü'n-Necât'ın müellifine yakın bir nüshasına ulaşmayı hedefliyorlardı
Araştırmalar sonucunda yurt içi ve yurt dışı kütüphanelerindeki yüzlerce mevlid nüshasını gözden geçirme fırsatı yakaladıklarını söyleyen Prof. Köksal ve Prof. Kütük, bunlardan önemli gördüklerinin dijital görüntülerini edinmeye çalıştıklarının altını çizdi.
Sayın Köksal ve Kütük, Vesîletü'n-Necât'ın müellifine yakın bir nüshasını ulaşmanın araştırmalarının amaçları arasında yer aldığına işaret etti ve nedenini şu sözlerle açıklıyor:
“Çünkü Türkçenin en önemli metinlerinden biri olduğu şüphe götürmeyen ve halk arasında asıl ismi neredeyse unutulup ‘Mevlid' yaygın adıyla anılan eserin bilinen en eski nüshası eserin telifinden aşağı yukarı yüz yıl sonrasına aitti. Tabiatıyla bu geniş zaman aralığı, Mevlid'in sağlıklı bir metninin ortaya konulmasına engel olmaktaydı.”
Nüshayı tespit eden Prof. Dr. Fatih Köksal ve Prof. Dr. Rıfat Kütük, tespit sürecini şu sözlerle anlatıyor:
“Tetkiklerimiz esnasında Michigan Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan ve sanal ortamda erişimi açılan Türkçe yazmalar arasında Vesîletü'n-Necât'ın oldukça eski bir nüshasına tesadüf ettik. Bu yazmada Mevlid'in haricinde Süleyman Çelebi'nin şiirlerinin kayıtlı olduğunu da gördük. Her ne kadar yazmada kim tarafından hangi tarihte kopyalandığını gösteren bir istinsah kaydı bulunmuyorsa da yazı, kâğıt, tezhip ve bilhassa imla özelliklerinden yola çıkarak nüshanın 15. yüzyılın başında, Süleyman Çelebi henüz hayattayken yazıldığı sonucuna ulaştık. Kütüphanenin internet sayfasında yazmanın II. Abdülhamid'in özel kütüphanesinden çıktığı söyleniyorsa da oraya hangi yolla gittiğini belirlemek mümkün olmadı.
Bütün bu tespit ve değerlendirmelerimizi Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi'nin 2022 Temmuz sayısında yayımladığımız bir makale ile bilim dünyasına duyurduk. Bu çalışmanın yayımlanmasının Cumhurbaşkanlığımız tarafından ‘Süleyman Çelebi Yılı' ilan edilen 2022'ye denk gelmesi ise kuşkusuz güzel bir tesadüf oldu.” "Mevlid her asırda çok beğenilip rağbet gördü"
[İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal]
Vesîletü'n-Necât Türk edebiyatında en fazla okunan, yazma ve matbu olarak en fazla çoğaltılan eser olma ayrıcalığına sahip.
Köksal ve Kütük, Mevlid'in birden fazla nüshasının bulunmasının nedenlerini şu şekilde aktarıyor:
“Hiçbir Türkçe yazma eser ihtiva eden kütüphane yoktur ki Vesîletü'n-Necât'ın birden fazla nüshası bulunmasın. Mevlid'in bu kadar fazla nüshasının bulunmasının bir sebebi eserin her asırda çok beğenilip rağbet görmesi ise diğeri de mevlid cemiyetlerinde mevlidhanlar tarafından makamla okunması geleneği. Bu da değişik uzunlukta mevlid nüshalarının yazılmasını beraberinde getiriyor. Denilebilir ki zaman içinde her mevlidhan biraz da kendi zevki ve muhiti nispetinde mevlid nüshaları hazırlamış; aralara Yunus Emre, Eşrefoğlu Rûmî, Niyâzî-i Mısrî gibi başka şairlerin şiirlerini de yerleştirerek cazip derlemeler yapma yolunu tuttu.
Elbette bu, zamanla Vesîletü'n-Necât'ın asıl metninde bulunan bazı kısımların çıkarılması ya da aslında bulunmayan bazı parçaların da eklenmesi sonucunu doğuruyor. Cemiyetlerde yaygın olarak okunan mevlid metninde geçen ‘Merhaba' faslı buna güzel bir örnektir. Aslında ‘Ahmed' isimli bir şaire ait olan bu bölüm Vesîletü'n-Necât'a sonradan dâhil edilmiştir.
