Harpler, açlık, kıtlık devrinde Kafkas illerinden göçen Nadire Nene göç sırasında bir torununu ve iki evladını kaybetmiş. Göç dediğin bir yerden bir yere savrulmadır ve o savrulmada Nadire Nene çok çekmiş. Bir de gelecek nesillerden söz almış. "Ben ölünce doğan çocuklardan bir kız, bir erkek ismi olarak Nadir ve Nadire isimlerini koyarsanız onların adıyla benim de çilem anılır. Belki hatırlayıp rahmet okurlar" demiş.
Nadir'in ismini babaannesi koymuş. Kız olsaymış ismi "Nadire" olacakken erkek olmuş ve "Nadir" demişlerdir. Rahmetli babaanne ismine pek düşkünmüş. Apartmana kendi adı verildiğinde sevinç gözyaşları döküp ağlamışlığı vardır. Babaanne ismine bu kadar düşkün olma sebebini bir ucu dram olan bir hikâyeye bağlar. Bu isim ona rahmetlik Nadire Nene'den kalmıştır. Harpler, açlık, kıtlık devrinde Kafkas illerinden göçen Nadire Nene göç sırasında bir torununu ve iki evladını kaybetmiş. Göç dediğin bir yerden bir yere savrulmadır ve o savrulmada Nadire Nene çok çekmiş. Bir de gelecek nesillerden söz almış. "Ben ölünce doğan çocuklardan bir kız, bir erkek ismi olarak Nadir ve Nadire isimlerini koyarsanız onların adıyla benim de çilem anılır. Belki hatırlayıp rahmet okurlar." demiş.
İsmin ağırlığı
Nadir, isminin ağırlığını bilir de aklına düştükçe Nadire Nene'ye rahmet dileyen akıllı efendi bir çocukmuş. Bazı insanların lise hayatı pek sıradan geçer. Sanki tatsız, neşesiz bir avuç insan seçilmiş ve bir sınıfa doldurulmuştur. İşte Nadir'in sınıfı da böylesi soğuk tiplerden oluşuyormuş. Ama Nadir muhabbeti seven, çay, kahve eşliğinde sabahlara varan muhabbetler eden bir çocuk olduğundan sınıfından pek sıkılmış. Başka sınıflardan ahbap edinmenin derdine düşmüş. Kendisi gibi muhabbet ehli bir çocukla tanışmış. Çocuğun adı dedesinden geliyormuş. Nizamettin'miş adı. İşin başında hemen anlaşmışlar. "Senin ismin neneden, benim isimim dededen. Ne güzel buluştuk" demişler. Gel zaman git zaman. Nadir ile Nizamettin pek iyi ahbap olmuşlar. Hatta Nadir bir dilekçe verip Nizamettin'in sınıfına geçmiş. Beraberce dirsek çürütmüşler okul yıllarında. Sonra üniversite imtihanı gelmiş. İmtihana iyi hazırlanmışlar ve ikisi de muhasebecilik yazmış. Hayalleri beraberce bir muhasebe bürosu açmakmış. Yıllar hayalleri de imtihan ediyor. Beraberce muhasebe bölümünü okurken hiç sıkıntı çekmemişler. Ama büro açacakken türlü çeşit sıkıntılar olmuş. Sıkıntı dediğin ilk karşılaşmada sabır ister sonrası daha kolaydır. İki arkadaş da sıkıntılarının önünde de sonunda da sabır etmişler. Büro açılmış. Müşteriler yavaş yavaş gelmişler. İşler tıkırında gidiyorken. Nizamettin büroya bir arkadaşını getirmiş. Arkadaşının özelliği yakın tarihe meraklı olmasıymış. Ve elinde kayıt cihazı ile ihtiyarları konuşturup eski günler hakkında malumat toplamaktaymış. Eski günler deyince Nadir'in hemen aklına Nadire Nene gelmiş. Ve o heyecanla başlamış anlatmaya. O anlattıkça bürodakiler masa sandalye çekip dinlemişler. Göç yolunda yaşadıklarını anlatmış. Sonra gelip yerleştikleri köyde olanı biteni anlatmış. Acıklı yerlerinde göz yaşı dökenler olmuş. Tarihe meraklı arkadaş sabırla dinlemiş. Sonra sorular sormaya başlamış.