İşte Michigan nüshası yüzyıllar içinde oluşan bütün bu sorunları çözmemize ve Süleyman Çelebi'nin kaleminde çıkan orijinal metne ulaşmamıza imkân tanıdı." “Eserin tam adının Kitâbu Vesîleti'n-necât fî Mevlidi Eşrefi'l-mevcûdât olduğunu ilk defa öğrendik”
Prof. Dr. Mehmet Fatih Köksal ve Prof. Dr. Rıfat Kütük, Michigan nüshasında olup da diğer nüshalarda olmayan bilgileri aktardı:
“Bu nüshanın önemli bir diğer tarafı Mevlid'in aslında yer aldığı hâlde sonradan tedricen nüshalardan çıkarıldığı anlaşılan Arapça mensur-manzum bölümleri eksiksiz ihtiva eden yegâne nüsha olması.
Nüshayı ehemmiyetli kılan hususlardan biri de eserin ortalarında bulunan dört sayfalık mensur kısmın başka hiçbir nüshada bulunmayışı.
Yine Michigan nüshası yardımıyla eserin tam adının Kitâbu Vesîleti'n-necât fî Mevlidi Eşrefi'l-mevcûdât olduğunu da ilk defa öğrenmiş bulunuyoruz.”
Michigan nüshası tespit edilene kadar eserin müellifine yakın bir kopyası bilinmiyordu."
Vesîletü'n-necât'ın aslı, yani Süleyman Çelebi'nin elinden çıkan hâli, gerçekte 800 beyit civarında.
Nüsha, 15. yüzyıl başlarına kadar kullanılan Selçukî neshiyle kaleme alınmış.
Eserde diğer nüshalarda yer almayan bütün Arapça manzumelerin sonunda dokuz yerde tekrar edilen ve “Ey halk! Muhammed'e salavat getirerek teslim olun. Çünkü o, âlemlere rahmet olarak geldi.” anlamındaki şu Arapça beyit vardır:
"Sellimū yā ḳavmi bel ṣallū ʿalā e'ṣ-ṣadri'l-emīn
Muṣṭafā mā cāʾe illā raḥmeten li'l-ʿālemīn"
Nüshada 5'i Hz. Ali, 6'sı da Hz. Muhammed'in halası Safiyye binti Abdulmuttalib'e, diğerleri bazı Arap şairler ve Süleyman Çelebi'nin kendisine ait olmak üzere 84 Arapça beyit, 5 bend (25 mısra), toplam 193 Arapça mısra mevcut.
Esasen beyitler hâlinde yazıldığı için beyit sayısıyla ifade ettiğimizde bu 96 buçuk beyte karşılık geliyor. 716 Türkçe beyitle birlikte eserde yer alan toplam beyit sayısı 812 buçuk.
Eser hakkında çalışmalar yapan Hüseyin Vassaf, M. Tayyib Okiç, Necla Pekolcay, Ahmet Ateş, Faruk Kadri Timurtaş gibi araştırmacılar da mevcut nüshaların tutarsızlığına temas etmişler.
Bursa'da H 812/M 1409'da kaleme alınan eserin şu ana kadar bilinen en eski yazması H 916/M 1510-11 tarihinde istinsah edilen Ayasofya nüshası, en doğru olarak kabul edilen yazması ise H 967/M 1560 tarihinde yazıya geçirilen Fatih nüshasıydı.
[Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Kütük]
Her asırda şöhret ve tesirini koruyan meşhur bir eserin sahibi olmasına rağmen Süleyman Çelebi'nin başka şiirlerine bugüne kadar tesadüf edilememişti.
Köksal ve Kütük, ilk kez ulaşılan şiirler hakkında şu bilgileri verdi:
“Michigan nüshası sayesinde Çelebi'nin Mevlid dışındaki manzumelerine de ilk defa ulaşmış bulunuyoruz. Yazmanın sonunda, Mevlid metninin akabinde Süleyman Çelebi'ye ait olduğunu düşündüğümüz altı şiir mevcut. ‘Süleyman' mahlasının kullanıldığı bu manzumeler Süleyman Çelebi'nin ne denli başarılı bir şair olduğunu gösteriyor.
Mevlid'in dili ve üslubuyla benzerlik arz eden şiirlerin ilki Hz. Peygamber için yazılmış bir methiye (naat), sonraki dördü ise nasihat içeriklidir. Altıncı ve son şiir ise tasavvufi bir manzume.”
Prof. Dr. M. Fatih Köksal ve Prof. Dr. Rıfat Kütük, Vesîletü'n-Necât'ın Türkçe ve Türk dünyası için önemine ilişkin, “Millet olmanın en gerekli şartlarından biri hiç şüphesiz müşterek metinlere sahip olma mecburiyeti. Bu müşterek metinler milletlerin fertlerini birbirine bağlayan sağlam rabıtalar. Orhun Yazıtları, Yunus Emre'nin ilahileri, İstiklal Marşı gibi ortak metinlerimiz millet olma vasfımızı korumamızı ve onu gelecek nesillere aktarmamızı sağlıyor. İşte bu müşterek metinlerimizin en önemlilerinden biri de Vesîletü'n-Necât. Bu şaheser sadece Anadolu topraklarında değil başta Balkanlar olmak üzere masun sınırlarımız dışında kalan ancak dil ve gönül bağımızın devam ettiği coğrafyalarda da Türkçenin, İslam şuur ve hassasiyetinin korunup yaşatılmasına hizmet etti. Süleyman Çelebi'nin bu eseri Arnavutlar, Boşnaklar gibi Türkçe bilmeyen veya çok az bilen Müslüman topluluklar arasında bile coşkuyla dinlendi ve bu dillere de tercüme edildi.” ifadelerini kullanıyor. “İslam edebiyatları içinde en fazla mevlid, Türk edebiyatında kaleme alındı”
Prof. Dr. Köksal ve Prof. Dr. Kütük, Mevlid'in Türk-İslam ilim dünyasındaki manevi olarak önemini şu sözlerle vurguluyor:
“Müslüman şairler İslamiyet'in ilk dönemlerinden itibaren Hz. Peygamber'e duydukları muhabbet ve hayranlığı dile getiren, onu tazim eden eserler ortaya koydu. Öyle ki, zamanla sadece Hz. Peygamber'e tahsis edilmiş edebî türler ortaya çıkmıştır. Bu edebî türlerin en fazla rağbet görenlerinden biri de Hz. Peygamber'in doğumunu anlatan, daha ziyade topluluklar önünde okunmak maksadıyla ve ekseriyetle mesnevi nazım şekliyle yazılan mevlidler.
İslam edebiyatları içinde en fazla mevlid, Türk edebiyatında kaleme alındı. Mevcut bilgilerimiz yüzden fazla Türk şairinin mevlid yazdığını gösteriyor. Bu rağbetin en önemli nedenlerinden biri hiç kuşkusuz Vesîletü'n-Necât'ın ulaştığı başarıya ortak olma arzusu. ‘Kendisinden sonra yazılan hemen bütün mevlidler Vesîletü'n-Necât'ı örnek almış ve ona nazire olarak vücut bulmuş' denilebilir.
Süleyman Çelebi'nin Mevlid'ini hangi olay üzerine yazdığı bilinen bir husus. Hz. Peygamber'e duyulan temiz ve samimi bağlılığın Türkçe ifadesi olan bu büyük eser etrafında olumlu, olumsuz birçok değerlendirme yapıldı. Ancak bu büyük eserin göz ardı edilemeyecek başarılarından biri de Türkçeyi mabede sokması. İbadet mahallerinde okunacak metinler hususunda son derece dikkatli davranan Türk iman ve zevki Vesîletü'n-Necât'ı yüzyıllar boyunca selatin camilerden tutun da Anadolu'nun en mütevazı mescitlerinde Yunus Emre'nin ilahileriyle birlikte her fırsatta gönülden ve saygıyla tekrar etmekte bir beis görmemiş.
Çocuklarımıza verdiğimiz ‘Mevlüt' isminin sebeplerinden biri de herhâlde bu büyük esere ve onun ilham ettiği düşüncelere bağlanmalı. Sanıyoruz bütün İslam coğrafyasında çocuklarına ‘Mevlüt' ismini bu kadar fazla veren ikinci bir millet mevcut değil. ‘Mevlüt' ismi de aynen ‘Mehmetçik' ismi gibi Türk milletinin Peygamberine muhabbet ve bağlılığının bir nişanesi olarak vücut bulmuştur demek yanlış olmaz kanaatindeyiz.”
Vesîletü'n-Necât'ın Michigan nüshası esas alınmak suretiyle Prof. Dr. M. Fatih Köksal tarafından hazırlanan tenkitli metin bu yıl içerisinde Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanacak.
TRTHaber, Ayşe Şimşek