Göç kafilesinin hükümeti
Sorularına cevap aldıkça sanki eliyle koymuş gibi Nadire Nene'nin tarihteki yerini bulmuş tarihe meraklı arkadaş. Ve anlatmaya başlamış. "Senin Nadire Nenen o göç kafilesinin hükümeti sayılır bir kadınmış. Aklı yetik kocalarla beraber göçü idare edermiş. Sonunda gelip şimdiki köylerine konmadan evvel falanca köye yerleşmişler. O köyden Deli Dündar isminde bir adamla anlaşamayınca bir kere daha yola düşüp bu köye gelmişler. O köyde Deli Dündar yaramaz bir adammış. Ve de zulümleri sizinkilere de dokunmuş. Ve işin garibi şu ki Deli Dündar aha bizim Nizamettin'in dedesinin dedesi olur." o böyle söyleyince odadakiler de şaşırmışlar. Bu nasıl iş? Senin deden Deli Dündar yüzünden Nadir'in Nenesi köy değiştirmiş. Herkes şaşırınca Nadir ile Nizamettin de ne edeceğini bilememişler ve tarihçi arkadaşa usul usul yol vermişler.
O günden sonra iki arkadaşı da bir meraktır almış. İkisi de hikâyenin doğruluğundan emin olmak istemişler. Ailelerindeki büyüklere sormak istemişler. Ama tarih bilir, geçmişe meraklı bir aile büyüğü bulamışlar. Okullarda öğretilen tarih yarım yamalak olduğundan, bir de eski adamlar eski defterleri karıştırmayı pek sevmediklerinden kimse Nadir ve Nizamettin'e malumat vermemiş. Ama Nizamettin'in teyzesi; "...senin göbek adın Dündar idi ama bu devirde kimse Dündar ismini söylemez diyerek Nizamettin yaptık." demiş. Teyzesinin yaşı o kadar büyük değilmiş ama eski işlere merakı varmış. Teyzesini sorguya almış Nizamettin ama. Teyze pek işe yarar bir şey söylememiş. Ama dedelerimiz bize Deli Dündar'ı anlattıydı. Babalarımız pek sahip çıkmazdı, benimsemezdi Deli Dündar Dede'yi. Zaten kendisine istediği kız verilmeyince yarı deli olmuş Dündar o saatten sonra da düzelmemiş. "Adı neymiş bu kızın teyze?" diye sormuş Nizamettin. Teyzesi düşünmüş. "Kızın adı Nigar ama herkes Nadire'nin Nigar diye bilirmiş kızı. Çünkü kızın çok örflü bir annesi varmış. Kızı Dündar için istemişler ama verilmeyince Dündar bunların başına bela olmuş. Çekmiş mavzeri köy girişine oturmuş. Nadire'nin kızını almadan bu sülaleye rahat yok demiş. Bakmışlar olacak gibi değil göçmüşler." Teyzedeki bilgi buraya kadar olunca Nizamettin durumu Nadir'e anlatmış. Nadir de heveslenmiş acaba bizim tarafta ne bilgiler çıkacak diye sorup soruşturmuş. Herkes hükümet gibi bir babaanne olan Nadire Nene'den bahsediyor. Ama Nigar'dan bahseden yokmuş. Nadir anlamış ki bu hikâyede istenmeyen kısımlar yıllara emanet edilmiş. Ve yıllar hükmünü sürüp meseleyi eskitmiş.
Kendisi yarı deli
İki arkadaş bir araya gelmişler. Yanlarına tarihçi arkadaşı da alıp ellerindeki hikâyeleri birleştirmişler. Sonunda bir karara varmışlar ki. Deli Dündar'ın yaptığı işlerde pek kusuruna bakılmaz çünkü kendisi yarı deli. Ayrıca Nadire Nene beladan uzak kalmak için köy değiştirmiş. Bu da gösteriyor ki bu mesele üzerinde durulacak bir mesele değildir. İki arkadaş da pek üzerinde durmamışlar. Ama o günden sonra aralarında hep bir Deli Dündar ile Nigar hikâyesi dolaşmış. Evlenselermiş ne olurmuş? Nigar'ın soyu da delirir miymiş? Nadire Nene neden bu meselede diretmemiş ve köy değiştirmiş? Bunları hep konuşmuşlar. Ve tarihle ilgili bu kadar az malumat oluşuna şaşırmışlar. Hatta fakültelere müracaat etmek istemişler. Ama Nizamettin karşı çıkmış. Elimizde bir hikâyeden başka bir şey yok. Fakültedekiler belge ister, soru sorar bizi mahcup ederler demiş. Nadir de bu fikre itibar etmiş. Bir de karar almışlar. Yeni nesle geçmişteki bu hikâyeyi anlatmak istemişler. Bayramda, seyranda lafı döndürüp dolaştırıp Deli Dündar ile Nigar'a getirmişler. Kendilerini dinleyen olsun olmasın anlatmışlar. İlk anlatışta biraz merak uyandırsa da sonraki tekrarlarına pek itibar eden olmamış. En son bayram ziyaretinde Nadir ile Nizamettin çocuklarını imtihan etmek istemişler. Nadir oğluna sormuş. Nadire Nene göç edip buralara gelmişti değil mi oğlum? Oğlu kafasını tabletinden kaldırmadan; "aynen baba..." demiş, "...aynen"
Star